Ayağa kalkmak gerek...
ESAM'ın düzenlediği, Müslüman Topluluklar Birliği'nin 'Yeni Bir Dünya / Küresel Ekonomik Kriz ve İslam' konulu 18. Kongresi'nde, başta Türkiye ve diğer İslam ülkeleri olmak üzere, bütün insanlığın karşı karşıya kaldığı çeşitli problemlerin halli konusunda fikirler dile getirildi.
Kongre boyunca; siyaset, ekonomi, teknoloji, kültür-eğitim, kadın aile ve gençlik, insan hakları, yardımlaşma ve dayanışma, medya ve iletişim gibi başlıklar altında verilen tebliğlerin hemen hepsi, barış içerisinde birarada ve müreffeh bir şekilde yaşayabilmenin ipuçları ile dolu doluydu.
'Hak ve Adalet merkezli yeni bir dünyanın inşasına yönelik teklifler' cümlesinden dile getirilen hususlar, tebliğ verenlerin ve bunları dinleyip tasvip edenlerin şahsi ya da zümrevi menfaatlerini değil, içinde yaşanılan toplulukların ve bütün dünyanın rahatını, huzurunu hedefleyen görüş ve düşüncelerdi.
Sadece kendilerinin menfaatlerini temel alanlar hariç, kimsenin itiraz edemeyeceği türden olan bu görüş ve düşüncelerin en güzel tarafı da, sadece teoriden ibaret olmayıp, her bir ayrıntının geçmişte bihakkın uygulanmış olması.
Yani dile getirilen hususlarda hayal yok, ütopya yok. Hemen tamamı yaşanmış ve uygulanmış şeyler.
Daha da güzel tarafı, bahsi geçen uygulamaların tamamına yakınının, Müslümanların hakim olduğu ve insanlığın geri kalan kısmının derin bir cehalet içinde yüzdüğü dönemlerde hayata geçirilmiş olması.
Asr-ı Saadet'ten başlamak üzere, İslam'ın ışığını bütün dünyaya taşıma görevini üstlenenlerin, bin 400 yılı aşkın bir süredir yapageldikleri şeyler, esas itibariyle bugün de barış içerisinde birarada yaşamak için gereken formüllerle dolu.
Kongre sonunda yayınlanan ve katılanların hemen tamamının oybirliği ile kabul ettikleri 2009 İstanbul Deklarasyonu, sadece İslam ülkelerinin değil, bütün insanlık aleminin nasıl barış ve refah içerisinde yaşayabileceğini ayan-beyan ortaya koyan bir manifesto gibi.
Sıkıntı, bilgi ve genetik olarak bu formüllere sahip olanların, bunları uygulama hususunda karşılaştıkları güçlüklerle alakalı.
Dünyanın hak ve adalet merkezli olmasının kendileri açısından uygun olmadığı kanaatinde olanlar sebebiyle, dünya bugün her sahada büyük bir kaosla karşı karşıya.
Bütün insanlığı hiçe sayarak; bir devletler topluluğunun, bir devletin ya da bir devlet içerisindeki belli bir kesimin menfaatlerini temel alarak, dünyayı karıştırmayı bile göze alabilenler; aklın ve sağduyunun emrettiklerinin değil, kendi menfaatlerinin gerektirdiğine inandıkları ile uğraşıyorlar ve dünya bu sebeple yaşanamaz hale geliyor.
Açlık, gelir dağılımındaki adaletsizlik, enflasyon, yoksulluk, pahalılık, işsizlik, sömürü, dış borçlar, sosyal patlamalar, çatışma ve işgaller, geri kalmışlık, uluslararası kaynak paylaşımındaki dengesizlikler, rüşvet ve ahlyaki değerlerin erozyonu, uluslararası kuruluşların yetersizliği... gibi konular, dünyanın yaşanamaz hale gelişinin başlıca sebeplerinden...
Aktüel mesele ise küresel ekonomik kriz ve bunun da başlıca sebepleri arasında para-mal dengesinin bozulması, gerçek mal ve hizmetler yerine finans tabanlı sembolik değerler ticaretinin ve tabii bunlar üzerinden yapılan spekülatif hareketlerin yerleşmesi, kaynakların bilinçsizce israfı geliyor.
2009 İstanbul Deklarasyonu, bütün bu hususları tesbit etmenin yanında, ve İslam aleminin çözüm tekliflerini sunuyor.
Teklifler makul, uygulanabilir ve denenmiş de...
Hedef yeni ve adil bir dünyanın inşası!..
Günlük akışın hay u huyu içerisinde farkında olmasak da, buna ciddi şekilde muhtacız.
Bunun yolu da, şu anda kendi meselelerini bile çözebilmekten aciz bir görüntü veren İslam Alemi'nin ayağa kalkabilmesi...
O da, olacak inşaallah!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.