Saylan, ölüm ve istismar!
Bundan tam bir ay önce ÇYDD kaç şehit çocuğuna burs verdi başlıklı yazımda, Türkan Saylan’ın kanal, kanal gezdirilerek öldürülmek istendiğini, evi basıldıktan sonra ölmüş bir Saylan’ın Ergenekoncu’ların işine daha çok yarayacağını yazmıştım.
Yaşlı, hasta bir bedenin o tempoya dayanması mümkün değildi.
Saylan’da dayanamadı, önceki gün vefat etti.
Ölüm hepimizi bekleyen son. Er geç hepimiz o kapıdan geçeceğiz.
Ama geçmek var, geçmek var.
O kapıdan Yunus gibi, Mevlana gibi geçmek de mümkün, başkaları gibi geçmek de.
Kimsenin ölümü ile keyiflenecek değiliz. Herkesin seveni,üzüleni var. Kimsenin ölümüne bayram yapılmaz.
Bu gerçeğe rağmen Saylan’ın ölümüne bayram yapanlar olacaktır. Hayır, onun çizgisinden, mücadelesinden, yaptıklarından rahatsız olanlar değil, aynı çizgide olanların bayram yapacağını düşünüyorum.
Çünkü Saylan’in ölümü ile onu istismar ederek,Ergenekon davasını sulandırmak isteyenlere gün doğmuştur. Dirisini, hasta bedenini kullandıkları gibi ölüsünü de kullanacaklardır. Bunun sinyallerini, Saylan’ın evi basıldığında vermişler, ETÖ’nün kalemşörleri, bu da yapılır mı makamında yazılar yazmışlardı.
İdeolojik bağnazlık işte böyle bir şey. İnsanın ölüsü de, dirisi de son damlasına kadar sağılıyor. Ondan sonra da, davadan, insandan,hümanizmden şundan bundan söz ediyoruz. İnsanı kirli amaçların değersiz bir malzemesi haline getirmenin neresi dava olarak mütalaa edilebilir. Her şey insan için dedikten sonra, insanı her şeyin aracı haline getirmek insanı her şeyden değersiz görmektir. Halbuki bırakınız fikirleri, doktrinleri, din bile insan içindir. İnsanı yüceltmek, kemal mertebelerinin en üstüne çıkarmak için.
İdeolojiler böyledir.İnsanı sağarak,emerek, istismar ederek, onu araçlaştırarak hayat bulurlar. Değerli olan insan değil, uğruna adanılan düşüncelerdir. İnsanı feda ederek, kurban ederek yol alırlar, semavi dinler ise her şeyi insana feda ederek onu Allah’a götürürler. İnsan kurban edilen değil, kurban olunan,uğruna kainat yaratılmış olandır.
Saylan bir fikre inandı, ölünceye kadar da fikrinin icaplarına göre hareket etti. Hayata hep aynı yerden baktı. Geride dostluklar da düşmanlıklar da bıraktı. Hayatını zaten böyle bir ayırıma göre tanzim etmişti. Ölümü de hayatı gibi oldu. Dost-düşman ayırımı cenazesinde de devam etti. Yaşarken bölmüştü, ölürken de böldü. Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz sırrının tecellisi oldu. Asıl böyle ölümlere üzülmek gerek. Sermayesini yele verenlere…