Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yemen’den selamlar

Yemen’den selamlar

Bu yazıyı size Yemen’den, kraliçeler payitahtı olarak tarihe geçen Sâna’dan gönderiyorum. Bu, benim Yemen’e 5. seyahatim. Sâna’ya yaklaşık 2 yıldan beri Türk Hava Yolları’nın direkt seferleriyle herhangi bir aktarma yapmaksızın gelebiliyoruz. Bu, dış seyahatler için önem arz ediyor. Hem zamandan kazanıyorsunuz, hem de prosedürlerin, işlemlerin azaltılmasının sağladığı rahatlığı yaşıyorsunuz. Önceleri Yemen’e gelirken ya Amman’a, ya da Körfez’in meşhur transit noktaları olarak bilinen Dubai veya Doha’ya uğramak zorundaydık. Son zamanlarda İslâm ülkelerinden direkt sefer noktalarını artırdığı için Türk Hava Yolları’na müteşekkiriz.
Fakat anladığımız kadarıyla Türkiye’nin tarih ve kültür meraklıları henüz Yemen’i yeterince keşfedememişler, ya da çok fazla ilgi duymuyorlar. Suriye’ye sıkça otobüs seferleri düzenlendiği ve uçak seferlerinin sayısı da bayağı artırıldığı halde, son Şam yolculuğumda gidişte uçakta çok az boş yer olduğunu, dönüşte ise hiç boş yer olmadığını görmüştüm. Sâna yolculuğumda uçakta epey boş yer olması ve yolcular arasında Türkiyeli yolcuların da sayısının çok fazla olmaması dikkatimi çekti. Oysa Yemen oldukça zengin bir tarihi mirasa sahip olduğu gibi, kültürel yapısını da büyük ölçüde korumuş bir ülkedir. Suriye’nin yakın ve bu ülkeye seyahatin külfetinin az olmasının, birçok aile bağlantısı bulunmasının, Arapça öğrenmek isteyenlerin birçoğunun bu ülkeyi seçmesinin etkisi var elbette. Ama Suriye’nin daha çok keşfedildiğini de gösteriyor.
Bugün İstanbul’da İstanbul Barış Platformu tarafından organize edilen Aksa Sempozyumu var. Yazılarımızı takip eden değerli dostlarımızdan bu sempozyumu takip için gelenlerin gözlerinin bizi de arayacağını tahmin ediyoruz. Onlar bu yazılarımızı okuduklarında, bulunamayışımızın sebebini anlamış olacaklar. Ben şahsen bu sempozyumda bulunmayı çok arzuluyordum. Çünkü konu oldukça önemli ve programda konuşma yapacakların hepsi, önemsediğimiz şahsiyetler. Onların takdim edecekleri bildirilerden elde edeceğimiz çok faydalı bilgiler olacaktı. Bu bilgilerden bildirilerin metinlerini tetkik ederek faydalanma imkânı bulsak da kendileriyle görüşme fırsatını kaçırmış olacağız. Fakat burada da tarihi önceden belirlenmiş bir programla çakıştığından ve bu programa katılmamız gerektiğinden, gelmek zorundaydık. Temennimiz hepsinin hayırlara vesile olmasıdır.
Buraya da el-Ahmer Enstitüsü’nün daveti ile geldik ve katıldığımız program yine Kudüs ve Mescid-i Aksa ile ilgili. Yemen’deki İslâmî hareketin önemli liderlerinden ve eski Meclis Başkanı Abdullah Hüseyin el-Ahmer’in vefatından sonra onun adına el-Ahmer Enstitüsü adlı bir eğitim ve araştırma kurumu kuruldu. Bu zat, sağlığında Filistin davasına özel ilgi gösteriyor, bu davaya maddi ve manevi yönden önemli katkılarda bulunuyordu. Aynı zamanda bizim de içinde bulunduğumuz Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin Yönetim Kurulu üyelerindendi. Vefatından sonra adına kurulan el-Ahmer Enstitüsü de Kudüs ve Mescid-i Aksa davasına özel ilgi gösteriyor.
Buraya ulaştığım gecenin sabahı, namazı el-Ahmer Enstitüsü’nün Arapça kursuna katılmak üzere Yemen’e gelmiş, Endonezyalı öğrencilerle kıldım. Öğrenciler dediğimiz için hepsinin lise çağında veya yeni liseyi bitirmiş gençler olduğunu sanmayın. Aralarında benimle yaşıt veya yaşı benimkine yakın kişiler de vardı. İlmin yaşının olmayacağını düşünüp, İslâmî kaynakların birçoğunun anlaşılmasında işe yarayacağı gibi, bugün uluslararası alanda da bayağı kullanılan Arapça’yı öğrenmek için buraya gelmiş, el-Ahmer Enstitüsü’nün sunduğu imkândan yararlanıyorlar. Namazdan sonra benimle sohbet etmek, Türkiye’deki durum hakkında bilgi almak istediklerini söylediler. Çünkü hem bir Türkiyeli Müslümanla karşılaşmaktan dolayı mutluydular, hem de Türkiye’yi bayağı merak ediyorlardı. Ben de taleplerini geri çevirmeyip kendileriyle oturdum, sorularına cevap vermeye çalıştım. Sordukları sorular; Türkiye hakkında basite alınamayacak bir bilgi altyapılarının olduğunu gösteriyordu ki; bu, İslâm dünyasının genelinde Türkiye’deki gelişmelere olan ilgiyi ortaya koymaktadır.
Aynı gün öğle yemeğine aslen Filistinli olan ama Siyonist işgal sebebiyle yurtlarından çıkarılmış milyonlarca Filistinli gibi gurbet hayatına mahkûm edilen ve Yemen’de ikamet eden, burada gönüllü bir kuruluşun da başkanlığını yapan çok kıymetli bir dostumuz davet etti. Bu güzel davete icabet etmek, bizim için yemeğin çok ötesinde anlam taşıyordu. Pek kıymetli dostlarla bir araya gelme ve yeni dostlar edinme fırsatı veren bir özel buluşmaydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi