30 bin “Sıfır”ı boşver, sen laikliğe bak!
Araya “Topkapı Sarayı’nda şaraplı konser rezaleti” ve “Askere sivil yargı yolu”nu açan yasayı CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gibi konular girince, son “ÖSS sınavı”nda toplam “30 bin öğrenci”nin “sıfır” puan alması konusunda yazmaya fırsat bulamadım... Aslında bu konu, “ülkenin geleceği” açısından son derece önemli... Bu tablo; hep şikâyetçi olduğumuz, “hiç kimsenin kendi işine bakmayıp, burunlarını başkalarının işine sokması” tavrının “eğitim”e yansımasıdır... Malûm; “asker”lerin bir kısmı, “askerlik”ten başka her işle ilgilenir... “Andıç” hazırlar, “fişleme” yapar, “darbe plânı” hazırlar...
“Hukukçular” derseniz; hem “hukukun siyasallaşması”ndan şikâyet ederler, hem de “siyasetin daniskası”nı yaparlar... Alın işte, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker; daha önceki gün, “hukukçu” gibi değil, bir “siyasetçi” gibi konuşup; “Askerlere sivil yargı yolunu açan yasa, Anayasa’ya aykırıdır” demiş!..
Sadece bu iki örnek de gösteriyor ki;
“Asker”lerin bazıları da, “hukukçu”ların bazıları da “kendi alanları”nda değil, maşallahları var ki “siyasi” konularda hayli uzman!..
Sadece onlar değil;
“Eğitimci”lerimiz de “kendi işleriyle” ilgilenmek yerine, “siyasetin tam göbeğinde” oturuyorlar...
Sizin anlayacağınız;
“Siyaset, askerlerin üzerinden elini çeksin!.. Siyaset, yargıdan elini çeksin!.. Siyaset, eğitimden elini çeksin!” edebiyatı yapanların elleri, hep “siyaset”in üzerinde!..
Böyle olunca da; “30 bin aday sıfır çekti” haberi gazetelerin manşetlerine çıkıyor!..
180 SORUDAN 3’ÜNÜ BİLE YAPAMAMIŞLAR!
Olayı biliyorsunuz... Geçtiğimiz Pazar günü açıklanan “ÖSS sonuçları” ile ilgili haber, 13 Temmuz tarihli gazetelerin manşetlerine şöyle yansımıştı:
“Milyonlarca öğrencinin merakla beklediği ÖSS sonuçlarında yaklaşık 30 bin öğrencinin sorulan 180 sorudan 3’üne bile doğru cevap veremeyerek 0 çekmesi ve 25 bin öğrencinin de sınava dahi girmemesi dikkat çekti. Birinciler İstanbul, Kayseri ve Aydın’dan çıktı. Doğu ve Güneydoğu illeri ise sınıfta kaldı.”
30 bin adayın; 180 sorudan 3’üne bile doğru cevap veremeyip, “sıfır” puan alması, büyük yankıya yol açtı... “Uzman”ların çoğu “şok”a uğramış vaziyette, tabloyu şöyle yorumladılar:
¥ Türk Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu: 30 bini sıfır çeken, yüzde 60’ı fen testine dokunmayan bir neslin Türkiye’nin geleceğini oluşturduğunu görmemiz gerek. Eğitimde pansuman tedavisinden vazgeçilmeli. Sıkıştığımız yerde sınav modeli değiştirmenin çözüm olmadığını, artık liselerde eğitim kalmadığını, öğrencilerin sınava endekslenerek muhakeme yeteneğini yitirdiğini görmek gerek. ÖSS, eğitim sistemini esir aldı ve iflasına sebep oldu.
¥ Ardahan Milli Eğitim Müdürü Şemsettin Görgülü: Ardahan sekiz yıldır ÖSS’de hep en sonlarda. Başarısızlığın velinin ilgisizliğinden, öğretmenin Ardahan’da kalmak istememesine kadar birçok nedeni var. Ne yazık ki, ilköğretimden mezun olup okuma yazma bilmeyen öğrencilerimiz var.
Ardahan’da temel çok zayıf. Bu geçmişe dayanan büyük bir sorun. Çözmek için öncelikli olarak altyapıya yatırım yapmaya başladık.
¥ ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan: “2-3 bin çocukla yüz yüze görüşmek gerekiyor. Bunun için her türlü desteğe kurum olarak hazırız. Yeter ki araştırılsın” dedi.
