Genelkurmay'ın tavrı ve yasadışı oluşumlar
Hatayı kabul etmezseniz onu düzeltme ihtimaliniz da olmaz. Askerle ilgili her iddiada Genelkurmay yalanlama, ret etme yolunu seçiyor. TSK envanterine kayıtlı silahlar yakalanıyor bize ait değil deniliyor. Andıçlar, belgeler havalarda uçuşuyor, bizimle ilgisi yok deniliyor. İnkar politikası hem suçluların cezalandırılmasını engelliyor, hem de yapılan hataların tamirine mani oluyor.
Bizimle ilgisi yok dedikten sonra kimi cezalandıracaksınız?.
Suçluyu cezalandırmak için önce suçu kabul edeceksiniz. Suç yoksa, suçlu da olmaz. İrtica ile mücadele eylem planında da aynı yol tutuldu. Halbuki belgenin tanzim edildiği tarihten sonra yapılanlara bakıldığında belgenin uygulamaya bile konulduğu görülüyor.
Hatayı kabul bir fazilettir. Çünkü fazilete giden yol hatanın kabulünden başlar.Ancak hata olduğunu kabul ettiğiniz şeyden vaz geçersiniz.
Genelkurmay ya askerin her yaptığını fazilet olarak görüyor, ya da çok vahim hataları sahiplenmeyerek,kurumla ilgisini ret ederek aradan sıyrılıyor. Bu da aynı hataların yıllardır tekrarına sebep oluyor.
Dünyanın hiçbir demokrasisinde elli yılda bizdeki kadar darbe olmamıştır.
Hiçbir ülkede bizdeki kadar muhtıra verilmemiş, siyasete müdahale edilmemiştir. Ama Türk askeri demokrattır, darbelerle alakası yoktur, asla yasa dışı işlere karışmaz, karışmamıştır. Bir tarafta bütün çıplaklığıyla gerçek duruyor, diğer tarafta bütün soyutluğu ve yavanlığı ile yalanlar üzerine kurulu bir propaganda duruyor.
Bu propagandaya inanan var mı?
Askerin her yaptığını alkışlamak, TSK’yı yağlamak yerine bu hataları kabul edip, düzeltmek için gayret sarf etseydik bugün karşımızda daha itibarlı bir ordu, daha güçlü bir demokrasi ve daha huzurlu bir millet olurdu. İnkar ede, ede her türlü kanunsuzluğu kalıcı hale getirdik.
Genelkurmay’ın irtica ile mücadele belgesi hakkındaki tavrı, hala aynı alışkanlığın devam ettiğini gösteriyor. İhanet ne kadar büyük olursa olsun bu tavırdan suçluları cezalandıracak bir tutum beklemek beyhudedir. Ayrıca kimi askerlerin tanzim edilen akıl dışı belgenin muhtevasını askerlik mesleği ile ilişkilendirip, görev olarak kabul ettiğini unutmayalım.
Eğer demokrasiyi tahkim etmek, askerin siyasete müdahalesini engellemek istiyorsak önce bu zihniyet biçiminin değişmesi gerekiyor. Askerin itibarını –asker suç işlemez, askerin her yaptığı doğrudur- mantığı ile ele alarak korumak mümkün değildir. Suçu, suçluyu koruyarak TSK’nın itibarı korunmaz. Bunu sadece bir belge ekseninde düşünmemek gerekir. İrtica ile mücadele eylem planından önce bu ülkede aynı mahiyette sayısız belge ele geçirildi. Uzağa gitmeye gerek yok. ETÖ davasında ele geçirilen belgeler, mevcut belgeden daha önemsiz değil. Ama kimsenin kılı bile kıpırdamadı. Üstelik Genelkurmay’ın emriyle şanlı (1?) ETÖ sanıkları hapishanede ziyaret edilerek taltif edildiler.
Genelkurmay bu tip olaylara –nerede hata yapmışız- mantığı ile yaklaşmadıkça bu ülkenin darbeler ve müdahaleler ile ilgili gündemi hiç değişmeyecektir. Problem bu belgeleri yazanlardan çok Genelkurmay’ın tavrından kaynaklanıyor.