Emeklinin iniltisi, duâsı ve bedduâsı

Emeklinin iniltisi, duâsı ve bedduâsı

Emekli; bir çalışma hayatını geride bırakmış, kendisine bağlanan emekli maaşını almaya başlamış, hayatının son baharını yaşamaya başlamış mutlu kimse demektir.
Çocukları varsa onları evlendirmiş, torun-torbaya karışmış, bir eli yağda bir eli balda her türlü dünya sıkıntılarını geride bırakmış kimse demektir.
Daha doğrusu böyle olması beklenir, ümit edilir.
Bir de gerçek... Memleketimizde, iktidardan iktidara emeklinin mutlu hayatı nasıl acaba?
“Geçmişe mâzi yenmişe kuzu derler.” Biz mâziyi bırakalım. Geçmiş zaman zaten geçmiş, gelecek zaman daha gelmedi, şimdiki zamana bakalım. Çünkü gün bugün, zaman bu zaman...
Buyurun, emeklinin bugünkü haline bakalım. Emekli maaşlarını hükümetler ayarladığı için “Emeklinin bugünkü hali” derken, AKP, -tövbe tövbe- AK PARTİ iktidarı zamanındaki emeklilerin halini kastediyorum tabii ki...
Sayın Başbakanımız adeta sadece Başbakan değil Herbakan. Her bakanın ilgi alanına giren her konuda açıklama yapan hep kendisi oluyor. Diğer bakanlar kendi bakanlıklarıyla ilgili konularda bir konuşurlarsa sayın Başbakanımız beş konuşuyor. Gerçi beş konuşuyor ama boş konuşmuyor. Her bir konuşmaları memleketin bir gündem maddesiyle ilgili oluyor tabii ki.
Sayın Başbakanımızın arada bir tekrarladığı cümlelerinden biri şu: “İşçilerimizi ve memurlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz dedik ve ezdirmedik; bu böyle biline...”
Konumuz emekliler olduğu için işçi ve memurlara yapılan zamlar meselesine girmeyeceğiz. Ama Sayın Başbakanın bu sözünde olsun, başka konuşmalarında olsun, “Emeklilerden bahsetme kıtlığı” görülüyor. Bu sözünde de “Emekliler” kelimesi yok.
Olamaz, çünkü “Emeklileri enflasyona ezdirmeme diye” bir mesele yok...
Emekliler enflasyona ezdirilmiyor, ama enflasyona ezdirilmemesi şöyle dursun, emekliler enflasyon altında salça oldu. Salça yapılmak şöyle dursun, ikide bir, bir de dalga geçilmesi var ki, o hepsinden ağır.
Enflasyona ezdirilmelerinden başlayalım... Geçen yılın sonunda enflasyon yüzde 10’dan fazlaydı. % 10 ile 11 arası...
Emeklilere yapılan zam da yüzde 4’den aşağı idi. % 3.8...
Emeklilere verilen bu kadarcık zam karşısında Sayın Başbakanın yerinde ben de olsam mecburen emekli kelimesini ağzıma almam. Almam değil, alamam...
% 3.8 zam karşısında bir de şu haberi düşünün: “TL son bir yılda yüzde 10 eridi.”
Böyle olunca, gerçekte eriyen acaba TL mi yoksa emekliler mi?
Emekli... Adı üstünde EMEKLEMEYE bırakılmış yaşlı insan...
Hani yaşlılarımıza sahip çıkacaktık?!
Hani onları âhir ömürlerinde rahat ettirecektik!
Onların suçları hayatlarının en verimli çağını bu memlekete harcamakta geçirmek mi?
Son mahalli seçimlerden önce, emekliler hakkında şöyle bir haber çıktı;
“Emeklilere 300 TL verilecek.”
Bu mesele o zamanki Maliye Bakanı Unakıtan’a soruldu. Unakıtan, ipe un serercesine şöyle cevap verdi:
“Niye vermeyelim! Tabii veririz. Paramız olursa veririz.”
Bu sözün mânâsı açıktı. Böyle bir para verilmeyecek, gerekçe olarak da “Ne yapalım, paramız yok. Olsa da versek” denilecekti.
Ama bu bile olmadı. Hem para verilmedi, hem de “paramız olmadığı için veremiyoruz” bile denilmedi...
Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Başkanlar Kurulu, emekliler hakkında hukuk mücadelesi veriyor. Mahkemeden “İşçi emeklisi, dul ve yetimlerinin alacaklı oldukları” kararı çıktı. Bununla ilgili yapılan açıklamada “Hak kaybına yol açan bu durumun idari yönden çözümlenmesi ve işçi emeklilerinin enflasyon farkının ödenmesi” istendi.
Hele istenedursun...
Bakın! Emekliler ne istiyor? Zam değil enflasyon farkının ödenmesini... Yani Sayın Başbakan’ın “işçi ve memurlarımızı enflasyona ezdirmedik” şeklindeki sözünde kendilerinin de telaffuz edilmesini istiyorlar.
Çok mu bir şey istiyorlar?
“Yüzde ondan fazla enflasyon olan memleketimizde bize yüzde 4’ten az zam yapmayın” diyorlar. Hakları değil mi?
Bu taleplerini nasıl dile getiriyorlar? O titrek, o ihtiyar, o iniltili halleriyle...
Haberlerde görüyoruz. Bazı genç ve orta yaşlı vatandaşlar, Başbakan’ın etrafındaki koruma duvarını aşıp isteklerini dile getirebiliyorlar. Emekliler bunu da yapamaz.
Gelelim sağlık konusuna..
Yüzde 10’dan fazla enflasyona karşı % 4’den az zam veren hükümet, emeklilere bir şey daha yaptı.
Emeklilerden muâyene parası almıyordu, muâyene parası almaya başladı. Tabii ilaç parası da var.
Temel gıda maddesi ekmeğe veya her şeyle ilgili olan petrole yapılan zam neyse, emeklilerden muâyene parası almak da odur.
Çünkü, adı üzerinde emeklilik, ihtiyarlık...
Bu insanların çoğunun üç gününün ikisi doktorlar karşısında geçiyor. Bu insanların temel ihtiyaç maddesi olan muâyeneyi ücretsiz yapmak varken ücret almak, onun elinden zaten az olan maaşının bir kısmını daha geri almak değil midir?
Bu hususu, Sayın Başbakanımızın da ilgili Bakanımızın da gözardı etmemesi isteniyor.
Çalışan kimse emekli olunca zaten maaşının bir kısmı kesiliyor. Banka önlerinde bekleyerek aldığı o maaşa oğlan, kız, torun saldırır...
Karısı öldüyse vay o emeklinin haline...
Kocası öldüyse yine vay o emeklinin haline...
Yeniden evlenmek istese, yeni eş, yeni eşya ister, ev ister...
Evi var da kazârâ onu da kaptırıverirse sağ olsun huzurevi...
Çünkü oğlunun evine gitse el kızı, kızının evine gitse el oğlu var.
Kara topraktan önce, birçok emeklinin son basamağıdır huzurevi.
Huzurevi... Ne huzur, ne huzur...
Sonra tekerleksiz arabada, omuzlarda kabir denilen çukur...
Ama anlayışsızlık da yapmış olmayalım.
Ölen her bir emeklimize siyasilerimiz gerçekten üzülüyor. Çünkü:
Her emekli bir oy demektir.
Üzülmesinler de ne yapsınlar...
Emekliler varsın yaşasınlar da ah bir zam deyip durmasalar...
Ey emekliler!
Yaşadığınız kadar yaşadınız. Daha durup duruyorsunuz. Ölsenize artık...
Emekli maaşları olmasa da bu milletin hizmeti için 61 milyon dolara bir uçak daha alınabilirdi.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi