Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kendisi olsun isterdim

Kendisi olsun isterdim

* 15. Yaşındaki oğlum, küçüklüğünden beri beğendiği ve dilinden düşürmediği bir futbolcuyu örnek alıyor. İlkokul yıllarında, evin içinde koşturarak kendini onun yerine koyuyor ve sürekli top oynuyordu. Bu dönemden beri, futbolcunun fotoğraflarını biriktiriyor, onun hayatını an be an izliyor ve hiçbir şey kaçırmıyor. Önceleri bu beni pek rahatsız etmiyordu ama bu günlerde biraz eleştiriyorum. Oğlumun örnek alacağı ve modelleyeceği kimseler olabilir bu doğal bir şeydir ama, ben bütün bunların yanında onun kendisi olmasını isterdim. İnanın futbolcunun sevdiği yemekleri bile öğrenmiş onları yemeye, onları tercih etmeye çalışıyor. Bu kadarı da fazla değil mi? Ben oğlumun kendi kişiliğini ortaya koyamayacağından ve her zaman güçlü birini taklit ederek kendi benliğini ortaya koyamayacağından ve kendisi olamayacağından korkuyorum. Bu konuda onunla nasıl bir iletişim kurabilirim? O futbolcu olmayı istiyor ben doktor olmasını istiyorum bu konuda nasıl bir yol takip etmeliyim?

Melehat Ciğerci

Pozitif geribildirimler önemli

* Okul öncesi dönemde çocuklar anne ve babalarını model alırlar ve onların tutum ve davranışlarını taklit ederler, benimserler. Çocuk okula başlayıp ta dış dünyaya açıldığında ise, buna okuldaki arkadaşları ve öğretmenleri de eklenir. Bu dönemde çocuk, sosyal çevreye uyum sağlamaya ve yaşadığı topluma adapta olmaya çalışmaktadır. Ergenlik döneminde ise, genç artık sorumluluklar almaya hazırlandığından özdeşim alanını daha da genişletmektedir. Sosyal çevre, arkadaşlar ve toplum tarafından kabul görmüş önemli kişiler onun için bir özdeşim modeli olmaktadır. Özdeşim ihtiyacı bir noktaya kadar normaldir ve çocuk özdeşim kurduğu kişilerden de esinlenerek kendi kişiliğini inşa etmeye çalışmaktadır.

Ancak bu dönem genç kendisini beğenmez, sevmez ve kaydadeğer görmezse, özdeşim kurduğu kişiye saplanıp kalabilir ve kendine haslığını kaybedebilir. Bu anlamda özdeşim modeliyle kurulan gizil diyalogda denge önemlidir. Gencin, beğendiği ve model aldığı kişiyi bazı yönleriyle içselleştirmesi doğal ancak burada kendi kararlarını, kendi seçimini ve kendi etkinliğini de korumak zorundadır. Bunun için, özdeşim nesneleriyle ilişkilerindeki dengeyi dikkate almak ve çocuklarımızı da, kültürümüzün ve değerlerimizin mimarlarıyla özdeşim kurması noktasında teşvik etmeliyiz. Çocuğunuzla kurduğunuz ilişkilerinizde bunu dikkate alın ve onu özdeşim kurabileceği dinamiklerimizin hayatıyla tanıştırın. Çocuğunuzu eleştirmeden kendi kararlarını verebileceğini ifade edin, onu cesaretlendirin ve kendisinin de değerli ve önemli biri olduğunu vurgulayın, pozitif geribildirimler verin...

Nefesim tıkanıyor

* Bu yıl eğitim fakültesini bitirdim ve seneye öğretmen olarak göreve başlayacağım. Öğretmenliği seviyorum ve bu mesleği kendi isteğimle tercih ettim. Ama öteden beri toplum içinde konuşamıyor, sıkılıyor ve yalnız kalmayı tercih ediyorum. Arkadaşım öğretmen olduğunda açılırsın demişti ama benim hala endişelerim var. Aslında sürekli kitap okuyan ve kendini geliştiren biriyim ama bildiğimi aktarmakta ve başkalarıyla paylaşmakta sorunlar yaşıyorum. Bir grup içinde konuşmaya başladığımda nefesim tıkanıyor, sıkılıyorum ve sanki hata yapacakmışım hissine kapılıyorum, kekelemeye başlıyorum. İnanın, yakın arkadaşım benim kadar kitap okumaz öğrenmeye pek o kadar meraklı da değildir ama bir topluluğa girdiğinde hiç çekinmeden konuşuyor, kendini ifade ediyor. Artık öğretmen oldum, çocuklara faydalı bilgiler vereceğim ama şu sıkılganlığımın iyileşmesini istiyorum. Bana birkaç öneride bulunursanız sevinirim

Nureddin Gümüş

Zamanla değişeceksiniz...

* İfade ettiğiniz türden fobik durumlar, toplum içinde bir sorun olarak görülmediğinden yardım alan kimseler az oluyor. Oysa, kişi yaşadığı fobik belirtilerle, sizin de belirttiğiniz gibi kendini ifade etmekte güçlük çekebiliyor ve bir tür güvensizlik geliştirerek yalnız ve silik kalmayı tercih edebiliyor. Bu durum iyileştirilmediğinde, yaşanan fobik durum, kişinin sosyal başarısını, kendini ifade edebilirliğini zedeliyor ve güvenini zayıflatıyor. Bu türden sorunlarda en etkin yöntem korkunuzla yani, korkuyu tetikleyen etkenle yüzleşmektir. Bunun için, gün içinde yaşadığınız küçük korkularınızı tanımaya ve bunlarla başaçıkmaya çalışın...Size tavsiyem küçük uygulamalar yaparak korkularınızla yüzleşmeniz ve yavaş yavaş onu iyileştirmenizdir. Bunun için, arkadaşlarınızla birlikte olduğunuz vakitlerde, gruba katılım gösterebilir, konuşulan konularla ilgili siz de düşüncelerinizi ifade edebilirsiniz. Çeşitli sosyal etkinliklere katılabilir, ilgi duyduğunuz bir konuda seminerler verebilirsiniz. Ayrıca yıl içinde okula başlayacak ve öğrencilerinize ders anlatmak durumunda olacaksınız. Dolayısıyla bu sıkılganlığınızın burada iyileşeceğini düşünüyorum. Bunun için biraz daha bekleyin, sabırlı olun, zamanla değişeceksiniz... Çünkü öğretmenlikte öğretmek esastır ve hayat boyu bu işi yapacaksınız...Dolayısıyla zamanla yaşadığınız sorunu iyileştirecek ve öğrencilerinize faydalı bilgiler vermeye devam edeceksiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi