O “çirkin” pankartı açan delikanlıyla buluştum!..
Evet, öyle yaptım...
Çünkü ben; Salt bir tavrı göz önünde bulundurarak insanları “mahkûm” etmekten yana değilim.
Bir genç,
Hatta çocuk...
Niçin, ülkeyi ve kendisini “tehlikeye” düşürecek “Provokatif” hareketlerde bulunsun?..
Bir delikanlı, “anma” bahanesiyle gerçekleştirilen bir eylemde...
Muhsin Yazıcıoğlu gibi, milyonların gönlünde çok özel bir yere sahip olduğu vefatından sonra gözler önüne serilen...
Ve çok daha önemlisi;
Son derece dinamik bir gençlik kitlesinin idolü olan bir lideri niçin hedef alsın?..
Bir delikanlı; “Gülerek yaktın, donarak öldün” gibi bir “şeytani zekâ” üretimini nasıl gerçekleştirsin?..
Niçin gerçekleştirsin?..
Sivas olaylarının meydana geldiği dönemde, altında bezle dolaşan bu delikanlının, böylesi işlerle ne gibi bir ilgisi olabilir ki?..
¥
Merak beynime üşüşünce duramıyorum...
İşte, bu meselede de...
“Polisten önce ben bulayım” ruhu egemen oldu...
Çocuğu aradım, aradım, aradım...
Lütuf; Konfeksiyonculukla uğraşan dostumuz Şuayip Kılıç’ın bu çocuğa bir süre patronluk yaptığını öğrendim.
¥
Sonrası... Ver elini, çocuğun memleketi...
Oraya gittim... Genç, yerinde yoktu... Telefonla ulaştım...
Yüz yüze görüşmek istediğimi söyledim.
“Abi, haklısın da arkadaşlarım konuşmama karşı çıkıyor” cevabını aldım.
“Tamam, sen bilirsin. Konuşmak istersen ben buradayım” karşılığını verdim.
Bir süre sonra... Konuşmaya karar verdiğini bildirdi, “ücra” bir mekânı adres göstererek...
Neyse, gittik... Birkaç arkadaşı vardı etrafında; hafif bir baş salladıktan sonra, gösterilen yere oturduk...
Pankartı açan delikanlı, öğrenciymiş...
Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi birinci sınıfa kaydolmuş, imtihanlara girmediğinden bir seneyi kaybetmiş...
Okula devam etmeyi düşünüyor. Önümüzdeki yıl, üniversite imtihanına girip daha iyi bir bölüme girmek de hedefleri arasında.
Babası, annesi; ideolojiyle vesaire alâkalı olmayan, günlük hayat telâşı içinde, çok çocuklu bir ailenin “çarkını döndürmeye” çalışan düzgün insanlar...
¥
Buraları teferruat...
Öze gelelim, Bu çocuk öylesine rezil bir pankartı niçin açtı?..
Kendisi mi açmak istedi yoksa birileri mi zorladı?..
Ne oldu, ne bitti?..
Bunları niçin araştırıyorum?..
Basit; Biliyoruz ki, Sivas bir “derin devlet” tezgâhıydı...
Oradaki “Pir Sultan Şenlikleri” bir ayardı...
Taaa Şeytan Ayetleri adlı rezil kitabın neşrinden başlayarak gerilimi tırmandırdılar...
Sivas’a yaptıkları özel tayinlerle, “Laik-antilaik” geriliminin gün yüzüne çıkmasını hedeflediler.
O yıla kadar Banaz adlı ilçede yapılan şenlikleri, o yıl “Merkez”e almaları tesadüfi değildi.
Olay öncesinde, Sivas Numune Hastanesi’ni, personeli sağa sola göndermek suretiyle, sağlık hizmeti veremez hale getirmeleri tesadüfi değildi.
O zamanki Başhekimin, “Hastanemde adam kalmadı, kim ne yapmak istiyor?” diyerek istifayı basması ve sonrasında hemen geri almak zorunda bırakılması tesadüfi değildi...
Birileri, uygun sonucu almak için bunları tezgâhladı...
İşte efendim, şimdi de... Böylesine çirkin bir pankart açıldı ya:
Yarın öbürgün meydana gelebilecek bir olayın “hazırlığı” içinde olduklarından endişe ediyorum...
Bir şeyler yapıp, Alperenlerin ya da başka grupların üzerine mi atacaklar?..
Esasında, buraları araştırıyorum!..
¥
Neyse, dönelim görüşmemize...
Şimdi, öyle zor bir ortam ki... Delikanlının etrafında Birleşik Gençlik Hareketi adlı gruptan bir ekip, konuşmaya çalışıyoruz...
¥
H.U.’nun söylediklerini, daha doğrusu söyleyebildiklerini maddeler halinde verecek olursak:
1- Sivas olaylarına ilişkin eylemde, Birleşik Gençlik Hareketi tarafından hazırlanmış birçok pankart vardı. Ben onlardan birini aldım ve kaldırdım. İçinde yazanı dikkate almadım.
2- Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatına sevinmek, hele böyle bir harekette bulunmak bana yakışmaz. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
3- Ben, namazlı bir ailenin çocuğuyum. Namazlıların insan yakabileceğine inanmıyorum. Namazlıdan zarar gelmez. Sivas’taki bir Ergenekon tezgâhıdır. Aydınları, Müslümanlar değil, Ergenekoncular yakmıştır.
4- O pankartın savunulacak tarafı yok. Böyle bir olayla gündeme geldiğim için üzgünüm.
5- Bizi provokasyonlarla birbirimize düşürmek istiyorlar. Ben, böyle bir olay içinde olmak istemezdim.
¥
Evet, o delikanlıyla gittim, görüştüm... Ve söylediklerini özetledim...
Şimdiii...
Bir zamanlar kendisinin patronluğunu yapan, onun bir meslek sahibi olmasını sağlayan bu arada Cuma namazlarına götüren yani “Adam” olması için gayret sarf eden İşadamı Şuayip Kılıç ağabeyimizle birlikte, uzun uzun konuştuktan sonra kanaat getirdiğimiz o ki...
Bu kötü bir genç değil. Sıkıntıya itilmek istenen bir genç!..
Bizler de... Toplum olarak, bu tür gençlere yeterince sahip çıkamıyoruz...
Bu tür gençler, böylesine provokatif olaylarda kullanılınca da...
Hepimize, “Kim yaptı, niye yaptı?”yı tartışmak düşüyor...
¥
Şimdi...
Bir görev; Bu genci sıkıştırmayalım.
Ona, o yolun çıkmaz yol olduğunu anlatmaya çalışalım...
Onu, “anlık”, pankart olayından dolayı mahkûm etmektense, birilerinin kucağına itmektense, şefkatle yaklaşalım...
Ve yanımıza alalım...
Oyunu bozalım!..
¥
Rahmetli Yazıcıoğlu, eminim ki böylesini arzu eder...