Madımak ve büyük resmi görmek
Madımak oteli önünde meydana gelen katliamın yıldönümüne, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu hedef alan çirkin bir pankart damgasını vurdu.
Bir yürüyüşçünün taşıdığı (kışkırtıcı demek daha doğru olur) “yakarak öldürdün, donarak öldün şeklindeki pankart tam bir provokasyon amacı taşıyordu.
Hiçbir acı başkalarına saldırarak, onların acılarını artırarak tahfif olmaz.
Alevi cemaatinin de böyle bir çirkinliği kabul edeceğini, onaylayacağını sanmıyorum.
Çünkü Muhsin Yazıcıoğlu ve BBP madımak’ta yakan, kışkırtan taraf değil, kendilerini tehlikeye atarak kurtaran taraftır. Bir çok alevi sanatçı Madımak oteli’nin yanında bulunan BBP il merkezine alınarak kurtarılmışlardır.
Nitekim bu gerçeği Arif Sağ’da teyit etmiş, doğrulamıştır.
Keşke ölen 33 vatandaşımızda kurtarılabilse, Türkiye bu acıyı hiç yaşamamış olsaydı.
Ama günlerce Sivas kışkırtıcıların eliyle harlanmış, sinir uçları tahrik edilmiş, bu elim olaya planlı bir şekilde çanak tutulmuştur.
ETÖ savcıları olaya el atıp, o dönem Sivas’ta görev yapan veya birkaç gün önce Sivas’a gönderilen istihbarat elemanlarının(Bilhassa Jitem’cilerin) ilişkilerini aydınlatabilirse, Eminim çok ilginç sonuçlara ulaşılabilir.
Hal böyleyken, daha dün diyeceğimiz bir tarihte trajik bir kazaya kurban gitmiş, ve Sivas’ın sembolü olmuş bir insanın ölümünü bu şekilde gündeme getirmek tam bir ahlaksızlıktır.. O pankartı taşıyan kişiye en iyi cevabı alevi cemaatinin vereceğini umuyorum. Ama daha o pankart çıktığı anda o provokatör kulağından tutularak güvenlik güçlerine teslim edilmeliydi.
Kan, kanla temizlenmez.
Kin ve nefret yeni acılara sebep olmaktan başka işe yaramaz.
Madımak’ı hatırlamak yeni acılara sebep olmak için değil, bir daha aynı acıları yaşamamak için olmalıdır.
Muhsin Yazıcıoğlu bazılarına göre hala 12 Eylül’den önce kavgalara karışmış, sabıkalı bir kişidir. O dönemin olağanüstü şartlarını unutarak yapılan her değerlendirme bizi yanlış sonuçlara götürür. 12 Eylül’den önce sadece Yazıcıoğlu değil herkes bir şeylere karıştı. Bir tarafın karıştığı olayları gayet masum olaylar olarak görüp, diğer tarafı günah keçisi yapmak kimseye fayda getirmez. Eğer geçmişin tartışmasına girersek 12 Eylül döneminde ülkücülerden daha temiz çıkan bir hareket olmaz. En azından ülkücüler ay-yıldızlı bayrak’tan başka bayrak taşımadılar, istiklal marşını bırakıp, enternasyonali söylemediler. Onun için geçmişe takılıp kalarak, bugünün Türkiye’sini anlayamayız. Dün olanları, dünde bırakmak, bugüne bakmak lazım. Aksi takdirde geçmiş bizi çatıştıran, dövüştüren bir araca dönüşür.
Madımak olayının bir operasyon olduğu, hemen ardından yapılan Başbağlar katliamından bellidir. Her iki katliamı bir arada değerlendirmedikçe resmin bütününü görmek mümkün değildir. Alevi-Sunni çatışması çıkarmak isteyenler önce Alevi-Sonra suni vatandaşlarımıza saldırarak hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. Figuranlar kim olursa olsun plan budur. Olayların üzerinden bu kadar sene geçtikten sonra bu gerçeği anlayamamak, yeni Madımak’lara, Başbağlar’a çanak tutmaktır. Suçluyu doğru teşhis edersek, yeni dramların da önüne geçmiş oluruz. O pankart bazılarının hala büyük planı göremediğini göstermiştir.