Sayın Ertosun, “arkadaşına” cevap verir mi acaba?..
“Ali Suat Ertosun”u artık hepiniz tanıdınız...
Ergenekon’a ve dahi Ergenekon şubesi PKK’ya göz açtırmayan savcıların görevden alınmasını teklif eden HSYK üyesi...
Bu kamu görevlisinin; Türkiye için “sıradan” sayılabilecek bir takım eylemleri de ortaya çıkmıştı...
“Ergenekon-PKK” savcılarının kaydırılmasını istemesinden sonra, “Ergenekon sanığı” ile yemek mevzuu. Ergenekon üssü Kent Otel’de, Ergenekon’un “yüz numaralı sanığı” İlhan Selçuk’un önderliğinde gerçekleştirilen toplantıların müdavimi imiş... Filan.
•
Buralardan tanıdınız da onu... Bir nokta, gözünüzden kaçmıştır tahmin ederim...
İnsan, karşısındakini kendisi gibi bilirmiş; benim gözümden kaçmıştı da ondan böyle söyledim.
Gözden kaçan, dün yazdığımız ve bir parçasını bugüne bıraktığımız ilginç vaziyetlerdi...
Adalet Bakanlığı Personel Eski Genel Müdürü Nusret Çiçek sayesinde uyandığımız mesele...
Bu Ali Suat Ertosun beyefendi, bir zamanlar Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürü imiş...
Hangi zamanlar?..
Nusret Çiçek hatırlattı;
Tam da Özdemir Sabancı cinayetinin “tetikçisi” -sol terörist- Mustafa Duyar’ın, -sağ çeteciler- Nuriş takımı tarafından öldürüldüğü zamanlar.
•
Ali Suat Ertosun’un bu göreve atanmasından çok kısa bir süre sonra, her gittiği yerde bela çıkartan Ergin kardeşler; Afyon E Tipi Cezaevi’ne yani Mustafa Duyar’ın yatmakta olduğu cezaevine gönderiliyor...
Çete, bu gönderilişin üzerinden bir ay geçmeden de Mustafa Duyar’ı, yani Sabancı cinayeti tetikçisini, tabancayla vurarak öldürüyor...
Hem de...
“Bütün gerçekleri açıklayacağını” ilan etmesinden kısa bir süre sonra öldürüyor!..
•
Emekli Hakim Nusret Çiçek bunları hatırlattı ya...
Girelim dedik...
Nereden bilelim; bu meseleye bizimle eş zamanlı olarak giren bir başkası varmış,
Meslektaşımız Can Dündar...
Aynen şöyle yazmış:
“1999 başı... Sabancı suikastıyla ilgili ‘içerden’ bir bilgi geliyor:
‘Bu iş karanlık... Duyar biliyor. Konuşmak istiyor.’
Gerçekten de cinayetin tetikçisi olarak bilinen Mustafa Duyar, bildiklerini anlatmak için ‘itirafçı’ olmak istemiş; ama bu talebi, ‘geç kaldığı’ gerekçesiyle reddedilmişti.
Acaba yargıya anlatamadığını bize anlatır mıydı?
Dönemin Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nu aradım. ‘Duyar’ın söyleyeceklerinin yargıya yardımcı olabileceğine’ ikna oldu.
‘Ama kendisinin de oluru gerekir’ dedi.
Yazılı olarak başvurduk, Duyar olur verdi, bakanlıktan izin çıktı.
Kamerayı kapıp Afyon Cezaevi’ne gitmek üzereydik ki, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’a takıldık. Bakan’ın iznine rağmen röportaja olur vermiyor, mevzuata aykırı olacağını söylüyordu.
Gidemedik. Bizim yerimize başkaları gitti Duyar’ın ‘ziyareti’ne...
Bizi oyalayan bakanlık bürokrasisi, ‘Karagümrük çetesi’nin Afyon Cezaevi’ne nakline izin vermişti. Bu çete, 2 hafta sonra, Duyar’ı cezaevinde öldürüp susturdu.
