Menderes’in göz yaşları
Geçtiğimiz aylarda bir vesile ile bir araya gelen “İlk İmam Hatip Lisesi mezunları” önemli hatıraların gün yüzüne çıkmasına sebep oldular. İlk mezunlardan konuşma yapanların hemen hemen hepsi, o dönemde bu okulların açılması için büyük emekleri geçen dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri’yi rahmetle yadetmişler.
İmam hatip liselerinin ilk mezunlardan olan Prof. Dr. Cevat Akşit’in hatırası, hem bir dönemi anlatması bakımından, hem de bu günlere nasıl gelindiğini gözler önüne sermesi bakımından da dikkat çekici. Hatırayı özetleyerek sunmak istiyorum:
“Yüksek İslâm Enstitüsü açılma çalışmalarının yapıldığı günlerle ilgili bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bazı gerçekler bilinsin diye anlatıyorum bunları. Hiç yorum yapmıyorum. Yorumu tarihçilere bırakıyorum. Benim amcam Demokrat Parti Grup Başkan Vekiliydi. Yüksek İslâm Enstitüsü’nün açılması için Türkiye genelinden bütün dernek üyeleri Ankara’da toplanıp girişimlerde bulunmak istedik. İstanbul’dan da İhsan Bey ve beni aldılar. İhsan Bey meşhur vaiz. Beni de amcam grup başkan vekili olduğu için Adnan Menderes’ten randevu almamız kolay olur diye seçtiler. Hakikaten amcama söyledim, randevuyu aldı. O zaman 1957 yılıydı. İhtilâlin ayak sesleri duyuluyor. Çok sıkıntılı bir dönemden geçiliyordu. Adnan Menderes hiçbir heyeti kabul etmiyordu. Durumu çok sıkışıktı. Amcama ‘İmam Hatip Okuluna hayır diyemem’ demiş. ‘Ama gece gelsinler. Toplu girmesinler, ayrı ayrı kapılardan girsinler. Ben tembih edeceğim. Kapıdan birer ikişer alacaklar’ demiş.
“Akşam saat 10’dan sonra başbakanlığa geldik. Menderes’in tarif ettiği gibi ayrı ayrı kapılardan birer ikişer içeriye aldılar. Bakanlar kurulu toplantı salonunda uzun bir masa vardı. Baktım, Menderes için masanın baş tarafında bir yer ayrılmış. Ben de onu iyi göreyim diye tam karşısına gelecek şekilde oturdum.
“Gittiğimiz grupta tam ters partiden adamlar da vardı ve giderken Menderes’in aleyhinden bile konuştular. ‘Bizi rey için kabul ediyor’ diyenler bile oldu. Adnan Menderes geldi ve özel personele ‘siz çıkın oğlum’ dedi. Anahtarı aldı ve kapıyı içerden kilitledi. Herkes ayağa kalktı. Nazik bir şekilde ‘Oturun oturun’ dedi. Sözcümüz ayağa kalktı ve niye geldiğimizi anlatmak için birkaç kelime söyledi. Menderes kibar bir şekilde ‘oturun oturun’ dedi ve konuşmaya başladı. Öyle bir konuştu ki hâlâ unutamıyorum.
“– Bu memlekette iman, ahlâk, İslâm olmazsa biz ayakta duramayız. Bizim milletimizin mayası ahlâktır, imandır, İslâmdır. Eğer biz bugün ayaktaysak, ak sakallı bir dedenin kucağında büyüdüğümüz için ayaktayız. Eğitim-öğretim sahasında din konusuna önem veremiyoruz. Bunu laikliğe aykırı sayıyorlar. Arkadaşlarım beni yalnız bırakıyorlar” dedi ve ağlamaya başladı. Tabi bu kadar basit değil, çok güzel konuştu. Bu arada üniversitelerdeki masonik, solcu faaliyetlerden ayrıntılarıyla bahsetti.
“– Yalnızım, benim müsteşarım bile meşrıkı a’zam (Mason/FÇ). Burnumun dibine bile böyle adamlar koydular. Yalnızım, ama hayatım pahasına bile olsa İmam Hatip okullarının yüksek kısmını açacağım” dedi. Bir taraftan da sürekli ağlıyordu. O bizimle gelen ters düşüncedeki arkadaşlar bile ağlıyorlardı. Hem ağladı hem de hepimizi ağlattı.
“O sene Yüksek İslâm Enstitüsü’nü açamadı. Yalnızım diyordu ya, bakanları bile karşı çıktı açamadı. Başbakana rağmen açtırmadılar. Ertesi sene Millî Eğitim Bakanını görevden aldı, devlet bakanı yaptı. Rahmetli Tevfik İleri’yi vekâleten Millî Eğitim Bakanlığına getirdi ve o yıl açmak nasip oldu. Allah hepsine rahmet eylesin.” (Altınoluk dergisi, Kasım 2008)
Bu hatıra aslında sadece bir ‘hatıra’ olarak görülmemeli. Hatıra, kimlerin gerçekten ‘İslâm kahramanı’ olduğunu da göstermesi bakımından dikkat çekici. Bakanlarının ve müsteşarların bile karşı çıkmasına rağmen ‘bedel ödemeyi’ göze alan bir tavır. Türkiye’yi ‘idare edenlere’ örnek olması temennisiyle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.