Karne zamanı

Karne zamanı

Lig bitti; şimdi bütün öğretmenlerin karne dağıtmadan evvel yaptığı gibi sınıfa hitaben, -gelecek seneye bir faydası dokunur düşüncesiyle- kısa bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.1- Sezon bitti fakat yenisi kapıda; demek ki, "bu hakemlerle lig bitmez" şeklindeki hayıflanmaların temeli asılsızdır.
Futbol gönül işi değil; ticaret, hayli iri-yarı bir sektör. Kaybeden yerinmeyecek, kazanan fazlaca böbürlenmeyecek. Altı üstü eğlence zaten.

2- Beşiktaş son haftalardaki istekli oyunuyla şampiyonluğu hak etti. Tebrikler fakat tanıdığım Beşiktaşlıların çoğu bu birinciliği içlerine sindiremediler. Mustafa Denizli'nin yıllar önce başörtüsü aleyhine savurduğu laflar, zannedilenden fazla ma'kes bulmuş. Kıssadan hisse; herkes oturup önündeki yoğurdu yiyecek, boyundan büyük lâflar etmeyecek. Vatandaş unutmuyor, duvara yazıyor.

3- Sivasspor, kendine "gönüllerin şampiyonu" pâyesini lâyık gördü ve bundan hoşnud görünüyor. Doğrudur, sair "üç büyük"ün üstüne tırmanıp ligi ikinci bitirmek azımsanacak iş değil fakat dikkat. Kritik yerlerde maç kaybetmeyi kanıksamak alışkanlık yapar. Sivasspor'un teknik direktörü, her mikrofon gördüğünde, esasen konuşmak için önceden zihnî bir hazırlık yapmanın gerekmediği yolundaki teoriyi doğrularcasına rahat ve çabuk konuşuyor; aman dikkat, zira onun bazen konuştuktan sonra düşündüğü kanaatine kapılıyorum. Teknik adamlıktaki önemli başarısını, halkla ilişkiler konusundaki şahsî kabiliyetine duyduğu bâtıl inançla zedelememeli.

4- Trabzonspor'un son maçında "bitse de gitsek" psikolojisiyle sahada yürümesine bir mânâ veremedik. Stat Avni Aker, rakip Fenerbahçe, tribünler dolu. Allah'tan başka ne istersiniz, niçin futbol oynamazsınız a canlarım? Hayretlere sezâ bir keyfiyet. Şöyle düşünüyorum; Tolunay Kafkas bu sene takımın başında olsa, açık arayla sezonu şampiyon kapatırdı.

5- Bu sene o eski "Fenerbahçe efsânesi"nin dönüşüne şahit olduk: Aziz ve muhterem başkanının yeniden kongreden vize almasıyla "N'olacak bu Fener'in hâli?" suali, yeniden zihinleri kemirip durmakta. İtiraf edeyim ki, bu sorunun sarı-lacivertli yürekleri dağlamadığı bir sezonda futbol takip etmenin keyfi de olmuyor. Fenerbahçe'nin nasıl kurtulabileceği hakkında hiçbir fikrim yok; olsa da söylemezdim zaten!

6- Ve benim babadan yâdigâr Galatasaray'ım! Ligi beşinci bitirdiği için sevindirik olan taraftarın hâline bakınca, vaktiyle Osmanlı Devleti'nin üç kıtada at koşturmuş olduğu gerçeği akla geliyor. Galatasaray taraftarı mâzinin parlak günlerine sardığı jelatinleri sandıktan çıkararak kendini teselli ediyor. Galatasaray'ın nasıl kurtulabileceğini biliyorum ama işe bakınız ki merak eden de yok.

7- Bu yılın en büyük teknik direktörlük başarısı Ertuğrul Sağlam'a ait. Hayatının hatası Beşiktaş'ta görev yapabileceğini teorik olarak kabullenmesiydi; üstelik Sinan'ın menajerliğinde! Ligi altıncı bitirmiş olsa da Bursaspor'un başarısı kayda değer niteliktedir. Keşke Avrupa Ligi vizesini alabilmiş olsalardı!

8- Diğer takımların karnesini TFF versin; ben daha mühim bir noktaya işaretle karne törenini kapatmak istiyorum. Lig TV denilen yayın kuruluşu, herhangi bir ticarî mantığa dayanıp dayanmadığını cidden merak ettiğim müşteri hizmetleri ve abonelik servisiyle çoğumuzu çileden çıkarmayı başardı; siz buna bir de Erman Toroğlu'nun her maç sonrası Galatasaray'dan hınç alırcasına yaptığı taraflı yorumları da ilave ediniz. Bu karnenin sınıf geçmemesi lâzım fakat Şansal Büyüka'nın ve Musa Çözen yönetimindeki teknik ekibin yayıncılık başarısına şapka çıkarmamak nankörlük olur; bu arada Erman'sız bir Lig TV ise lezzetle seyredilir. Gelinim sana söylüyorum... Fakat Barcelona'nın yeri bir başka birader. Finalde seyrettiğimiz ManU, resmen mahalle takımı gibiydi yahu!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi