Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Zor hayatlar

Zor hayatlar

Türkiye’de yaşamak zordur… Yaşadığınız zorluklar yüzünden bazen yüreğiniz yorulur…
Bazen kırılır, çözülür, içinize çökersiniz…
Bazen ezilir-büzülür, incinirsiniz…
Böyle durumlarda açın bir Kur’an mealini, Peygamber kıssalarını okuyun…
Ya da açın bendenizin yedi yıllık emeğine mal olan “Resimli Osmanlı Tarihi”ni, önder kişilerin hayatını inceleyin…
Rahatladığınızı hissedeceksiniz.
Ben öyle yaparım…
Yüreğim çok sıkıldığında…
Ruhum çok bunaldığında…
Herhangi bir sebepten dolayı çözümsüzlüğe tıkandığımda…
Peygamber Efendilerimizin ibret dolu hayat hikâyelerine yönelirim…
Yokluklar arasında verdikleri “varlık mücadele”sinden ihtiyacım olan dersi alırım.
Yeniden mücadele azmiyle dolarım.
Tazelenmiş, güçlenmiş olarak tekrar işimin başına dönerim.
Ve daha önce çözümsüz gibi gördüğüm, gözümde büyüttüğüm problemlerin çözümü hususunda elimden geleni yapmaya başlarım…
İnsanın elinden geleni yapması çok önemlidir. Rahmet-i İlâhî, ancak elimizden geleni yaparsak tecelli eder.
Hatırlayalım…
Şeytanın kandırmasıyla “Yasak Meyve”yi yiyen Babamız Hazret-i âdem’le Annemiz Hazret-i Havva, Cennet’ten çıkarılmışlardı…
üstelik iki sevdalı, aynı bölgeye değil, bir birlerine uzak bölgelere indirilmişlerdi…
Böylece insanoğlunun kıyamete kadar devam edecek imtihan süreci başlamıştı.
Muhtemelen dinozorların kaynaştığı, canavarların uçuştuğu koskoca dünyada artık yapayalnızdılar…
Şartlar tümden olumsuzdu.
Tümden olumsuz şartlara rağmen asla umutsuzluğa düşmediler…
Hayata küsmediler… Yılmadılar, yıkılmadılar.
Daima diri durmaya ve tüm olumsuz şartlara karşı direnmeye çalıştılar.
çünkü Allah’a güveniyor, başlarına gelenden sadece kendilerini sorumlu tutuyor, tövbe üzerine tövbe ediyor, yine buluşturulmak ve Cennet’e döndürülmek için bir taraftan dua ediyor, diğer taraftan ellerinden geleni yapıyorlardı.
Sonunda tekrar kavuşturulup Cennet’e döndürüldüler.
Birinci ders: Olumsuz şartlardan korkmayın; bilin ki, şartlar değişkendir.

Hazret-i Nuh’a “tufan” çıkacağı, karaların denize dönüşeceği bildirilmiş, kendisine inananlarla birlikte bu felaketten kurtulabilmesi için de bir gemi yapması emredilmişti…
Hz. Nuh, emre uyup gemiyi yapmaya başlayınca, karısı ve oğlu dâhil, irşada memur olduğu kavminden pek çok kişi karşı çıktı…
Onlara göre Hz. Nuh hayal görüyordu, delirmişti…
“Farklı” olduğunu düşünmemeli, hele de “gemi” dediği ağaç yığınını bir tarafa bırakıp çoğunluğa katılmalı, o da “herkes gibi” olmalıydı.
Daha önce hiç “tufan” olmadığı, ninelerinden, dedelerinden böyle bir şey duymadıkları, zaten havaların çok güzel gittiği, yağmur bile yağmadığı biçiminde kendilerince “mantıklı” gerekçeler ileri sürüp Hz. Nuh’u kendileri gibi “mantıklı” olmaya çağırıyorlardı.
Fakat Hz. Nuh derin “iman”ının gereğini yapıyor, bildirilenin olacağına inanıyordu.
Ve oldu… Tufan çıktı. İman etmeyen karısı ve oğlu dâhil, tüm iman etmeyenler tüm imkânlarıyla birlikte sulara gömülürken, Hz. Nuh ve ona inananlar, “Allah’ın emri” üzerine yapılan gemide selamet sahiline doğru gidiyorlardı.
İkinci ders: Herkesin her şeyi anlaması mümkün değildir!

Hz. Yusuf’u kuyuya, Hz. Yunus’u denize, Hz. İbrahim’i ateşe attılar…
Böylece işlerini bitirdiklerini zannettiler.
Artık problem kalmadığını, onlardan kurtulduklarını düşünerek seviniyorlardı.
Olayı çözmüşlerdi. İstediklerini yapmışlardı…
Ama Hz. Yusuf kuyudan, Hz. Yunus balığın karnından, Hz. İbrahim Nemrut ateşinden kurtuldu…
Sonuçta güçlüler değil, onlar kazandı.

Hz. Musa Firavun’un sarayında büyüdü…
Hz. İsa, Roma despotlarının gücü karşısında direndi…
âlişan Efendimiz Aleyhisselat-ü vesselâm, Ebucehil’in imkânlarına teslim olmadı…
üçüncü ders: Allah’ın bitirmediğini kimse bitiremez!

Mekke’den Medine’ye göçerken, (Hicret, Milâdî 622) takipçilerinden kurtulmak için sığındıkları mağarada, Hz. Ebubekir’in endişelendiğini gören âlişan Efendimiz, muhteşem yol arkadaşına, “Korkma ey Ebubekir” dedi, “Allah bizimledir!”

İnandığını yaşamak, başörtüsüyle okumak, vahiy eksenli fikrini açıklamak hususunda baskı ve şiddet görenler, korkmayın!..
Allah sizinledir!
Varsın medya başkasıyla olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi