Peygamber önderimiz
Biz Müslümanlar Resulullah Muhammed Mustafa (Salat ve selam olsun ona) hazretlerini, din ve dünya işlerinde önder, kılavuz, rehber, lider kabul ederiz.
Onun yolundan gitmeye çalışırız. Ona bu bağlılığımız bize sonsuz faydalar kazandırır, bizi sonsuz zararlardan ve felaketlerden korur. Bu bağlılığımız iman şeklindedir. Yani hiç şek ve şüphe olmadan ona inanırız ve bu inancımızı lisan ile tasdik ederiz.
Böylece Yaratıcımız, İlahımız, Rabbimiz, Mâlikimiz olan Allah'a, O'nun râzı ve hoşnud olacağı şekilde iman etmiş oluruz. Bu iman bizi dünyada haysiyetli, şerefli, aziz, mutlu kılar, ahirette bize ebedî saadet kazandırır.
Biz Müslümanlar, Peygamberimize vahiy yoluyla indirilmiş Kur'ân-ı Kerim'i kutsal kitap, düstur ve imam olarak kabul ederiz. Din ve dünya işlerimizi ondaki emirlere, yasaklara, öğütlere, uyarılara, hükümlere göre tanzim ederiz.
Peygamberimiz 632 tarihinde Medine-i Münevvere'de vefat etmişlerdir ama onun hatırası, ruhaniyeti, değişmez başkanlığı ve önderliği biz mü'minler için bu dünyada büyük Kıyamet'e, öteki dünyada sonsuza dek yürürlüktedir ve geçerlidir. Peygamber bizim gönlümüzdedir.
Din ve dünya işleri konusunda Peygamberimizin vekilleri, vârisleri, halifeleri olan 'âmil (bildiğiyle amel eden), rabbanî, gerçek İslâm alimlerine tâbiyiz. Onlar mükemmel ve mükemmil bilginlerdir. Onlara tâbi olanlar yolda kalmaz.
İslâm'ı, Batılıların dinden anladığı dar manada anlamayız, din bir bütündür. Onun bir kısım hükümlerine inanıp bir kısmına inanmamak gibi beyinsizliklerden uzak dururuz.
Peygamberimizin Asr-ı Saadetini, Ashab-ı Kiram'ı, Tabiîn'i, Tebe-i Tâbiîni din konusunda örnek ve model kabul ederiz. Ashab-ı Kiram din konusunda âdildir, Selef-i Sâlihîn İslâm'ın ilk üç asrında Hak dini en güzel şekilde anlamış ve uygulamıştır.
İslâm dini, Hz. Peygamberin önderliği, Kur'ân bize ne gibi faydalar sağlar, ne gibi zararlardan korur?
1. İslâm'a tâbi olanlar insan ve dünya boyutlarına uygun bir hayat sürer. Ölçülerin ve sınırların dışına çıkmazlar.
2. İslâm, insanın yaratılışına uygun fıtrat dinidir.
3. İslâm'ı kabul eden yaratık, Yaratan ile barışık olur. O'na isyan etmez.
4. İslâm inancı ve uygulaması insana ebedî mutluluk kazandırır.
5. İslâm hak, doğru, güzel medeniyet demektir.
6. İslâm dini, onu hakkıyla öğrenip bilenlere ve hakkıyla hayata uygulayanlara haysiyet, şeref, izzet, itibar kazandırır. İslâm'ın Müslümana kazandırdığı hasletleri, faziletleri, mânevî yüksekliği, güzel ahlakı İslâm düşmanlarının bir kısmı bile tasdik, teslim ve kabul eder. Müslümanlar Müslüman olsalar dünyada çok az inkârcı kalır.
7. İslâm'ı doğru şekilde bilir ve doğru şekilde hayata uygularsak toplumda kötülükler çok azalır, güvenlik ve adalet hakim olur, suç işlemeyen, kötülük yapmayan insanlar huzur, barış ve güvenlik içinde yaşar.
8. İslâm'ın zekat, sadaka (yardım), paylaşma emir ve tavsiyelerine uyarsak, sosyal adalet sağlanır.
9. Gerçek bir İslâm toplumunda hırsızlık milyonda bir olur, halk kapılarını kapamadan emniyet ve korkusuzluk içinde yaşar.
10. İslâm dininin temel prensip ve değerlerinden ikisi iffet ve hayâdır.
11. İslâm kadınlara seks kölesi olarak bakılmasına, fuhşun teşvik edilip yasallaştırılmasına, cinsel teşhirciliğe izin vermez.
12. İslâm, ribayı ve bâtıl ticarî-iktisadî muameleleri yasakladığı için sömürü önlenir.
13. İslâm sosyal barış ve uzlaşma sağlar.
14. İslâm, gayr-ı müslim reayanın din, can, mal, kimlik, kültür haklarını garantiye alır.
15. İslâm çok kolay, çok çabuk, çok tesirli bir şekilde adaleti sağlar. İslâm'ın gerçekten uygulandığı bir toplumda mahkemeler işsiz, hapishaneler ıssız olur.
16. İslâm rüşvet alıp vermeye, hırsızlığın ve yolsuzluğun her türlüsüne, ihalelere fesat karıştırmaya, kara ve kirli servet edinmeye, gayr-i meşru şekilde komisyon almaya izin vermez. Böyle yapanları tenkil eder (Herkese ibret olacak, ders verecek şekilde tepeler).
17. İslâm ırz ve neseb güvenliğini sağlar.
18. İslâm para ticaretine, spekülasyonlara, ihtikâra, enflasyonla halkın soyulmasına, ribaya, rantçılığa izin vermez.
19. İslâm bütün (her türlü) emanetlerin ehline verilmesini, ehil olmayanlara verilmemesini, emanete riayet edilmesini, hıyanet edilmemesini sıkı bir şekilde emr eder.
20. İslâm dininin ve ahlakının hakim olduğu bu ülkede, israf yapılmayacağı, lükse kaçılmayacağı, kanaat ve iktisat içinde orta halli bir hayat sürüleceği için oradaki nimetler bütün halka bol bol yeter, kimse aç ve sefil kalmaz, sosyal adaletsizlik olmaz.
21. İslâm dünya ve toplum işlerinin idaresine hikmet (bilgelik) boyutunu getirir. Hikmetin olduğu yerde kötülükler asgarîye (en aza) iner.
Temel insan hak ve hürriyetlerine göre, insanlar istedikleri dini, istedikleri önderi, istedikleri nizamı seçmekte hürdür. Biz Müslümanlar Rab olarak Allah'ı, nebî olarak Hz. Muhammed'i, din olarak İslâm'ı, düstur olarak Kur'ân'ı seçmişizdir. İmanımıza, dinimize, inandığımız gibi yaşamamıza kimse karışamaz, hiçbir güç bizim bu temel hakkımızı kısıtlayamaz.
Yakın mâzide, birtakım Marksist devletler Müslüman halklarının din hürriyetini ayaklar altına almışlar, onlara kan kusturmuşlar, ağır ve korkunç zulümler yapmışlardı...
Marksistlerin Marks'a, Lenin'e, Stalin'e, Mao'ya, Ho Şi Minh'e, Enver Hoca'ya inanma ve bağlanma hürriyetleri ve hakları var da biz Müslümanların Hz. Muhammed'i Peygamber ve önder olarak kabul etmesi hakkı ve hürriyeti yok mu?
Biz Müslümanlar, İslâm ile bağdaşmayan hiçbir ateist sistemi ve ideolojiyi kabul etmeyiz.
Tâğut'a inanmak, itaat etmek, onu rehber kabul etmek hususunda Müslümanlara baskı yapılamaz.
İslâm'a, Kur'ân'a, Hz. Muhammed'e bağlanmak adalet, güvenlik, en geniş mânasıyla saadet, hikmet, huzur, barış demektir.
Biz Müslümanlar, Son Peygamber'e iman etmek, ona uymak, onu kılavuz kabul etmekle çok iyi bir seçim yapmış, çok büyük bir nimete ve şerefe nâil olmuş bulunduğumuzun bilincindeyiz.
Bu bağlılığımızı, bu imanımızı tartışmayız.
ÇARPITICILAR
BİR kimsenin yazısını bütünüyle okumak, ne dediğini anlamak ve ondan sonra itiraz etmek gerekir. Bendeniz bir Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı olarak ne diyorum:
1. Şeriatsız tasavvuf ve tarikat olmaz.
