Küfürbaz Saldırganlara Açık Mektup: Sizin Hiç Tutarlı Delilleriniz, Gere
SAYIN adamlar, sayın kadınlar!.. Siz hakaret etmeden, seviyesizce saldırmadan; efendice, medenî, kaliteli ve olgun bir üslupla fikir tartışması yapamaz mısınız? Karşıtlarınızı, sövüp sayarak onları yenebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Niçin sizce yanlış olan fikirleri, görüşleri, tezleri çürütmek yerine şahıslara saldırmayı seçiyorsunuz.
Siz, “başörtüsü serbest bırakılırsa Türkiye İran’a, Malezya’ya, Arabistan’a döner...” diyorsunuz. Biz ise, “hayır o ülkelere dönmez, Avrupa ülkelerine döner, çünkü onların hiçbirinin üniversitelerinde; biri dışında okullarında başörtüsü yasağı yoktur. Sadece Fransa’nın resmî okullarında vardır” diyoruz. Gücünüz varsa bizim bu iddiamızı çürütün. Böylebir gücünüz yok ki, şahıslara saldırıyorsunuz.
Başörtüsü bütün kadınlar ve kızlar için mecburi olmadıkça, serbestlik Türkiye’yi İran’a değil, Avrupa ülkelerine meselâ Norveç’e benzetecektir. Demokrat, insan haklarına bağlı ve saygılı, fert başına düşen yıllık millî geliri 50 bin dolar olan, temizlik ve şeffaflıkta dünya birincisi Norveç’e...
Yukarıda anlattıklarımı, büyük bir tv’nin açık oturum programında tartışmaya var mısınız? Bu açık oturumla ilgili tek şartım: Tarafsız, ciddî, şarlatanlık ve demagoji yapmayan biri idare etsin...
Şahsım adına konuşuyorum: Bu sütunlardaki bütün iddialarımı, görüşlerimi, tenkitlerimi, tezlerimi, ciddî gerekçeler göstererek savunmaya hazırım. Birkaç örnek vereyim:
(1) Bir kimse hem Atatürkçü, hem Nâzımcı olamaz. Nâzım, Atatürk rejimini yıkıp, yerine kızıl bir Marksist rejim getirmek için harekete geçmişti.
(2) Atatürk inkilapları/devrimleri içinde bir de “Mason localarının kapattırılması” devrimi vardır. Bunu görmezlikten gelmek Atatürkçülükle bağdaşmaz. Masonların, localarını kapattıran bir zatı çok sevmeleri çok şüpheli bir sevgidir.
(3) Deniz Gezmiş, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) adlı terör teşkilatını kurmuş ve rejimi silah gücüyle, şiddet kullanarak yıkmaya teşebbüs etmiş bir teröristtir. Bu yüzden idam edilmiştir. Onun terörist değil, mâsum ve tertemiz bir fidancık olduğunu iddia edenler bizimle ciddî bir şekilde tartışabilir mi?
(4) Türkiye’de laiklik yoktur, “Devlet dini” sistemi vardır... Bu konuda efendice, tutarlı delil ve gerekçelerle tartışacak kimse var mıdır?
Fikir ve görüş tartışmalarının kuralları, etiği, şartları, usûlü, metodu vardır:
• Sövülüp sayılmayacak hakaret edilmeyecek.
• Tutarlı, geçerli, ciddî delillerle karşı fikirler ve tezler çürütülecek.
• Kesinlikle demagoji, şarlatanlık, hokkabazlık yapılmayacak.
• Mantık ve cedel ilkeleri dışına çıkılmayacak.
• Bile bile çarptırma, saptırma yapılmayacak; iftira edilmeyecek, yalan söylenmeyecek.
Birtakım yazarlar Avrupa’yı her hususta örnek gösteriyor; başörtüsü serbestliğine gelince ona benzemeyi, onu taklit etmeyi, onun gibi yapmayı kabul etmiyor. Bu bir çelişki, bindiği dalı kesmek, bir kendini inkâr değil midir.
Herkesi kast etmiyorum, dürüst ve haysiyetli kalemlere, fikir ve görüşleri benimkilerle uyuşmasa bile saygı gösteriyorum; lâkin medyamızda birtakım yazarlar var ki, işleri güçleri yalancılık, iftira atmak, demagoji yapmak sövüp saymaktır. Bunlar iç barışı, toplumsal uzlaşmayı, bu memleketin âsâyişini ve huzurunu dinamitliyor.
