Kur'an Okuma Mazlumu Çocuklar
Çocukların Kur’an okuması, temelde yaş ile sınırlandırılmış, ilköğretimin birinci basamağını bitirmeyen çocuklara Kur’an okumanın ve öğrenmenin kapıları kapanmıştır. Bu kapının kapanması büyük bir mantıksızlık, din ve vicdan özürlüğü açısından mükemmel bir tutarsızlık ya da mantıki tutarsızlık örneğidir.
Bu kanunu çıkarttıranlara Allah mantık versin, akl etme yeteneklerini güçlendirsin. Devletin derininde öyle kimseler vardır ki, onlara dua edelim, Allah kendilerine selim bir mantık versin, akıl ve fikir versin de toplumu sıkıntıya sokmasınlar… Laiklik ve Anayasa çerçevesinde hem din ve vicdan özürlüğünden söz edeceksiniz, hem de dinin temel Kitabının öğrenilmesine kısıtlama getireceksiniz… Bunlardan biri yanlıştır. Ya laiklikten ve Anayasa’dan din ve vicdan özürlüğü maddelerini çıkarmak gerekir yahut bu engeli kaldırmak gerekir.
Belli bir çağa kadar Kur’an okumalarına engel olmak, aslında bu çağı geçtikten sonra çocukların hiç Kur’an öğrenmeden ve Kur’ani bir atmosfer teneffüs etmeden yetişmelerini istemekten başka bir şey değildir. Fakat şu hususun altını çizmek gerekiyor: Sizin dışınızdaki bir ailenin çocuklarına Kur’an okutmayı engellemekten size ne? Vicdanlara neden müdahale ediyorsunuz? Vicdanlara müdahale Batılıların eski atalarının metodudur, bu kesin… Bununla Batılıların atalarının ruhlarını şad etmek istiyor olsalar gerektir. Belki de onlarla nesebi bağları bulunmaktadır.
Bu akl etme ve mantık yeteneğinden yoksun olan kesime, siyasetçilerimizden bir kısmı da maalesef alet olmuşlar ve meşum engeli koymuşlardır. Allah da onların iktidarlarına engel koydu, partileri ile halkımız arasına engel koydu, siyaset sahnesinden ebediyen yok oldular. Bunların bir daha dirilmeleri asla mümkün değildir.
Bu konuya bir önceki yazımızda değinmiştik. Ancak bunun devamı niteliğinde ki başka bir konuya işaret etmek istiyoruz, bu konu Kur’an okumanın önüne engel koymaktan da önemlidir. Çocukların Kur’an okumalarına engel koymakla, dinine ve Kur’an’ına bağlı olan milletimiz, bu engelin önünde durmamıştır ve durmaz da… Mutlaka çocuklarına Kur’an öğrettirir, Kur’an okutturur, hükümlerini öğretir, onun prensiplerini ezberlettirir, iyi ve ahlaklı bir kuşak yetiştirmek için elinden geleni yapar. Özel hoca tutar, özel olarak ders veren hocalara gönderir, tatil filan dinlemez, okul dönemi dışında özellikle yaz aylarında çocuklarına birincisi kadar önemli kabul ettiği ikinci bir öğretimi verdirir.
Bu öğretim işte yaz aylarındaki Kur’an öğretimidir. Yaz Kur’an Kursları işte bu çabanın ürünüdür. Bu çaba ve bu inanılmaz gayreti gönülden tebrik etmemek mümkün değildir. Eğer bu gayret olmasaydı, Cumhuriyet kurulduktan sonra bu gün ki kuşaklara Kur’an ve din belki de ulaşamazdı, insanlar perde gerisindeki ülkelerde yaşayan ve bugün dini eğitim-öğretim bakımından çok geri planda olan Orta Avrupa ve Türkî cumhuriyetlerdekinden bir farkı olmayacaktı.
Ancak, laiklik adına işlenen bu manevi cinayetleri biraz irdelemek yerinde olacaktır. Laiklik din ve vicdan özgürlüğünü her şeyden önce teminat altına alır, dini laikliğe uydurmaya ya da laiklik eksenli bir din oluşturmaya gayret göstermez. Laiklik, bir din nasılsa, onun öyle yaşanmasını teminat altına alır. Bizdeki laiklik bu değildir. Bizdeki laiklik, dini laiklik dinine uydurmaya çalışan ve bunun için baskı oluşturan bir güç odağı olarak görünmüştür ve öyle görünmektedir.
