Hem demokrat, hem darbeci olunmaz
İrtica ile mücadele belgesinin yakalanması ile birlikte, herkes demokrat kesildi. Kimse bu ihanet belgesini savunacak gücü kendinde bulamıyor. Çünkü belge irtica ile mücadeleden ziyade adeta Türkiye’yi kan gölüne çevirmeyi hedefliyor.
Belge ile irtibatının olmadığını göstermek isteyen önce ne kadar demokrat olduğunu ispat etmeye çalışıyor. Bunun ne kadar inandırıcı olduğu ise tartışmalı. Önemli olan suçlandığınız, zan altında olduğunuz zaman değil, normal zamanlarda demokrat olduğunuzu göstermek. Mahkemelerde herkes masumdur. Kimse suçlu olduğunu kabul etmez. Şimdi de olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. Suçluluk kompleksi taşıyan, avazı çıktığı kadar –ben demokratım- diye bağırıyor.
Kim suçlu kim değil buna yargı karara verecek.
Ancak belgeyi hazırlayanların bütün ihtimalleri hesaplayarak hareket ettiklerini düşünüyorum.
Basına yansıyanlar doğruysa eldeki belge asıl değil. Bir belgenin sahteliği/gerçekliği ancak elde aslı olduğunda tespit edilebiliyor. Fotokopi veya suret üzerinden sahtelik incelemesi yapılamıyor. Belgeyi tanzim edenler muhtemel bir yakalanmada yakayı ele vermemek için belgenin aslını elde tutup, fotokopisini piyasaya sürmüş olabilirler. Bu durumda asıl ele geçirilmedikçe belgenin gerçekliği veya sahteliği tespit edilemeyeceğinden, kimseyi suçlamak da mümkün olmayacaktır.
Bu ihanet belgesinden sonra,demokrasiyi ancak cürm-ü meşhut halinde yakalandıktan sonra hatırlayanların tutumları ibret verici. Bir demeokrasi edebiyatıdır almış başını gidiyor. Demokratlık lafla olmaz. Demokratsanız bunu herkese karşı her zaman göstereceksiniz. Bu ülkede darbeleri tel’in eden, darbecileri lanetleyen tek bir genel kurmay başkanı, tek bir general ismi hatırlayan var mı? Demokratsanız milletin gözünün içine bakarak bütün darbeler ihanet, bütün darbeciler alçaktır diyeceksiniz. Çünkü darbe yapan silahını millete çevirmiştir. Silahını millete çeviren ise artık o milletin askeri değildir. Başkaları adına hareket eden pis bir maşadır.Bu belge bize ait değildir’den daha anlamlı olan biz darbelere karşıyız ve tüm darbeleri, darbecileri lanetliyoruz sözüdür.
Bu belge darbelerle hesaplaşmanın artık ertelenemeyecek bir noktaya geldiğini gösteriyor. İrtica ile mücadele adı altında bir çok ortak değerin darbe malzemesi haline getirildiği, Cumhuriyetin, Laikliğin, meze edildiği anlaşılıyor. Bize tehdit diye gösterilen dindar, mütedeyyin kesimlerin iktidarı ele geçirmek uğruna nasıl günah keçisi yapıldıkları görülüyor.
Bu ülkede tek bir tehlike var, o da bugüne kadar başımıza gelmiş bir çok problemin sorumlusu olan darbecilerdir. Bu tehdit bertaraf edilmediği takdirde, daha vahim provokasyonlarla karşılaşmak mümkündür. Bu konuda en büyük görev TSK’ya düşüyor.Tarihsiz, kültürsüz, hürriyetsiz,hedefsiz, gayesiz, bir millet oluşturmak için –irtica ile mücadele-adı altında her değerimizin içini boşaltmaya çalışan bu yasa dışı unsurlar hiçbir komplekse kapılmadan tasfiye edilmelidir. Ortada inkarı mümkün olmayan bir belge var. Sahte mi gerçek mi tartışması tam bir illüzyondur. Önemli olan böyle bir belgenin varlığıdır. Belgenin varlığı, komplonun varlığının da göstergesidir.Belgeden Genel kurmay başkanının haberi var mı, imza Dursun Çiçek’e mi başka birine mi ait gibi tartışmalar esası bırakıp, usül ile uğraşmaktır.Ortada bir belge var ve bu belgeyi hayata geçirebilecek de tek bir güç var. Yapılması gereken bellidir, gerisi laf-ı güzaf…