Eskiden zorbalar “Vurun, söyletmen!..” diye haykırırlarmış. Şimdiki medya zorbaları da aynı zihniyete sahip.
Efendiler, hanımlar!.. Eteklerinizde delil olarak, gerekçe olarak sizin haklılığınızı gösterecek karine olarak ne kadar taş varsa dökün ortaya görelim.
Bizi susturmak, kaçırmak, perişan etmek, yenmek istiyorsanız, bunun, benim şu gösterdiğimden başka yolu yoktur.
Dünyanın hangi demokrat, medeni, insan haklarına bağlı ve saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş ülkesinde resmî ideoloji vardır? Bana bir tek örnek gösterebilir misiniz?
Şeriata sövüp sayıyorsunuz. Gelin bir açık oturumda bu konuyu tartışalım. Türkçe ve yabancı dillerdeki belli başlı sözlük ve ansiklopedileri açalım. Şeriat ne demektir bakalım. “Şeriat, Kur’ân’dan ve Sünnet’ten çıkartılmış olup ibadetlerle ve öteki konularla ilgili din hükümleri” demektir. Bir Müslümanın, hem Müslüman olması, hem de şeriata karşı olması mümkün müdür?
Benim iddialarımdan biri de şudur:
Devletimiz, kadınları fahişe olarak çalıştırtmayacağına dair uluslararası bir sözleşmeye imza koymuş ve birtakım taahhütlerde bulunmuştur. Halbuki, şu anda TC antetli resmî fahişelik vesikalarıyla birtakım kadın vatandaşlarımız fuhuş sektöründe resmen çalıştırılmakta, verdikleri “hizmet” için makbuz kesilmekte, KDV alınmakta, devlet bütçesine vergi ödenmektedir. Başörtüsü laikliğe aykırıdır diye yırtınanlar, bu konuda bizimle tartışmaya girebilirler mi? Kadınları resmen fahişe olarak çalıştırmak laikliğe uygun mudur? Niçin bunu protesto etmiyorlar. Uluslararası kadın hakları bildirgeleri ve sözleşmelerinde başörtüsü konusunda bir madde yoktur ama kadınlara fahişelik yaptırılamayacağı konusunda kesin bir yasak vardır. Karşıtlarımız bunu niçin görmüyorlar, niçin bunun üzerinde durmuyorlar?
Türkiye Malezya’ya dönecek diye yaygara kopartılıyor. Gelsinler tartışalım. Neyi? Tabiî ki, Malezya’ya benzemek meselesini değil; Türkiye’nin niçin Japonya’ya, Tayvan’a, Singapur’a, Güney Kore’ye benzemediği, onlar kadar kalkınıp zengin olmadığı, ilimde, teknikte, iktisatta, sanayide, üretimde onların derecesine niçin çıkamadığı meselesini...
Evet beyler, hanımlar!.. Yalanları, iftiraları, demagojiyi, şarlatanlığı, çarpıtmayı, sapıtmayı, dezenformasyonu, makyavelizmi, kuru sıkı tehditleri, şahıslara sövüp saymayı bırakınız; mantık dairesinde tutarlı fikirlerle, tutarlı gerekçelerle, tutarlı delillerle karşımıza çıkınız.
Ben Türkiye İran olsun demiyorum ama İran’a hakaretler yağdırırken biraz utanmalısınız. Savaş uçağı bile yapıyor, uydu fırlatıyor, denizaltı üretiyor, barışçı maksatlarla (aksi ispat edilemedi) nükleer enerji çalışmaları yapıyor.
Hem İran, Malezya, Arabistan safsatalarını bırakın da, Türkiye’nin, sizin o parlak reçetelerinizle, sizin o resmi ideolojinizle niçin Japonya, Norveç, Finlandiya, Avusturya gibi olamadığı sorusuna doğru dürüst cevap vermeye çalışın.
Veremezsiniz, veremiyorsunuz... O halde haykırın: “Bu adamlar konuşmasın, susturun onları!..” Ve dökün kova kova pislik...