Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Yasak kulvarından çıkamıyoruz

Yasak kulvarından çıkamıyoruz

Başörtüsü yasağı konusunda yazı yazmaktan bıktım artık... Amma birileri hep gündemde tutmanın yollarını arıyor... çünkü rant kapıları yasakçılıktır...
Hele şu televizyon kanallarına çıkıp ahkâm kesmeler yok mu, beni çileden çıkartıyor...
Konuştuklarının hepsi fındık kabuğunu doldurmaz...
Muhtereme bir soru soruluyor, açıyor ağzını ve "susturma kanunu" çıkartsanız susmuyor... Sanki konuştuğunun kıymeti harbiyesi var...
Hepsine tahammül etmek mümkün, amma kocaman kocaman tahsilli adamların varsayımlar üzerine 'bilim' binası inşa etmeleri yok mu, insanı çileden çıkartıyor...
Hep düşünüp dururum:
Sokak doldurmaktan zevk alan sosyalist kokonalar sosyalist oldukları için mi çirkindirler, çirkin oldukları için mi sosyalisttirler?
Cevap bulamıyorum...
çocuk doğurmazlar, hasbelkader doğursalar emzirmezler... Pek çoğu derilerini gerdirmek için milyarlar harcar, fakat yine de dikkat çekici olmazlar...
Nerde miting var, koştur oraya...
Salla bayrağı, at sloganı ve dünyaya çekidüzen ver...
Ayıptır... Ne yazık ki anlatamazsınız...
Bugün ben yazımı yazıyorum ve Ankara meydanlarında "Başörtüsüne hayır" mitingleri düzenleniyor... Bir de "laikliği" ekliyorlar miting gerekçelerine...
Herkesi anladık, amenna...
Kadınların 'kadın hakları' çığlıklarını da anladık... Ne var ki hiçbir surette kadınların başını örtmelerine karşı çıkan kadınları anlamak mümkün değil...
Başörtüsü yasağı kalkarsa, örtülüler başı açıklar üzerinde baskı kurarlarmış... Yani, mış mış mış!..
Sevgili kardeşlerim, sizin başı açıklar bugüne değin başörtülü kızlar üzerinde aynı baskıyı uyguluyorlar... Niye sesiniz çıkmıyor?
Adalet terazisi farklı tartmaz...
Bakınız, yazarları bile yasaklar kulvarına mahkûm ettiniz... Fikrî yazılar yazmak haram oldu aylardır...
TRT'de çalışırken yanlış ya da sahte evrak düzenlemek suretiyle kurumdan yüklü miktarda para alan ve bu eyleminden dolayı mahkûm olan gazeteci şöyle diyor:
"Başta üniversiteler olmak üzere, bu ülkede başı açık yaşamak isteyenler bir süre sonra baskı altında kalacaklardır..."
Bir süre sonra; bir ay mı, bir yıl mı, bin yıl mı belli değil... Başı örtülülerin başı açıklar gibi edepsizce baskı uygulayacakları da tam anlamıyla paranoid bir hastalığın belirtisidir.
Hem sonra, başörtülülere uygulanan baskı başı açıklara uygulanırsa, sebebiyet verenler utansın...
"İstemezük, kabul etmezüz" çığlıkları ve rejim endişeleri tamamen saltanatlarının yıkılması korkusuna dayanmaktadır... çünkü her yerde onlar var, başkaları kazanıyor, onlar yiyorlar... Böyle bir saltanatın sallantısı bile adamları dilhun ediyor...
En mantıklı bildiğimiz yazarlardan birisi, "Başı açık kızların giyim kuşamlarına müdahale olabileceği konusunda ciddi kaygılarım var" diyor.
Hoppala!..
"Olabileceği" varsayımı ile başı açıklara arka çık, olan ve açıkça görülen başörtü yasağına, yolda yürürken bile 70'lik, 80'lik kadınların tacizine uğrayan gencecik kızları hiç hesaba katma...
Ayıptır!..
Ne başı açıkların, ne de başı örtülülerin kendileri gibi giyinmeyen hemcinslerine hakarette bulunmaya hakları yoktur...
Kadınlardan ziyade erkek geçinen yaşlı/başlı kütüklerin meseleyi sulandırarak darbe kanalları açmak niyetinde oldukları bilinmiyor mu?
Korkmayın, hiçbir şey olmaz... Olmayacaktır...
Bir kesim gece köpeği ile aynı yatakta yatacak, amma bir başka kesim, ister dini inancından, isterse tercih ederek kapanacak ve siz buna kuduz pervasızlığı ile saldıracaksınız... Olmaz, olmamalı.
Her insan istediği şekilde giyinsin... Size ne oluyor?

------

Buğday ektin darı çıktı, bu ne iştir hemşerim?
Bilye ektin boru çıktı, işin yaştır hemşerim,
Kalleşlik nerden geliyor, şöyle bir düşün hele
Erkek ektin karı çıktı, elin boştur hemşerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi