Bu Adamlar ve Madamlar Zır Deli mi, Zırzır Deli mi, Hınzır Deli midir?
PORTEKİZ, İspanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya, İsviçre, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya, Avusturya... Daha sayayım mı? İşte bütün bu Avrupa ülkelerinin üniversitelerinde başörtüsü serbest... Türkiye’de okuyamayan Müslüman kızlar oralara gidiyor ve başörtülü olarak yüksek tahsil yapıyor.
Şu hezeyana bakın: Başörtüsü demokrasiye aykırıymış...
Şu safsataya bakın: Başörtüsü insan haklarına aykırıymış...
Bu adamlar ve madamlar gözlerimizin içine baka baka bu yalanları, bu hezeyanları, bu safsataları ne kadar da cesur ve kolay söyleyebiliyorlar.
Başörtüsü lâikliğe aykırıymış... Hangi lâikliğe? Dünyada türlü türlü lâiklik var. Portekiz ve Fransa’daki demokratik lâikliğe aykırı değil. çünkü, anayasalarında lâiklik ilkesi yer alan bu iki Avrupa ülkesinin üniversitelerinde başörtüsü yasak değil.
Başörtüsü Arnavutluk diktatörü Enver Xoca’nın lâikliğine aykırıdır. Enver Xoca, 1966’da bütün dinleri, bütün dinî inanç ve ibadetleri yasak etmişti.
Kamboçya’nın 6,5 milyonluk nüfusunun 2,5 milyonunu öldürten süper cani Pol Pot rejiminin lâiklik ilkesine de uymaz başörtüsü.
Stalin lâikliğine de...
Vaktiyle, CHP’nin kültür dergisi üLKü’de şöyle bir cümle okumuştum: “En iyi din terbiyesi dinden hiç bahs etmemektir.”
Birtakım bedbaht kadınlara, tepesinde TC antetli resmî “Vesikalarla” fahişelik yapma izni verilmesini, bunlardan KDV ve gelir vergisi alınıp bütçeye konulmasını lâikliğe, demokrasiye, insan haklarına, kadın haysiyetine aykırı bulmayanlar, başörtüsüne takmışlar kafalarını.
Bu adam ve madamlarda zerre kadar akıl, mantık, vicdan, iz’an, insaf yok...
Halkın çoğunluğunu oluşturan Müslümanları düşman, tehdit ve tehlike olarak görüyor ve gösteriyorlar.
Müslümanlara ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci, parya olarak bakıyorlar.
İpe sapa gelir tarafları yok.
Azınlık olmalarına rağmen kendilerini DAHA EŞİT görüyorlar.
İddialarını ve tezlerini sağlam gerekçelerle açıklayamıyorlar.
Bizim dediğimiz olmazsa gemiyi batırır, uçağı düşürürüz diyorlar.
Bunlar deli midir?
Delilik birkaç çeşitmiş: Deli, zır deli, zırzır deli, hınzır deli...
A musibetler şu soruya cevap verin:
Demokrasinin, lâikliğin ana vatanı, beşiği Türkiye midir, yoksa Fransa mıdır?
Fransa’da lâikliğe aykırı olmayan, üniversitelerde ve yüksek okullarda serbest olan başörtüsü Türkiye’de niçin aykırı olacakmış. Söyleyin siz hangi çeşit delisiniz? Zır deli mi, hınzır deli mi?
Biz sizin deliliğiniz, inadınız, militanlığınız, fanatikliğiniz, beyinsizliğiniz yüzünden başörtülü Müslüman kızlarımızın hepsini Avusturya’ya veya başka Avrupa ülkelerine mi göndermek zorundayız?
Siz Türkiye’yi kocaman bir tımarhaneye çevirdiniz. Bari, “Başörtüsü demokrasiye de, lâikliğe de aykırıdır” derken başınıza kocaman bir huni geçiriniz, boynunuza bir çalar saat asınız.
Azınlığın Kazanılmış Haksızlıkları!..
BAZILARININ Osmanlıca dediği zengin Türkçe’de “Mükteseb haklar” denir; bugünkü azaltılmış ve arıtılmış öz Türkçe’de buna “Kazanılmış haklar” deniliyor. Mükteseb iktisabtan, kesbten yani kazanmaktan gelir...
çağdaş, lâikçi, totaliter, resmî ideoloji bağımlısı, terörist kesim; birtakım dayatmaları, tabuları, yasakları, hürriyetsizlikleri, insan hakları ihlâllerini “Kazanılmış haksızlıklar” olarak görüyor ve her ne pahasına olursa olsun bunları elde tutmaya çalışıyor.
“Başörtüsü yasağı kalkamaz... Başörtülüler üniversitelerde tesettür kıyafeti ile okuyamaz... Dünyayı yıkarız, bu konuda yine de hürriyet verilmesine razı olmayız!” diye bağıranlar, işte bu kazanılmış haksızlıkları sonuna kadar korumak isteyen şartlı reflekslilerdir.
Başörtüsü konusunda şu sayacağım metinlerden ve uygulamalardan başkası geçerli değildir ve halkımızı bağlamaz.
Birincisi: Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi.
İkincisi: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.
üçüncüsü: Bunlar ve bunlara benzer metinlerde garanti altına alınmış, temel değer olarak kabul edilmiş din, inanç, düşünce, inandığı gibi yaşayabilme hürriyeti.
Dördüncüsü: Dünyanın bütün ileri, demokrat, insan haklarına bağlı ve saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş medenî ülkelerdeki başörtüsü uygulaması.
Birtakım rektörler, profesörler, gazeteciler, yazarlar, okumuşlar “Kesinlikle olamaz, asla kabul etmeyiz!..” diyerek yaygara kopartıyorlar. Hangi gerekçelere, nelere dayanarak yaygara kopartıyorlar?
Türkiye halkının ezici çoğunluğu için hürriyetsizlik ve zulüm olan hiçbir şey başkaları için “kazanılmış hak” olamaz!..
Akıl, mantık, vicdan, sağduyu, hukuk, adalet, insaf, iz’an böyle saçmalıkları kabul etmez.
çoğunluğa zulm edilmesi, çoğunluğun ezilmesi, insan haklarının ihlâli azınlık için kazanılmış/mükteseb hak olamaz. Türkiye sömürge, halkı da sömürge yerlisi değildir!