Şundan şu olur, bundan bu...
Gündemi takip etmek, benim için ‘Türkün stresle imtihanı’ gibi bir şey oldu. Meydanlara inip laiklik sopasıyla Müslümanları dövmeye çalışanlara bir bakın: Sadece laiklik ilkesini benimseyenler değil, şu veya bu nedenden dolayı İslam ile meselesi olanlar da orada.
Milli şairimiz Mehmet Akif’in dediği gibi: "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..."
Bazı kadınlar, sırf kameraların önünde çıkarıp atmak için, mitinge ya da protesto eylemine başlarını örterek geliyorlar.
Şimdi bu ne anlama geliyor? Azıcık İslam inancına sahip biri, böyle bir şey yapabilir mi? Herhalde yapmaz.
Birçok gazetenin internet sitesi, İslam’a saldıranların üssü olmuş durumda. Girin ve son gelişmeler üzerine gönderilen okuyucu yorumlarına bir bakın. Her dört yorumdan biri, "İslam dini buysa, ben Hıristiyan oluyorum" şeklinde. Birkaç istisna hariç, diğer yorumların da farklı olduğu söylenemez.
Bu yazıyı yazarken, elime bir fotoğraf geçti.
Her fırsatta televizyona çıkıp türban düzenlemesini sert sözlerle protesto eden CHP’li Kemal Anadol’un babasının mezar taşına bir bakın: Mezar taşında dini çağrıştıran hiçbir şey yok. "Ruhuna fatiha" bile yok. Sadece adı, soyadı, doğum ve ölüm tarihi ile "Direniş" başlıklı bir şiir var. Şiirin sonu, şu övünç dizeleriyle bitiyor: "Bir kere bile kaldırmadım / Ellerimi gökyüzüne."
Bu onun kişisel görüşüdür. Anlarız.
Fakat başkalarının kişisel görüşüne, inancına saygı duymayanları anlayamayız. Milyonlarca insanın değer verdiği bir şeye "bez parçası" demek, ne insan haklarıyla bağdaşır, ne de dillerine pelesenk ettikleri demokrasiyle...
Şundan şu olursa, bundan da bu olur. Sen öyle dersen, biri de şöyle der: "Tavuk bile su içerken gökyüzüne bakar."
Meydanlara inenlerin ruh halini göstermesi açısından, gazetelere yansıyan bir haber benim için çok önemli. Bir bürokrat dinlemeye takılmış. Bürokrat içki kullanmıyor. Aynı hassasiyeti zina konusunda ise maalesef göstermiyor.
Haber bu. Haberin altına yazılan okuyucu yorumları ise tam bir skandal niteliğinde. "İşte Müslümanlar böyle"den tutun da, "Olmaz olsun böyle İslamiyet’e" kadar hakaret içeren yüzlerce yorum.
Bir kere, her içki içmeyen dindar mıdır? Sağlığını düşündüğü için içki içmeyen nice insan tanıyorum. Bu bürokrat, onlardan biri olamaz mı?
Haberin altındaki yorumlar, hem yaşadıkları cinnet halini, hem de niyetlerini ortaya koyuyor.
Mesela demokrasiyi gerçekten benimsemiş biri, başörtüsü yasağının anlamsız olduğunu söylediği takdirde, hemen cinnet halinden nasibini alıyor. Bu demokrat kişi, bir anda İslamcı olarak lanse edilebiliyor.
Gençliğimden beri, içimde bir mitralyöz kullanma isteği var. Hatta askerken, gönüllü olarak makineli tüfek eğitimi aldım, atışlara katıldım.
İsmet özel ile ilgili bir kitabı okurken öğrendim; onda da gençliğinden beri mitralyöz kullanma isteği, arzusu varmış. Vitrinleri vs taramak için...
28 Şubat sürecinde, tepkimi ortaya koymak için Reddiye başlıklı bir şiir yazmıştım. Şiiri Endülüs dergisinde İbrahim Taşköprülü imzasıyla yayınladım. Sonra da Dergâh dergisinde İbrahim Tenekeci imzasıyla...
28 Şubat sürecinde gördüğüm şuydu:
Mitralyözdeki cüce
Bir otuzdan yukarı
Her bir şeyi tarıyor,
Kapkara şakakları...
Şimdiki durum da böyle... Yine aylardan Şubat... Cücelerden biri yine mitralyözün başına geçti. Dik duruş sergileyen, onurdan ve erdemden bahseden, sürüngenliği reddeden, insan olmanın güzelliklerini öne çıkaran, inancını dosdoğru yaşamak isteyen herkesi tarıyor.
Mitralyözü onun, onların elinden almak lazım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.