Kur’an okumanın önündeki engelin temeli işte bu düşünceye dayanmaktadır. Bu düşünce ne yazık ki, toplumumuzda büyük sıkıntılara yol açmakta ve dur durak bilmeyen bir mücadelenin sürdürülmesine sebep olmaktadır. Bu mücadelede ezilen ve en büyük zararı örenler çocuklarımızdır. Çocuklarımız, din ve vicdanın gereği olan Kur’an okumayı eğitim-öğretimini, tahsil zamanında okullarda görseler, tatil yapma noktasında Kur’an öğretimi almayan yahut çocuklarına Kur’an öğretimi verdirme şuuruna erişmeyen babaların çocukları ile eşit duruma gelecekler, çocuklar arasındaki eşitsizlik giderilmiş olacaktır.
Aslında Kur’an öğrenimi gören çocuklar, yaz tatilini feda ederek, Allah’ın Kutsal kitabı uğruna büyük zorluklara katlanan küçük mücahitlerdir. Oysa yaz tatilinde bu çocukların da eğlenme, kafalarını dinlendirme ve yorgunluk atmaya hakları vardır. Çocukları bu haklarından mahrum edenlerin ne derece vicdansız davrandıklarını idrak edebilmeleri için, Allah tarafından kendilerinin vicdan sahibi kılınmasını ve ondan sonra vicdanlarının sızlamasını çok isterdim.
Okulda Kur’an öğretimi çocukların devlet üzerindeki çok büyük bir hakkıdır. Bu hakkı onlara vermemek çok büyük bir zulümdür. Zalimlere ise yardımcı olmak gerekir. Biz bu yazıyı o sebeple kaleme aldık. Hz. Peygamber (SAV) bir hadis-i şeriflerinde buyurmuştur ki : “İster zalim ister mazlum halde olsun, kardeşine yardım et. Mazluma yardımı anladık, fakat zalime nasıl yardım edilebilir? Sorusunu yönelten sahabesine Hz. Peygamber (SAV), onun zulmüne engel olmaktır, buyurdu.” Bu hadis-i şerif kaynaklarda mevcut olup meşhurdur.
Zalimlere cesaret veren temel unsur, mazlumların ve diğer insanların suskunluğudur. Zalim zulmünü yaptığı zaman alkışlanırsa onun bu yanlıştan döndürülmesi mümkün değildir. Hatta yaptığı işin zulüm olduğunu anlaması da mümkün değildir. O adalet yaptığını sanır. İşte bu yapılan iş de zulme katkıda bulunmak olur.
Hz. Peygamber’in şu hadisi de meşhurdur: “Hakkın ifade edileceği yerde, susan kimse dilsiz şeytandır.” Hiçbir Müslüman dilsiz şeytan olmamalıdır, hangi alanda olursa olsun, mevkii, rütbesi ne kadar yüksek olursa olsun, yanlış yapanlara karşı cesaretle doğrular ifade edilmeli ve bir neslin mahvolmasının önüne mutlaka geçilmelidir. Unutmamak gerekir ki, İspanya İslam devleti bin yıllık bir hâkimiyet döneminden sonra hâk ile yeksan olmuştur. O devletin yerinde şimdi Hıristiyan Katoliklerin rüzgârları esmektedir. Bizim karşılaştığımız dini engeller, emininiz ki, aynı zihniyetin devamıdır ve İslam inancının bu topraklardan sökülüp atılmasını kesin olarak hedeflemektedir. Yapanlar ister farkında olsun ister olmasın, sonuç budur.
Bu sebeple, onlara göre Kur’an öğreniminde en kestirme yol, çocukların Kur’anla, Kur’an öğretimi ile Kuran ahlâkı ile ve Kur’an ilkeleri ile alakasını kesmektir. Devletin bütün kurumlarının, Kur’an okumaya sahip çıkması ve çocuklara yapılan bu büyük zulmü, bu güne kadar fark edilmeyen ve bu sebeple irdelenmeyen eşitsizliği bir an önce ortadan kaldırmasını istiyoruz. Bunu istemek ve üzerinde ısrar etmek, vatanın, milletin ve devletin bekasını istemenin gereğidir. Şunu bilmek lazımdır ki, bu topraklardan Kur’ani iman sökülüp atılırsa, ne millet kalır, ne devlet kalır ne de din…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.