Korku Cumhuriyetinden demoktarit cumhuriyet
Suç dünyası, korku dünyasıdır. İlişkileri korku yönetir.Piramidin tepesinde en korkulan güç oturur,diğerleri de verdikleri korkuya göre sıralanırlar.Bu, yer altı dünyasının değişmeyen raconudur.
Legal dünyada ise korkuya yer yoktur.Korkunun gücüne göre kurulmuş bir hiyerarşiden de söz edilemez.Her şey hukukla belirlenir.En tepede her zaman hukuk vardır.Herkes geleceğe güvenle bakar, hangi köşede hangi muhayyel tehlike ile karşılaşacağını düşünmez.
Yer altı ile yer üstünü, legal olan ile illegal olanı ayıran da budur..
1982 Anayasasında Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu yazıyor.Bu aynı zaman da devletin millete taahhütüdür.ülkenin, korkuyla, baskıyla, yasadışı metotlarla yönetilmeyeceğinin taahhütü…
Ancak bu açık taahhüte rağmen Türkiye’yi uzun zamandır korkular yönetiyor. En küçük toplumsal talep, korkuların, vehimlerin harekete geçmesine yetiyor.Mesleği korku kışkırtıcılığı olanlar, saklandıkları yerden çıkarak illegal dünyaya mahsus metotlarla toplumu ayağa kaldırıyor.Herkes korkmaya, tedirgin olmaya başlıyor, ama kimse korktuğu şeyi göremiyor, elle tutamıyor, hatta hissedemiyor.Ama korkuyor ve korktuğu şeyin varlığına da şiddetle inanıyor.
Başörtü yasağının kaldırılması ile ilgili tartışmalarda da aynı süreç yaşandı.Korku tacirleri bir anda Cumhuriyetin yok edileceği, laikliğin ortadan kaldıracağı korkusunu yaydılar.Korkutula, korkutula her türlü telkine açık hale gelmiş, çoğu İslam’la da problemli olan bazı toplum kesimlerini buna inandırdılar.
Anlattıklarımızdan da anlaşılacağı gibi bu korkuların hiç biri gerçek verilere dayanmıyor.Okulda veya dışarıda Türk kadınının büyük ekseriyeti zaten örtünüyor. Sokakta, mahallede tehlike olmayan örtünün, okula girince tehlike olmasının hiçbir mantıki izahı yok.
Peki bu korku niye?
Türkiye hızla değişiyor. Aşağıdan yukarı doğru sistem hızla el değiştiriyor. Toplum kendisini yönetenleri seyretmek yerine, yönetime katılıyor.Her gün artan bir hızla yeni aktörler devreye giriyor.Efendi köle ilişkisine dayanan yönetim anlayışının yerini, herkesin herkesle eşit olduğu bir yönetim anlayışı alıyor.Bugüne kadar ülkeyi kendi mülkü gibi görenlerin saltanatları sallanıyor.Bu da onları çıldırtmaya yetiyor. Türkan Saylan’ın,Celal Şengör’ün –bize rağmen kimse başörtüsünü serbest bırakamaz- şeklindeki açıklamalarını biraz da bu anlamda yorumlamak lazım. Onlara rağmen Türkiye’yi sevmek, onlara rağmen Türkiye’yi yönetmek, onlara rağmen, yemek, içmek, konuşmak, okumak, düşünmek,giyinmek hatta nefes almak bile mümkün değil. Ne yaparsanız yapın onlarla, onlardan izin alarak yapacaksınız.Asla bu ülkede onların ev sahibi, sizin kiracı olduğunuzu unutmayacaksınız.
İşte onca patırtının, onca gürültünün sebebi budur. Birincisi iflah olmaz İslam düşmanlığı, ikincisi yönetimi paylaşma, yani demokrasi korkusu…
Ne yazık ki, korkunun kimseye faydası yok,Türkiye ergeç korku Cumhuriyeti olmaktan kurtulacaktır.