2. Önce Şeriat.
3. Şeriattan kıl kadar ayrılan tasavvuf ve tarikatta bozukluk var demektir.
4. Gerçek Sûfîler İslâm'ı, Tevhid'i, Kur'ân'ı, Sünnet'i en iyi anlamış Müslümanlardır.
Birtakım itirazcılar bizim bu sözlerimizi kulak ardı ediyor ve bin türlü yalan ve iftira ile saldırıyor.
Onlarda Haricî mantığı var. Nuh diyorlar, Peygamber demiyorlar...
Madde madde yazacağım şu gerçekleri kimse inkâr edemez:
1. Ehl-i Sünnet ve Cemaat ile Vehhabîlik arasında, giderilmesi mümkün olmayan ayrılıklar ve bağdaşmazlıklar bulunmaktadır.
2. Her iki taraf da birbirine "Ben doğruyum, sen birçok konuda yanılıyorsun" demektedir.
3. Vehhabîler, kendi meşreblerinde ve yollarında olmayan Sunnî Müslümanları şirk ve küfürle suçlamaktadır.
4. Sünnî ulema, fukaha ve müftülerin bu ağır suçlamalara cevap verme hakları vardır. Nitekim vermişlerdir, vermektedirler.
5. İslâm dünyasının en az yüzde 80'i Sünnîdir.
6. Vehhabîler, büyük miktarda petro-dolar harcayarak Türkiye'yi kendimezheplerine ve itikadlarına sokmak istemektedir.
7. Onların "Bizim meşrebimiz ve yolumuz haktır. Buna uymayanlar sapıktır, müşriktir, kafirdir" gibi hükümleri sübjektiftir. Bu sübjektif hükmü mutlak gerçek gibi göstermek yanlıştır.
8. Vehhabîlerin önderlerinin, imamlarının, kendi fakihlerinin ve müftülerinin sayısı, Ehl-i Sünnetinkilere nisbetle ekall-i kalildir (azın azıdır). Ehl-i Sünnetin cumhur-i uleması vardır, binlerce ve binlerce büyük uleması, allâmesi, müfessiri, muhaddisi, mutlak müctehidden tutun daha alt derecelerde fukahası, sayısız müftüleri vardır. Bunların hepsi de icazetlidir. Onlar, ucu resullerin Seyyidine (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşan (kopuksuz) nuranî silsilelere bağlıdır. Bu çok kalabalık nuranî kafilenin usûlde, temellerde, esasta, zarurat-i diniyede yanılması mümkün değildir.
9. İslâm'ın, Kur'ân'ın, Sünnet'in en doğru yorumunu Ehl-i Sünnet yapmıştır.
10. Vehhabîlerin iddiaları, tekfirleri, şirkle suçlamaları doğru olsa dünyada çok az mü'min kalır.
Vehhabîlerin kendi hatâlı görüşlerini, yanlış ictihadlarını doğrulamak için ayetleri ve hadîsleri kullanmaktadır. Zaten bütün bâtıl ve bid'at fırkaları aynı şeyi yapmaktadır.
İslâm'ın temel değerlerinden biri adalettir, insaftır, istikamettir (doğruluktur). Lütfen bizi tenkit edenler yazılarımızı çarpıtmasınlar.
Tekrar ediyorum:
Ehl-i Sünnet ile Vehhabîlik arasındaki bütün uyuşmazlıklarda, yüzde yüz Ehl-i Sünnet haklıdır. Vehhabîlerin haklı olup da, Sünnîlerin haksız olduğu bir tek madde ve konu yoktur.
Biz Sünnî Müslümanlar, ülkemizde petro-dolarların şeytanî cazibesi ve gücüyle kökten bir mezhep değişimine razı olmayacağız, izin vermeyeceğiz. Bütün yasal, ahlâkî, ilmî yollarla buna karşı çıkacağız.
Türkiye'yi Vehhabî yapma çalışmalarından, propagandalarından, gizli ve açık faaliyetlerinden vaz geçsinler. Bizi Sünnî Müslümanlar olarak kabul etsinler. Fitne ve fesat çıkartmasınlar.
Selam hidayete tâbi olanlar üzerine olsun.