Cumhuriyet dönemi seçimleri(1)
Milletimiz her zaman kendisini idare edecekleri bizzat seçme düşüncesine gönül vermiştir. Nitekim; Milli mücadelenin başlamasıyla birlikte iki önemli arzu hep öne geçmiştir ki; bunun birincisi muntazam ordu, diğeri ise Meclis’tir. İstanbul'daki Meclis-i Mebusan'ın kapatılması ancak bu arzuyu tatbike büyük yardımcı olmuştur. Arkadaşı Rauf Bey'de, Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasında yapacağı tahriklerle bunu temine dönük eğilimi gördüğünde, Rauf Bey'in hayatından endişe ederek, gitmemesini temine çalışmışsa da engel olamamıştı.
Rauf Bey, İstanbul mebusu olarak katıldığı toplantılarda millici çıkışlarla hedefe ulaşmış ve işgalciler meclisi kapatırken, kendisi de dâhil birçok vatanseveri Malta Adası’na götürdüler. Bunun üzerine 23 Nisan 1920'de kurulması prensip kararı hâline gelen Millet Meclisi için 19 Mart 1920 tarihinde intihap (seçim) tebliği neşredildi. Bu tebliğe uygun olarak vilayet ve livalarda, yâni il ve ilçelerde seçmen yaşının 18 olarak kabul edildiği tebliğde belirtilmiş, İstanbul'da kapanan meclisin mebuslarından haylicesi, deniz ve karayoluyla Ankara'ya koştular.
2. seçim 1923'de yapıldı. Bu seçimde de bir önceki usûl tatbik edildi. Bundan sonra 1927, 1931, 1935, 1939, 1943, 1946, 1950, 1954, 1957 seçimleri, 1961 Anayasasına kadar on seçimle geçti. 5 Aralık 1934'de 1935 seçimlerinden geçerli olmak üzere bayanlara rey hakkı verildiği ve seçmen yaşının 22'ye yükseltildiği görüldü.
Söylediğimiz bu seçimlerin ilk dördü, 1920'deki intihab (seçim) usûlüne göre yapıldı. 1946'da yapılan seçimler, seçimler ‘açık oy-gizli tasnif’ usûlüyle tek dereceli seçim olarak yapıldı. Tasnifin gizli yapılması tercihi, Türk siyasi hayatında “Neseb-i gayri sahih reyler” oluşumunu meydana getirdi. Bu seçimin çok partili seçim mahiyetinde olduğu bilinmektedir. Ancak devlet yönetiminin başında vâli ve kaimmakamlar, nahiye müdürlerinin çoğunluğu CHP'nin mensubu gibi mesai sarfettiklerinden, meydana gelen sayım ve dökümanları adilâne tutumun dışına çıkarak tanzime önayak olmaları çok acı ve unutulmaz bir yara olarak milletimizin târihindeki yerini almıştır. Bu seçimin döneminde varlık vergisi kanunu da çıkartmış olan zat, Şükrü Saraçoğlu'nun 2. hükümeti dönemiydi.
1950 seçimleri 14 Mayıs 1950'de yapıldı. Bu seçim târihinde hükümet başkanı Osmanlı müderrislerinden, Darulfünûn profesörlerinden, Edyan-ı Târih (Dinler Tarihi) muallimi Ord. Prof. Dr. M. Şemseddin Günaltay olup, Meclis’in 16 Şubat 1950'de çıkardığı 5545 sayılı milletvekili seçim kanunu ile gerçekleştirildi. 1946 seçimleri de dâhil 1961 Anayasasına kadar yapılan seçimler, çoğunluk sistemine göre yapıldı. Yani en çok oyu alan partinin bütün milletvekilleri Meclis’e girebiliyor, oradaki partiler Meclis’e üye veremiyorlardı. 1950 seçimlerinin 1946'daki gayrimeşrûluğu daha da ortaya çıkaran temizliği dindar bir Başbakan’ın farkını ortaya koyuyordu.
•
27 MAYIS MÜNASEBETİYLE İHTİLÂLLER VE DARBELER
Biz bu mevzua evvelâ ‘27 Mayıs 1960 ihtilâline giden yola nasıl başlanmıştır’ olgusuna göz atalım diyerek başlayalım: 1951 senesinin milli bayramlarından birinde Milli Savunma Bakanı olan E. Tuğgeneral Seyfi Kurtbek, Hipodrum'da merasimin başlamasına takaddüm eden zaman diliminde, dönemin Genelkurmay Başkanı’nı sağ elinin işaret parmağıyla yanına çağırırcasına bir işarette bulunur. Sayın Genelkurmay Başkanı’nın yanında bulunan orgeneraller bu çağrıyı görürler. Bu tarz çağrı, aklımda adı yanlış kalmamışsa Org. Nureddin Baransel'in ve de yanındaki kumandan paşaların memnuniyetsizliklerine sebebiyet verir. Üstelik bu harekâtın sahibi zat, eski bir silah arkadaşları olan Sayın Bakan’dan gelmesi, kederlerini daha da ziyadeleştirir.
Hemen paşalarımız, başkumandanın etrafını alarak “Müsaade buyurunuz, tamamını toparlayıp götürelim..” derler. Ancak ülkenin böyle bir tavra müsaade edildiği takdirde devlet gemisinin mâruz kalacağı rahneleri hesaplayan, İstiklâl Harbimize yüzbaşı rütbesiyle katılmış olan Baransel Paşa, ricalara ve bunu üstelemeye sabırla ve metanetle karşı koyup, tekliflerin fiiliyata geçmesine engel olmak yolunda muvaffak olur. Üst komuta heyetinin muhatabı olduğu yanlış davranış, daha alt rütbelerde daha büyük aksülamellere yol açar... Nice erkânı harp, yâni kurmay subayımızın bu anlayışın ileride nelere varacağının tahmini içinde gruplaşmalar istikametine koyulurlar.
Şimdi burada İsmet Paşa'nın 1946 seçimlerinden sonra CHP'den dörtlü takrir diye bilinen ve toprak reformuna karşı çıkan Celal Bayar, Adnan Menderes, Ord. Prof. Dr. Mehmed Fuad Köprülü ve eski vâlilerden Refik Koraltan'ın ayrılmalarının ardından kurmuş oldukları Demokrat Parti, seçim sonrası teşekkül eden Meclis’te ana muhalefet partisi idi. Hükümetin Başbakanı Recep Peker idi. Çok sert ve kararlı bir adam olan bu zat, muhalefete alışık olmayan bir yapıya sahip olduğundan, iktidar olarak bu sertliğini muhalefete pek etkili şekilde gösteriyordu. Bütçe müzakereleri esnasında merhum Menderes'in çok tutarlı ve pek güzel hitabelerle süslü tenkid konuşması, başvekilin sinirlerini germiş ve Menderes'e, “Psikopat” lafzıyla cevap vermesi, Meclis’i karıştırmış idi.
DEVAMEDECEK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.