Şamatacı azınlıklardan baskı örnekleri
Türkiye tuhaflıklar ülkesidir...
Dünyanın çok gelişmişinden hiç gelişmemişine kadar bir araştırma yapılsa herkesin parmağını ağzında koruz...
Yüz yaşına merdiven dayamış kaç siyasi parti var acaba yer yüzünde?
Bizde var!..
40-50-60 sene siyasette yalan fokurdatan, amma ülkeye hiçbir şey vermeyen, muhteris siyasiler yalnızca bizde var...
“Biz biliriz” pankartı açmış emekliler göz alımımızdan çıkmamakta direniyorlar... Eh dirensinler, amma neyi bildiler bugüne değin? Kocaman bir sürü “hiç”...
Politikanın emeklisi tuttuğu dalı bırakmıyor...
Askerin emeklisi maalesef siyasetten ticarete, fişlemeden şişlemeye, rakip tanımıyorlar...
Yargı emeklileri de katıldı “biz biliriz” kervanına...
Postal parlatmaktan, şemsiye tutmaktan, slogan atmaktan-attırmaktan ileri gidememiş bürokratlar hiç geride kalmıyor...
Hepsi azınlık...
Hepsi “bu halkı bizden gayrisi güdemez” bağnazlığı/yobazlığı içindeler...
Sözkonusu yolun yolcuları sözbirliği etmişcesine ezberledikleri hususun dışına çıkmaya korkuyorlar...
Ezberleri çok önemli...
Emsalsiz silahlarıdır ezberlerindekiler.
Atış yaptıkları yerlere gelince:
Atatürkçülük üzerinden,
Askeriye üzerinden,
Yargı üzerinden,
Laiklik üzerinden,
Ve dahi medya üzerinden sallayıp savuruyorlar...
Güzel kardeşlerim, iyidir-hoştur da, bu millet sizi sevmiyor...
Eğer sevmiş olsaydı tek başınıza iktidar yapardı... Doğru veya yanlış halkın tercihini hangi sebeple beğenmiyorsunuz da kendinize hiç bakmıyorsunuz?
Bırakın şu “Atatürkçülük” edebiyatını... Atatürkçülük ne karın doyuruyor, ne de adaleti sağlıyor...
Hele askeriye üzerinden siyaset yapmak hiç sizlerin hakkı değildir... Çünkü çocuklarınız Türk ordusunda askerlik yapmadı... Yalılarda, ordu evlerinde, gazinolarda keyif çattılar... Hadi gösterin bana hanginizin çocuğu PKK ile savaştı, yaralandı, şehit düştü?
Yok yok yok!..
Yargıyı, şaire: “Adalet felç oldu yürür değnekle” dedirtenler sizsiniz... Emeklilikten sonra yargı sözcülüğüne soyunan, her meseleye burnunu sokan, alay konusu olan emekli yargı mensupları cambazlıklarını bıraksalar, muhtemelen Türkiye bir dereceye kadar düzelir...
Süleyman Demirel çaresizliği içinde “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganına sarılmak neyi halleder...
Kalacaksa kalsın birader...
İllaki sesli ifadelerle ortalığı germenin ne anlamı var?
Ah şu medya!..
Ticari soygunculuğu medya ile birleştiren, kısa sürelerde milyar dolarlarla oynama imkânı bulan “aydın” etiketli, aslında zır cahillerin idrak kanallarının kapalı olduğu kanaatındayım...
Başka ülkelerde iki defa seçim kaybeden liderler ya gönülleriyle ya da halkın baskısıyla makamından ayrılır... Doğrusu da bu...
Ya bizde:
80/90 yıllık ömrünün tamamına yakınını seçim kaybetmekle geçiren, yine de medya takdiri alanları gördükçe ben utanıyorum...
Onun içindir ki kafasına esen parti kuruyor...
“Boşluk doldurma” kahramanı oldu bazı zavallılar...
Bekledikleri herhalde Türkiye’nin kalkınması, huzuru, şahsiyeti değil...
Devleti bir ucundan tırtıklamak desem yanlış mı olur?
Aslanlarım benim!..
Bir kısmı Ergenekon sanığı olsa bile, diğer bir kısmı ile irtibatlı, bangır bangır bağırıyorlar...
“Türkiye’yi biz kurtaracağız...”
Ayıbı bilen yok... Edebten anlayan yok maalesef...
===============
Kıdemli siyasetçi çöplük karıştırırmış
Kurnazı kürsü kürsü yalan yarıştırırmış
Kalıplaşmış bir sistem balçık etti yolları
Yobazlar koç yerine balık vuruştururmuş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.