¥ YÖK Üyesi Prof. Dr. Atilla Eriş: “Ciddi bir başarısızlıkla karşı karşıyayız. Bunun nedeni de ortaöğretim sisteminin çöküşü ve mevcut ÖSS sistemi. Bu başarısızlıkta yükseköğretimi sorumlu tutmak doğru değil. Yükseköğretime başarısız öğrenci yerleştirmemek ve bu tip tablolarla bir daha karşılaşmamak için ‘ortaöğretim bitirme sınavları’ mutlaka yapılmalı. Bu sınavı atlayan öğrenci, üniversite sınavına girebilmeli.”
¥ ODTÜ Rektör Danışmanı Prof. Dr. Bilgehan Ögel: Bize gelen öğrenciler arasında bir kitap bile okumayan var. Ya da öğrenciler sanatla ilgilenmiyorlar. Tamamen test sistemine dayalı, kısa sürede unutulacak bilgiler yüklenen öğrenciler geliyor. Kişilik ve kabiliyet geliştirmeden uzak bir eğitim sistemimiz var. Yaptığımız gözlemlerde özellikle sınav sistemi değiştiğinde öğrenci kalitesinde düşüş olduğunu görüyoruz.
Ve diğer uzmanların görüşleri:
¥ “ÖSS’de uygulanan sistemde dört yanlış bir doğruyu götürüyor. Bu uygulamanın kaldırılması gerekiyor... Tabiî, taban puan uygulaması da kalkmalı!”
¥ “Sınav sisteminde bir sorun yok. Esas sorun Milli Eğitim’den gelen çocukların kalitesinde. Bu sınav doğru ama bizim çocuklara uygun değil. Esas sorun bu çocukların orta eğitiminde yaşanıyor. Sonuç olarak sınav iyi gidiyor ama işler iyi gitmiyor. Bizim acilen Milli Eğitim sistemini iyileştirmemiz gerekiyor.”
BİLİMİ BOŞVER, ÖNEMLİ OLAN LAİKLİK!
Görüyorsunuz ya;
Hiç kimse “ayranım ekşi” demiyor... Hemen herkes bir “sorumlu” bulmuş, ona yükleniyor!.
Kimi “sınav sistemi”ni sorumlu tutuyor, kimi “lisede verilen eğitimin kalitesi”ni, kimi “test” sistemini, kimi de “aile”leri, “öğretmen”leri, “öğrenci”leri ve “mahrumiyet”leri!..
Aslında, hemen hepsi doğru!..
30 bin öğrencinin “sıfır” çekmesinde, bu “sebepler” az veya çok rol oynamış olabilir...
Ama bütün bunların dışında bir “sebep” daha var ki; o sebep ortadan kalkmadan ne “başarı” sağlanabilir, ne de “kalite!”
O sebep, “laikçi kafa”dır!..
Evet, laikçi kafa!..
“Toplumu dönüştürmeye” çalışan, bunu yaparken de her türlü “baskı, zorbalık ve despotluğa” başvuran, toplumun “inanç ve hassasiyet”lerini hiçe sayan, “bölücülüğe varan ayrımcılık” uygulayan laikçi kafa!..
Lâfı eğip-bükmeden söyleyelim;
Bu “zorba”lar, bu “dayatmacı”lar yüzündendir ki; “eğitimde kalite” düşmüş, icat edilen “kamusal alan”lardan, işte bu “sıfırcı öğrenciler” yetişmiştir!..
Tek sorumlu, “zorba kafa”lardır!..
Bu “zorba”lar, bu “despot”lar, bu “ceberrut”lar değil miydi; “bilimsel çalışmalar önemli değil, önemli olan laiklik” diyen?!?
Bu “zorba”lar değil miydi;
“Kafaların içine” değil, kafalardaki “örtü”ye bakıp, “göz zevkimizi bozuyorlar” diyerek “başörtüsünü yasaklayan”lar?..
Bu “zorba”lar değil miydi;
Sırf “Anadolu çocukları üniversitede okuyup, devletin yönetim kademelerinde çalışamasın” diyerek, “katsayı zulmü” gibi bir zulüm çeşidi icat edip, İmam Hatip Lisesi mezunu öğrencilerin önüne “barikat”lar dikip, ayaklarına “pranga”lar vurup, beyinlerine ve kabiliyetlerine “engeller” koyan?..
Söyleyin Allah aşkına;
“30 bin öğrencinin sıfır puan alması”nı tartışan uzmanlar; niye bu “garabet”i, niye bu “katsayı zulmü”nü hiç gündeme getirmezler?..
Bu öğrencilerin “ÖSS’de başarılı” oldukları halde, “hakettikleri bir üniversite”ye gidemeyecek olmalarını neden tartışmazlar?..
O TÜRKİYE İKİNCİSİ AMA!!!
Bakın, önümüzde “çarpıcı bir örnek” var...
397.977 puanla “ÖSS’de Türkiye ikincisi” olan Zahide Keskin gibi bir genç kız var!..
