Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Aynı şeyleri tekrarlayarak yaşamak

Aynı şeyleri tekrarlayarak yaşamak

Adına ister Allah’ın “Hay” (her zaman diri) isminden türetip “hayat” deyin, isterseniz uydurukçacılığa prim verip “yaşam”...
İçini dolduramadıktan, doğru düzgün yaşayamadıktan sonra ne derseniz deyin... Ama bilin ki, biz onu (hayatı-yaşamı, adı her neyse) ıskalıyoruz!
Ne demek istediğimi anlamak için, şu yaşadıklarımıza biraz daha yakından bakın lütfen...
-
Sabahları aynı saatte uyan... (Yoksa işe geç kalırsın)... Evden çıkmadan önce aynı insanlarla kahvaltı sofrasına otur...
Mideni az sonra berbat edeceğini bile bile aynı demli çayı iç...
Kolesterolün yüksek çıktığı için yemek zorunda kaldığın aynı kepekli ekmekle, aynı yağsız beyaz peyniri kahvaltı sofrasında isteksizce kemir...
Hanımın istediği parayı yarı yarıya düşürmek için her sabah pazarlık et...
Yemek konusundaki önerilerinize kulak şapırdatmasını her sabah izle...
Belli bir saatte sokağa çık. Gece arabanın başına bir şey gelip gelmediğini anlamak için etrafını tavaf et...
Sonra deli trafiğe balıklama dal... Bir sürü psikopatin hem kendi hayatını, hem de sizin hayatınızı tehlikeye atarak zikzak çizmesini izle, kahrol, sinirlen...
Güç bela büroya gel... Hemen hemen hep aynı saatlerde sabah kahveni yudumlarken çalan telefonlara sinirlen... Aynı günlük gazetelerin bir sürü abuk sabuklamalarına katlan...
Aynı yazarların evre çevire yazdıkları bir birinin neredeyse aynısı yazıları, hemen hemen aynı şeyleri homurdana homurdana oku...
Belli başlı on yedi gazetede yazan beş yüz civarında köşe yazarının yorumladığı, çeşit çeşit olumsuzluklarla gününü kendine zehir et...
Telefonlarla boğuş, yöneticilerle uğraş, borçlar ve alacaklarla yoğrul...
Dünyadaki kimi gelişmelere kafayı takarak canını sıkabildiğin kadar sık...
İyice daralıp nefesin kesilir gibi olduğunda mesai bitsin...
Deli trafikte yine aynı cebelleşmeyle eve dön...
Akşam yemeği... İki satır laf... Çocuklara yarım ağız ilgi...
Ve televizyon haberlerinin üzerimize yığdığı karabasanlarla savaşmaya başla...
Birbirinin aynısı diziler... Kimi keneler üzerine, kimi deli dana hastalığı üzerine, kimi deprem ve domuz gribi üzerine, kısacası felaket felaket üzerine bitmez tükenmez sağlık gevezelikleri izle...
Yorgun-argın yatak, yorgun argın sabah...
Rüyalarımız bile güncelin uzantısı; artık onlar da yorucu olmaya başladı!
Kısacası hayatımızda renk kalmadı dostlar!
-
Kadınlar cephesi erkeklerinkinden çok farklı ve renkli değil...
Onlar da kendi dramatik boyutlarını ve kendi renksiz hayatlarını yaşamaya çalışıyorlar.
Birkaçını hatırlayalım isterseniz...
Her sabah halsiz mecalsiz yatakları yap...
Kahvaltı sofrasına bile üşenerek oturan kocaya hep aynı sözlerle çayın demini beğendir...
İhtiyacın olan parayı yarıya düşürmek istemesi karşısında her sabah pahalılığın boyutları üzerine nutuk çek...
Çocukların ihtiyaçlarını her sabah tek tek say...
Her gün ne pişireceğine kafa patlat...
Temizlik, bulaşık, çamaşır derdine tüken...
Babanın şımarttığı çocuklara laf dinletmeye çalış...
Aynı komşulara git ya da aynı komşuları ağırla...
-
Hesapsız, plansız, programsız yaşamaya öyle hasretim ki... Bir gün Mevlana gönüllü olarak çıkacağım evden. Trafikte zikzak çizenlere bakıp bakıp Yunusça bir hoşgörü içinde, “Yaradılanı hoş gördük, yaradandan ötürü” diye mırıldanacağım...
Dilimde İbrahim Hakkı’nın “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler” mısralarıyla, sahile ineceğim bir gün... Kumsalda özgürce yürüyeceğim... Midyelerin ayaklarımı acıtmasına keyifle güleceğim...
Çocukluğumdan bu yana hiç denemediğim bir şeyi deneyip dalgaların üstünde taş sektireceğim...
Sahildeki kulübede tek başına yaşayan balıkçının kızarttığı balığa ortak olacağım...
Oracıktaki bir köylünün yetiştirdiği hıyarı soymadan kabuğuyla yiyeceğim... Hormonsuz domatesi ısırırken, keyiften çatlayacağım...
Sonra ormana gideceğim. Yeniden çocuklaşıp, kendimi yaralama pahasına bir ağaca tırmanmanın keyfini süreceğim... Şaşkın bakışlara aldırmadan her önüme gelene selam vereceğim... Kimisine hal hatır soracağım...
Çocuklara karışıp müsait rüzgârda uçurtma uçuracağım... Yorulunca bir kenara kıvrılıp yediverenlerle, papatyalarla, gelinciklerle sohbet edeceğim...
Deprem ihtimalinden, keneden, deli dana hastalığından ve domuz gribinden korkmayacağım!
Para hesabı yapmayacağım... Çek-senet ödemeyeceğim... Hiçbir belgeye imza atmayacağım...
Yemek yapmayacağım... Bulaşık yıkamayacağım... Ev süpürmeyeceğim... Çocuk bakmayacağım...
Bir günlüğüne de olsa, sadece yaşayacağım be dostlar, adam gibi yaşayacağım!
Yaşamayı büsbütün unutmadan ve tüm nefesim henüz kesilmeden...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi