Seküler İslâm yorumu
Din karşıtları dün vardı, bugün de var ve yarın da olacaktır, bundan kuşkunuz olmasın. Dine muhalefetin özü aynıdır ama farklı şekillerde tezâhür eder, muhalifler dönemin popüler yargılarının arkasına sığınarak işi kotarmaya çalışırlar.
Bugün bizdeki din karşıtlığı en bâriz şekliyle başörtüsüne gösterilen yasakçı tavırla karşımıza çıkıyor. Bunu, kâh laikliğin korunması kâh bilimsel düşüncenin ve dine inanmayanların hürriyetini temin etme adına yapıyorlar. Bazen de işi “dine karşı din” çıkarma noktasına kadar vardırabiliyorlar. Ama hep sûret-i hakdan görünmeye çalışarak.
Bunun en son örneğine, CHP lideri Deniz Baykal’ın çıkışında tanıklık ettik. Baykal, uzmanlık alanı olmamasına rağmen, “kadınların başlarını açmasının büyük günah olmadığına ve dolayısıyla açabileceklerine” fetva verdi. Kur’an âyetlerini tefsir etmeye yeltenen Baykal, hadis ve mezheplere gönderme yapmayı da ihmal etmeyerek imanlı kitlelere alternatif bir din yorumu sundu. Katı laikçi bir parti liderinin tüm “din ve siyasetin ayrıştırılması gerektiği” iddialarına rağmen “İslâm’ı tanımlamaya kalkması” başlı başına bir çelişki zaten.
Baykal’ın bu çıkışının zamanlaması mânidardır, zira, “dine muhalefet”in laiklik ve bilim adına yetmediği, geniş halk kesimlerinin bu gerekçelere kanmadığı bir zaman dilimine denk gelmiştir.
Eski Ankara valilerinden Nevzat Tandoğan’ın o meşhur sözünü hatırlamanın yeridir şimdi. Hani hazret, “Memlekete komünizm lazımsa, onu da biz getiririz” demişti ya. Bu meyanda Deniz Baykal da, “Memlekete bir İslâm lazımsa, onu da biz getiririz”, demiş oluyor, tabiî kök değerleriyle, genetik yapısıyla oynayıp içini boşalttıktan sonra.
Bu taktiğe ne zaman başvurulur? Halk iradesinin oyunu bozmaya başladığı, din muhaliflerinin entelektüel gücü dinî söylemin gücü karşısında çaresiz kaldığı zaman. Bu taktik hem kadîmdir, hem modern; hem lokaldir, hem de küresel.
İslâm tarihinden bir misal getirecek olursak, ilk zikredeceğimiz husus Hz. Osman’ın şehid edilmesini müteakib meydana gelen "hadis uydurma harekatı"dır.
özellikle de İslâm düşmanları, bunlar arasından da zındıklar (Zerdüşt dininden olanlarla inançsız kesime verilen isim) zâhiren dine inanan, bâtınen dine kin besleyen duruşlarının sağladığı imkânla İslâm’ın berrak mesajını bulandırmak için sözler uydurmuş, uydurdukları sözleri de Hz. Peygamber (s.a.v)’e nisbet etmişlerdi.
İslâm’ın itikad sisteminden helal-haram hükümlerine, ibâdetlerinden fezâili ameline varana kadar dini tahrif edecek hadisler uydurmuş, hakiki İslâm Dinî’nin karşısına uydurma rivâyetlerden oluşan hurafe bir din dikmişlerdi. Ulemânın büyük gayretleri sonucu bu fitne ateşi söndürülmüştü. Ama tarih boyunca İslâm’ı içten çözme, bozma ve tahrif etme faaliyetleri hep devam etti. Bu meyanda ‘bu tehdit hem kadîm, hem modern, hem de küreseldir’ hükmünde ısrar ediyoruz.
Modern ve küresel boyutuna, ABD’de faaliyet gösteren meşhur think-tank kurumu RAND’ın 90’lı yıllarda hazırlamış olduğu raporu misâl olarak verebiliriz. ABD’nin küresel işgalinin karşısında direnen Müslümanları etkisiz kılmak için bir plan hazırlamışlardı. Bu rapor, Müslümanları; fundamentalistler, gelenekçiler, modernistler ve laikler diye sınıflandırmış, modern ve seküler din yorumlarının desteklenmesini önermişti.
Açıkçası kontrol edemedikleri İslâm’ın alternatif bir din projesiyle önünü kesmek istiyorlardı. Bunun için de; "modern İslâm", "ılımlı İslâm", "hoşgörülü İslâm", "light İslâm", "uzlaşmacı İslâm" türü dönüştürülmüş, direnç noktaları budanmış, işbirlikçi bir din inşası öngörüyorlardı..
2007 Mart ayının ilk haftasında da ABD’nin Florida Eyaleti’nin St. Petersburg kentinde İslâm’ın Amerikan yorumunu, yani Kur’an-ı Kerim’in laik tefsirinin nasıl yapılacağını görüşmek üzere bir zirve tertiplendi. Uluslararası istihbarat örgütlerinin himayesinde ve yönlendirmesinde “Secular Islam Summit” (İslâm’ın Sekülerleştirilmesi Zirvesi)’ne İslâm dünyasından da laik ve modernist birçok kişi katılmıştı.
Tek istedikleri şey, İslâm'ın protestanlaştırılması/sekülerleştirilmesi idi. Ancak böyle İslâm'ın direnen dinamikleri pasifize edilebilirdi. özetle, yapılmak istenen küresel çapta bir "dine karşı din" projesini hayata geçirmekti.
Deniz Baykal şimdi kalkmış, İslâm’ın 14 asırlık icma ile sabit hükmünü bozarak alternatif bir din yorumu ortaya koyuyor, sonra da bunu Amerikan “ılımlı İslâm projesine” geçit vermemek adına yaptığını iddia ediyor. Ama kendisinin yaptığıyla Kur’an’ın laik ve light tefsirine soyunmuş yukarıdaki ABD menşeyli yapıların aynı olduğunu görmezden geliyor. Oldu mu şimdi sayın Baykal?
Toplum mühendisi seküler kurum ve kişilerin dini yeniden tanımlamasına hâcet yoktur. Zaten sorunun kaynağı budur. Laikler ve parlamantodaki tüm partiler dine müdahale etmesin, onu tanımlamaya kalkmasın, başka ihsan istemez! Bu da laikliğin gereği değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.