Zahide Keskin, OKS’de “Rize ikincisi” olmasına, yani “en iyi lisede okuyabilme imkânı” bulunmasına rağmen, Rize İHL’yi tercih etmiş ve oradan mezun olmuş!..
Biraz önce de dediğim gibi;
Rize İHL’den mezun olduktan sonra ÖSS’ye girmiş ve bu defa “Türkiye ikincisi” olmuş!..
Gayet açık ve net;
Zahide Keskin, bu puanla “istediği üniversite”ye girebilir ve hatta bütün üniversiteler, “bizi tercih et” diyerek Zahide’nin peşinden koşarlardı!..
Bununla da kalmaz; koca koca “holding”ler, Zahide’ye “burs” vermek için kuyruğa girerlerdi!..
Ama, gelin görün ki;
Zahide, bir İHL mezunu... İHL ve meslek liselerine uygulanan “katsayı zulmü” yüzünden, onun “istediği üniversite”ye gidebilme imkânı yok!..
O, ancak “İlâhiyat Fakültesi”ni tercih etmek ve orada okumak mecburiyetinde!..
Hayır; “İlâhiyat’ta okuyacak” olmaktan dolayı bir şikâyeti yok... Onun isyanı, ayrımcılığa!..
“Katsayı zulmü”ne maruz kalan, sadece Rizeli Zahide Keskin değil... Konyalı “ÖSS dokuzuncusu Şerife Ümmihani Horasan” ve Türkiye yirmi ikincisi Süheyla Kıvrak da, sırf “İHL mezunu” oldukları için “katsayı zulmü”ne maruz kalanlardan!..
ONLAR ŞİMDİ ERGENEKON SANIĞI!
Şunu söylemeye çalışıyorum;
“30 bin öğrencinin ÖSS’de sıfır puan alması” elbette önemlidir, elbette tartışılmalıdır, elbette gazetelere manşet olmalıdır...
Ama, “Türkiye ikincisi” olmasına rağmen istediği üniversiteye giremeyen Zahide Keskin gibilerin durumu da masaya yatırılmalı değil midir?..
Tamam, oturup, “başarısızlık”lara hep birlikte ağlayalım ama birader “asıl ağlanması” gereken “başarılılar”ın mağduriyeti değil midir?..
“Sıfır puan” alanlar, nihayetinde kendi “ceza”larını kendileri vermiş...
Ama sistem, “başarılıları” da cezalandırıyor!..
Biraz önce aktardım... Uzmanlar; “dört yanlışın bir doğruyu götürmesi” ile “taban puan uygulamasının kalkmasını” teklif ediyorlar!..
Bence, ilk önce adaletsiz “katsayı” uygulaması kalkmalı, ilk önce bu zulme son verilmelidir!..
Yasakçı ve dayatmacı “28 Şubat darbecileri” tarafından uygulamaya konulan bu “yasak”lar kalkmadıkça, daha çoook ağlarız!..
Haa, unutmadan söyleyeyim;
“Yasadışı yasakları” koyan, onlara “yardım ve yataklık” eden “zorba”ların çoğu, bugün “Ergenekon Terör Örgütü sanığı”dır!..
Elbette, “kendi işlerine baktıkları” için değil, “başkalarının işlerine burunlarını sokup, ülke yönetmeye kalkıştıkları” için!!!
Durum budur efendim... Yorum sizin!
Yakışııır... Baykal’a yakışır!
Bir yandan “Türkiye’yi gerçek Avrupalı yapalım” diyen ama bir yandan da “Darbeci askerlerin sivil mahkemede yargılanması”na karşı çıkıp; insanlara, “bu ne perhiz, bu ne turşu?” dedirten CHP kurmayları ve Bay Deniz Baykal; galiba sonunda arzu ettiği “elbise”ye kavuşuyor!..
“Demokratikleşme reformları” dahil, bugüne kadar Meclis’ten geçen “16 düzenlemenin iptali” için Anayasa Mahkemesi’ne giden CHP’ye; bir grup kadın “Jandarma üniforması” göndermiş!.. Bunu yapmakla demek istemişler ki; bir “hukukçu” gibi değil, “emireri” gibi davrandığın için, sana bu “üniforma” yakışır!..
Aslında, son derece isabetli bir hediye... “Asker” iken “siyasetçi” gibi konuşanlara hep demiyor muyduk; “üniformanı çıkar da siyaset yap” diye!.. Aynı eleştiriyi Bay Baykal için de yapıp; “Emireri gibi davranacaksan, siyasetçi elbisesini çıkar üniforma giy!” diyorduk kiii, işte sonunda “üniforma”sına kavuştu!..
Bundan böyle, “emireri” gibi hareket etmekte mazurdur!