Ardından susturulma sırası, Duyar’ı öldüren Karagümrük çetesinin liderlerine geldi. Ama onlar direndiler. Ve cezaevinde isyan çıkardılar.
O isyanda Karagümrük çetesinin lideri Nuri Ergin kameralara;
‘Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü’ diye haykırıyordu.
Bir başka pencereden kardeşi Vedat Ergin bağırıyordu:
‘Veli Küçük’ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum.’
Nuri Ergin, isyanla ilgili davada ise şöyle demişti:
‘Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler ortaya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun’un neden Mustafa Duyar’a yakınlık gösterdiğini sorgulasın...”
•
Dündar’ın “Ertosun’lu hatırası” böyle...
Şimdiiii...
Fazla uzatmadan; bu konuya dikkatimizi çekmek suretiyle büyük bir hizmette bulunmuş olan emekli hakim Nusret Çiçek dostumuzun, kafasına takılanlara gelelim...
Adalet Bakanlığı’nda çok önemli pozisyonlarda bulunmuş, ceza ve tevkif işleri mevzularında uzman ya...
Bir şeyler onun kafasına takılmışsa önemli demektir...
Önemliyse, aynen yansıtmak bir nevi kamu hizmetidir...
Öyleyse; buyurun, “Ali Suat Ertosun”un Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde meydana gelen “olaya” ilişkin değerlendirme ve sorularına:
1- Bir mahkûmun bir başka cezaevine sevkinde, güvenlik meselesi öncelikli olarak ele alınır. Ergin kardeşleri, Mustafa Duyar’ın yattığı cezaevine nakleden irade, bunun güvenli bir tasarruf olduğuna nasıl karar verdi?.. Burada bir “ihmal” mi var acaba?..
2- Bir tarafta, Ergin kardeşler gibi büyük olaylara karışmış bir ‘çete’ ve öbür tarafta da Mustafa Duyar gibi, dünyanın en iyi korunan binalarından birinde işlenen ve bütün Türkiye’yi ayağa kaldırmış bir cinayetin faili varsa... Kılı 40 değil 1040 yarmak gerekmez miydi?.. Böyle bir “nakil” nasıl yapılır?..
3- Ergin kardeşlerin İstanbul’dan Afyon’a sevkinden kısa bir süre sonra isyan çıkıyor ve bu esnada Mustafa Duyar, Nuri Ergin tarafından katlediliyor... Ben sormaz mıyım; Ergin çetesi nasıl oldu da, Mustafa Duyar’ın bulunduğu cezaevine sevk edildi?.. Bir sağ çete bir sol çete ile nasıl oldu da aynı mekâna konuldu?..
4- “Koğuşlar ayrıydı” deniyorsa... Şunu göz önünde bulundurmak lazım ki, o zamanki cezaevleri, bugünkü F tipi cezaevlerine benzemiyordu. O zamanki cezaevlerinde, mahkûmların karşı karşıya gelmeleri gayet kolaydı. Voltaya hep birlikte çıkıyorlardı. Dolayısıyla, Ergin çetesini, Mustafa Duyar’ın bulunduğu mekâna gönderenlerin, bu karşı karşıya gelme durumunu göz önünde bulundurmaları gerekmez miydi?
5- Çoğu zaman mahkûmlar, “ziyaret kolaylığı” olsun diye, memleketlerindeki cezaevine sevki arzu ederler. Ergin kardeşlerin Afyon’la ne alâkası var ki?..
•
Evet, değerlendirme ve sorular böyle...
Hemen ifade edelim ki, bunları söyleyen Nusret Çiçek; Ali Suat Ertosun’u ya da bir başkasını suçlamıyor...
Daaa...
Kamuoyu vicdanın rahatlaması için, soruların cevap bulmasının şart olduğuna dikkat çekiyor!..
•
Onun söyledikleri böyle...
Bize gelince, önce Sayın Ertosun’a selam, kelam...
Ardından da bir “cevap” talebi...
Bize veya kendisine en ufak bir suçlama yöneltmeksizin “merak ettiği” noktaları gündeme getiren meslektaşı-arkadaşı Nusret Çiçek dostumuza cevap verebilir mi acaba?..