TÜSİAD, MÜSİAD, ASKON, TUSKON, TÜMSİAD, YENİSİAD..
Türkiye’de huzursuzluk ve kargaşa çıkaran kesimlerin başında, “imtiyazlı sınıfların” geldiğini bilmeyen yoktur. İmtiyazlarını halktan almayan, aksine halkın her türlü özgürlüğünün kısıtlanmasını isteyip, savunmasız omuzlara basarak imtiyazlı hale gelen kesimlerin ekonomik gücünü, TÜSİAD temsil eder.
TÜSİAD devlet zengini iş adamları derneğidir ve sadece imtiyazları için mücadele ederler. Kendilerini her zaman millet iradesinin üzerinde görür ve halk ile aralarına aşılmaz duvarlar örerek, millete aktarılması gereken kaynakların başında nöbet tutarlar.
MÜSİAD, ASKON, TUSKON, TÜMSİAD, YENİSİAD gibi, adını hatırlayamadığım iş adamları dernekleri ise halkın tabanından gelen, alın teri, göz nuru döken, “sermaye emek eşitliğiyle” yurdumuza yatırım yapan, “Devletin malı yetimin malı” felsefesiyle karanlık ilişkilere girmeyen, “Millet kalkınmadan devlet kalkınamaz” diyerek, yatırımlarını bu çerçevede yapan derneklerdir.
Biz bunları biliyor ve anlıyoruz. Söylediğim şeyler yeni değil. Yıllardan beri aklı eren herkes, TÜSİAD ile diğerlerinin arasındaki farkı bilir ve böyle düşünür. Ama aklımdan da hep; “Acaba sadece birbirimizi mi bilgilendiriyoruz, bizim dışımızda da bu gerçekleri bilen ve idrak eden var mıdır, varsa ne zaman seslendirecekler” diye geçerdi.
Geçtiğimiz Pazar günü, Ahmet Altan’ın “Zenginler Savaşı” başlıklı bir yazısını gösterdiler. Babalarını bilmem de oğulları Mehmet Altan ve Ahmet Altan kardeşleri beğeniyorum. Konuşunca adam gibi konuşuyor, yazınca adam gibi yazıyor ve inandıklarını söylüyorlar. Bu da takdir edilecek bir durum.
Ahmet Altan hakikaten cuk diye bir yazı yazmış ve TÜSİAD’ı masaya yatırmış. Yukarıda adını saydığım derneklerin de isimlerini vermese de hakkını vermiş. Yazı uzun olduğu için özetleyeceğim. Altan şöyle diyor:
“Plastik çiçek gibidir biraz bizim Cumhuriyet. Her şey gerçeğe benzer ama hiçbir şey gerçek değildir. Bir “görüntü” yapmayı becermişiz ama onun “özünü” yaratamamışız. Hayatın doğal akışını kesip, her şeyi bir “proje” olarak görmeye başladığınızda haliyle yapaylıktan kurtulamıyorsunuz.
“Türk zengini” de “yapma” bir insan tipidir. İttihatçıların başlattığı bir projeydi bu. Osmanlı’da “azınlıkların” elinde bulunan sermayeyi Türklere aktarmak için harekete geçmişlerdi. Ermeni soykırımının (soykırım sözüne katılmıyorum. H.Ö) birçok nedeninden biri de onların varlıklarına el koymaktı, bu da gerçekleştirildi. Rumların da epeyce malına mülküne el kondu. Cumhuriyet bu projeyi sürdürdü. Çetin Altan’ın deyimiyle; “Devlet eliyle zengin etme” anlayışı, Cumhuriyet’in her aşamasında gerçekleşti.
Burada insanlar bir şey “icat” ettikleri, yeni bir yöntem buldukları, yeni bir malı piyasaya soktukları, yeni bir hizmet anlayışı geliştirdikleri için değil, “devlet görevlileriyle” iyi ilişkiler kurdukları için zengin oldular. “devletle” iş yaparak para kazandılar. Köksüz, birikimsiz, görgüsüz bir zenginlik oluştu.
Devlete göbeğinden bağlı, devleti “patronu” olarak gören, devletten ve devlet görevlilerinden korkan, alabildiğine ürkek, ezilmiş bir grup zengin çıktı ortaya. Cumhuriyet’in omurgasını askerler oluşturduğu için bu “zenginlerin” en korktukları ve iyi geçinmeye en çok alıştıkları grup da askerlerdi. Kendi “tuhaf” varlıklarını, Cumhuriyet’in “tuhaf” yapısına borçlu olduklarını biliyorlardı.
Cumhuriyet’in kendine düşman gördüğü her kesimi, zenginler de “düşman” olarak gördü. Kürtler, dindarlar, entelektüeller, Aleviler, solcular, onların da düşmanıydı. Her darbede, her gerginlikte “askerin” yanında yer aldılar. Bir tür “devlet memuru” oldular. Türkiye’nin sınırları dışına çıkmadılar, yaptıkları niteliksiz malları bu ülkenin halkına sattılar.
Hâlâ eski alışkanlıklarının tortusundan kurtulamayan Cumhuriyet zenginlerinin kulübü olan TÜSİAD, askerle ilgili “reformların” biraz yavaşlatılmasını istiyor. Bu talep, onların hayatı, dünyayı ve Türkiye’yi hiç anlayamadıklarını gösteriyor. Kaçınılmaz olarak yenilecekler. Çünkü hayat gerçektir. Ve “gerçek” olan “yapay” olanı her zaman yener.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.