Paksüt ve yüksek yargının itibarı

Paksüt ve yüksek yargının itibarı

Böyle yargıçlık olmaz. ETÖ klasörleri açıldıkça her gün yeni bir skandal ortaya çıkıyor. İkinci iddianamede örgüt üyeliğinden yargılanan Ferda Paksüt’ün ilişkileri bunların başında geliyor.

Karı koca Paksüt’ler işi gücü bırakıp, AKP’nin kapatılması için kulis yapmışlar.

Ferda Paksüt’ün telefon kayıtları hayati bir davadaki hukuk skandalını gözler önüne seriyor. AYM başkan vekili eşinden, aldığı bilgileri saniyesi saniyesine dışarıdaki bağlantılarına aktarmış… Üstelik bu görüşmeleri eşinden gizli de yapmamış. Bilakis bazı görüşmelerde Osman Paksüt’ün eşine sufle yaptığı, eşinin açıklamakta zorlandığı hukuki bilgi gerektiren, konularda telefonu alarak izahları kendisinin yaptığı görülüyor.

Yüksek bir mahkemenin yargıcı bir siyasi partinin mensubu gibi davranabilir mi?

Paksüt bir Yargıç gibi değil, bir politikacı gibi davranmış. İçeriden bilgi sızdırmakla kalmamış, aynı mahkemede beraber görev yaptığı meslektaşlarını töhmet altında bırakacak iddialarda da bulunmuş.

Şimdide yavuz hırsız misali telefonlarının dinlendiğini iddia ederek ETÖ savcıları hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Bu şekilde yaptıklarını karşı bir taarruzla hafifleteceğini zannediyor.

Mesele Osman Paksüt’le sınırlı kalsa dokunup geçersiniz. Ama bütün bir mahkemeyi zan altında bırakacak, yargıya olan güveni sarsacak korkunç bir skandal var ortada. Bunu kimse örtemez.

Yargı saygınlığını tarafsızlığından alır. Daha doğrusu tarafsız olan yargı ancak saygıyı hak eder. Adalet perisinin gözlerinin bağlı olarak resmedilmesi bu hakikati sembolize içindir. Yargıladığınız kişiyi, kurumu görmeyeceksiniz. Görürseniz yansızlığınızı kaybedebilir, işinize duygularınızı karıştırabilirsiniz. Osman Paksüt’ün eşi vasıtasıyla yürüttüğü kampanya bu yargıç tipi ve yargılama biçimine uymuyor. Bırakınız tarafsızlığı Paksüt, AKP davası daha inceleme aşamasında iken, diğer yargıçları ve medyayı etkilemek için bir dizi teşebbüste bulunmuş. Hal böyleyken bazı çevrelerin bu sıra dışı ilişkileri eleştirmek yerine, telefon dinlemelerinden şikâyet etmeleri manidardır. Diyelim ki dinlemeler makul ölçüleri aşacak noktaya geldi, bu neyi değiştirir, Paksüt’ün bir Yüksek yargı mensubuna yakışmayan ilişkilerini meşrulaştırır mı?

Dünyanın hiçbir yerinde bu ölçüde tarafsızlığını kaybeden bir Yargıç görevde kalamaz. Bir yargıç eşinin AYM’deki bazı Yargıçların teknik direktörü gibi davranması, mahkeme ile yasa dışı çevreler arasında mekik dokuması, gizli kalması gereken bilgileri orada burada faş etmesi, bir partinin kapatılması için kamuoyu oluşturmaya çalışması asla müsamaha ile karşılanamaz. Ortada bazı yargıçlar için (Serruh Kaleli) rüşvet iddiası varken, mahkeme bundan sonra hiçbir kararında, hukuka dayandığına toplumu inandıramaz. Altında bu iki yargıcın imzası bulunan her karar şüphe ile karşılanacaktır. Paksüt, dizginlenemez siyasi saplantıları yüzünden Serruh Kaleli’yi de ateşin içine atmıştır. Kaleli mutlaka bu çirkin iddianın üzerine giderek ismine ve imajına vurulan lekenin hesabını sormak zorundadır. Aksi takdirde bu iddia üzerine yapışıp kalacaktır. Yüksek mahkeme Paksüt’ün ayağına doladığı bu bağdan kurtulmalıdır. Aksi takdirde, AYM bir yargı mercii olmaktan çıkıp, belli çevrelerin iktidarını korumaya yarayan basit saltanat aracına dönüşür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi