Dünya kendi kendine mi oldu?
Kâinatı yoktan var eden bir ‘Yaratıcı’nın varlığını inkâr eden anlayış öyle hallere düşüyor ki, şaşmamak ya da bu anlayışı seslendirenlere acımamak mümkün değil.
‘Yaratma’ fiilini sebeplere ya da tabiata vermek onlar için ‘akıl içi,’ “Allah yarattı” demek ise ‘akıl dışı!’ Asıl ‘akıl dışı’ olanın, ‘yaratma, yoktan var etme’ fiilini; şuursuz tabiata, elsiz sebeplere ya da yaratılanın ‘kendisine’ vermek olduğunu niçin anlamak istemezler?
Geçtiğimiz Pazar günü yapılan “Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı”nda sorulan bir soruda doğru cevap şıkkı olarak “Evreni (Kâinatı) Allah yarattı” anlamı çıktığı için birileri itiraz etmiş. Konuyu gündeme taşıyan gazetede, “Dün yapılan (...) sınavda öyle bir soru soruldu ki, on yıllardır binlerce bilim adamının arayıp da bulamadığı evrenin yaratılış sırrının yanıtı bu soruda gizliydi” denilmek suretiyle güya ‘doğru cevap’ alay konusu yapılmak istenmiş. (Vatan, 4 Mayıs 2009)
Doğrudur, kâinatın yaratılışıyla ilgili sorular, insanlığın, var olduğu günden beri ilgisini çekmiş, ilim ve fikir adamları bu ‘müthiş ve müşkil sorulara doğru cevaplar aramıştır. Ancak bu sorulara ‘doğru cevapların bulunmadığı’ iddiası doğru değildir. ‘Hikmet nazarı’yla kâinata bakanlar, onu Allah’ın yarattığını bilmiş, keşfetmiş ve öyle de inanmıştır. Bu inanç sadece ‘Müslüman ilim adamları’na mahsus bir inanış değil, aksine çok sayıda Avrupalı ilim adamı da üstelik Müslüman olmadıkları halde aynı kanaate sahip olmuşlardır.
Aslında bu yayınlar, gözden uzak tutulan bir tartışmayı gündeme taşıması bakımından önemlidir: Günümüz şartlarında bütün çalışmalar ‘imanı kurtarmak’ üzerine teksif edilmelidir! Çünkü inançsızlık ve inkâr ‘ilim’den gelmektedir. Zaten Kur’ân’ın da ağırlıklı olarak ‘iman’ üzerinde tahşidat yapması bundan değil midir?
Yeni gibi gösterilen bu tartışmalar aslında çok eskilere dayanıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında verilen eğitim başta öğrenciler olmak üzere bütün milleti büyük ölçüde ‘şüphe’ye düşürmüş ve ‘tabiat yarattı’ yalanına inanılması istenmiştir. “Tabiat yarattı, kendi kendine oldu, sebepler yarattı” gibi küfrü hatıra getiren kelimeler maalesef günlük hayatımızda dilimize musallat olmuş durumda. ‘Masum’ gibi görünen bu kelimeler, dikkat edilmezse insanları inkâr bataklığına sürükleyebilir.
İşte tam da bu sebeple Bediüzzaman Hazretleri, “Tabiat Risalesi”ni telif etmiş ve bilhassa gençlerin bu inançsızlık bataklığına sürüklenmesine mani olmuştur. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle On Yedinci Lem’anın On Altıncı Notası iken, ehemmiyetine binaen, Yirmi Üçüncü Lem’a olarak neşredilen bu risale, tabiattan gelen fikr-i küfrîyi dirilmeyecek bir surette öldürüyor; küfrün temel taşını zîr ü zeber ediyor. “Evreni (kâinatı) Allah yarattı” cevabından rahatsız olanlara karşı biz de “Tabiat Risalesi okuma kampanyası” açsak yeridir. Çünkü zerreden güneşlere kadar ‘var’ olan her şeyi “Bir olan Allah”ın yarattığını” günümüz insanına en güzel şekilde bu eserle ispatlanabilir.
“Evreni (kâinatı) Allah yarattı” cevabından rahatsız olanlar; kâinatın kendi kendine ya da sebepler eliyle yarattıldığını mı söylemek istiyorlar? Bilinsin ki, gözünü kapatan kendine gece yapar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.