Muhalefet Hakkı
Muhalefetsiz demokrasi olmaz.Bilakis doğru, yapıcı, yol gösterici bir muhalefet iktidarların eksiklerini görmesine, farklı toplum kesimlerinin ne düşündüğünü anlamasına vesile olur. Böyle bir muhalefet, hükümetler için nakıse değil, avantajdır.
Muhalefet bazen sarsıcı, hatta yıpratıcı da olabilir.Bundan ürkmemek gerekir.Hükümetlerin iktidarlarını uzatmak istemeleri ne kadar tabiiyse, muhaliflerin o iktidarı ele geçirmek için etkileyici, yıpratıcı bir uslüp kullanmaları da o kadar tabiidir.
Ancak bu uslüp asla iktidarın dışına taşarak toplumu hedef alacak şekilde genişlememelidir.Muhalefetin vazifesi eksikleri, yanlışları görerek/göstererek iktidara gelmektir.Halka, topluma muhalefet ederek iktidar olunmaz.İktidar-muhalefet ilişkisi, siyası kadrolar arasındaki münasebetin adıdır. Toplumun birbiriyle, veya siyasi kadroların toplumla ilişkisi bir iktidar muhalefet ilişkisi değildir.
Ayrıca bu yıpratıcılık, iktidarın yanlışlarını topluma göstermeye yönelik olursa anlamlıdır.Toplumu odağa alarak yapılan muhalefet,muhalefet değildir.Böyle bir muhalefet siyaset kurumunu da, toplumu da yıpratır.
Son günlerde çizilen muhalefet profili budur.Başörtüsü ekseninde yapılan tartışmaların çoğu iktidarı değil, doğrudan doğuya toplumu hedef alıyor. Yapılan tüm anketlerde yasağın kaldırılması istikametinde %75’lik bir toplumsal destek varken, yasağın kaldırılmasını Laikliğe, cumhuriyete yönelik bir saldırı olarak nitelemek, bütün bu insanları hedefe almaktır.
Muhalefetin topluma yönelmesi, beraberinde, karşısında durulan bir düzenlemeden daha büyük sıkıntıları davet ediyor. Toplumun büyük kısmı rejim açısından tehdit ve tehlike olarak ilan edilip sistemin dışına itiliyor. Bunu ne demokrasinin esası olan çoğulculukla, ne de din ve vicdan hürriyetinin teminatı olması gereken laiklikle bağdaştırmak mümkün değil.Bu tarz bir muhalefet, türban serbestliğinin kamu düzenini sarsacağı gerekçesine sığınanların, gerçekte böyle bir gerekçeye inanmadıklarını da gösteriyor. Kamu düzeninin sarsılacağı bahanesiyle yasakçılığa soyunanlar, yaptıkları muhalefet biçimiyle kamu düzenini sarsan taraf oluyorlar aslında.
Bütün bu kışkırtıcı , kamplaştırıcı, yaralayıcı muhalefet biçiminden sonra, yine toplumu onarmak görevi, Türkiye’nin omurgasını oluşturan sessiz kalabalıklara düşüyor. Son otuz-kırk yıldır Kemalist sol, bölmüş, parçalamış,kin ve öfke biriktiren taraf olmuş, toplumun ana gövdesi olan dindar, mütedeyyin, muhafazakar kesim ise hep sabreden, onaran, birleştiren, bütünleştiren taraf olmuştur.Bundan sonra da böyle olacağına şüphe yok.çözüm diye soran Taha Akyol’a çözüm zamanı değil, bu saldırıyı durdurmamız lazım diyen Baykal, aslında Solun hiç değişmeyen hastalığına işaret ediyor. Türk solunun kafasında sorun var, çözüm yoktur.
Hülasa, bir toplumda herkese aynı şeyi beğendiremezsiniz.İnsanların beğenmeme, onaylamama, hatta karşı olma hakları vardır. Ancak bunu toplumu aşağılama, bölme, kamu düzenini sarsma , kendi görüşlerini dayatma noktasına getirmeye kimsenin hakkı yoktur.
Baykal ve arka bahçedekilerin yaptığı budur.
Muhalefet hakkına evet, kine, öfkeye, kavgaya hayır.