Memleketi kurtarmaklığım engellenemez!
Haberi okuyunca "ardinal"im arttı, nabzım yükseldi; kendimi daha mutlu, daha iyimser hissetmeye başladım ve kendime, "işte memlekete hizmet için sıra sana da geldi Ahmet" diye gaz verdim; ara gazının tesiri geçmeden size bu güzel haberi özetlesem iyi olacak:
Efendim, iktidar partisinin şu sıralar rakipsiz kalması ve, "su içsem yarıyor kardeş, bünyem kilo yapıyor" örneğinde olduğu gibi lehte ve aleyhteki bütün gelişmelerin olumlu puan cinsinden kâr hânesine yazılması sebebiyle bir kısım âkıl adam oturup, iktidara karşı alternatif olacak yeni bir parti arayışına girişmişler. Yeni partinin sağ-sol ayrımı yapmadan bütün halkı kucaklayacak kalkınmacı bir programa ilâveten en az başbakan kadar karizmatik bir genel başkana ihtiyaç duyacağı telaffuz edilmiş (kendim için söylüyorsam n'eyim ama dikkat buyrulduysa tam da benim gibi biri tarif edilmekte!).
Boğaz'da bir balıkçı lokantasında yapılan toplantıda, içtimanın "duahan"ı Sayın Cindoruk şöyle konuşmuş,
-Hükümeti muhafazakâr değerlere hücum ederek geriletemezsiniz. Bugün AKP'ye muhalif olan siyasi yapılar benzeş durumdadır ve toplumun derinliklerinde kabul görmüyor. [Nitekim] MHP türbanla eski kulvarına yani muhafazakâr milliyetçiliğe dönmek istiyor. Akademisyen gruplar ve deneyimli arkadaşlarımızla yaptığımız araştırmaların sonucu olarak AKP'yi geriletmek için ekonomiyi, dış politikadaki teslimiyeti ve yolsuzlukları öne çıkarmamız gerekiyor. Ama en önemlisi, kaptan köşkünde yani lider olarak muhafazakâr bir ismin kaçınılmazlığıdır...
Son cümle dikkatinizi çekmiştir eminim; kimin kasdedildiği açık, nitekim Hüsamettin bey (ki bu satırların yazarını tanıdığını sanmam), bakınız memleketi ve rejimi kurtaracak yeni liderin adrese teslim vasıflarını nasıl sıralamış:
-Birincisi, A. Bey samimi muhafazakâr. Lay lay lom türü magazinel türbancılardan değil. İkincisi, A. Bey siyasal İslâmcı hiç değil. üçüncüsü, Mülkiyeli. öğretim üyeliğinden geliyor, başarılı bir (...) geçmişi var, devlet nedir biliyor ve onun üstünde titriyor. Dördüncüsü, dürüst mü dürüst. (...)
Tam burada araya başka bir lâf girince söz yarıda kalıyor ama şu tarif, "gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla" türü imâlara yer bırakmayacak kadar açık ve berrak. Hâl böyleyken Sayın Cindoruk'tan yaptığım alıntıda niçin bazı küçük ve önemsiz değişiklikler yaptığım merak uyandırabilir. Cevabını veriyorum; siyâsette böyle şeyler olur (Bkz. Macchiavelli, İl Principe, Firenze, 1512 ve "Gelin ata binmiş, ya nasib demiş" atasözü).
Balıkçı sohbeti, hazirûndan bazılarının, "yeni partide kimler olacak, falanca, filanca da olacak mı?" şeklindeki sorusuna sayın Cindoruk'un verdiği kapsayıcı cevapla sona eriyor. Şöyle demiş: "Elbette olacaklar. Hikmet çetin de olacak, Onur Kumbaracı da, Hüsamettin özkan da olacak belki Mustafa Sarıgül de... Keza Sayın Mesut Yılmaz da olacak, Ufuk Söylemez de, milliyetçi kanattan Hasan ünal da olacak, Sadi Somuncuoğlu da. Herkes kucaklanacak.. Yeni bir ortak ruh inşa edilecek. Bu bir fantezi değil, uzun araştırmaların sonucudur. Böyle bir yapı ile ancak AKP alaşağı edilebilir. Benim DP projemi bu şekilde revize ederek yeni ve milli bir model inşa ediyoruz."
Sayın Cindoruk'tan bahsederken az önce niçin "duayen" yerine "duahan" dediğimi merak edenleriniz olabilir; öyleyse soruyorum, böyle güzel duaya (penaltı noktasına doğru kavisli muz orta!) "âmiin" denilmez mi?
Ben projeyi tuttum ve beğendim; tek eksikliği, ismimin açıkça telâffuz edilmemiş olması, ki kısa zamanda bu noksanı giderecekleri ümidiyle kendime siyasi hayatımda başarılar diliyorum.
Halifeniz olmayabilirim fakat, yine de memleketi bir şekilde kurtarmamı kimse engelleyemez!