Hukuk! Hukuk! Hukuk!
Haberajans5’de güzel bir haber gördüm. Haklılık nasıl dağıtılıyor düşüncesi beklenmeyen sürprizler getirdiğinden öyle olduk ki, sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi, Nasreddin Hoca’nın kasabaya ineceğim diye akşamdan hanımına talimat vermesine ve onun da akibetine benzedi. Hatırlatalım: Efendim, Hoca Nasreddin hanımına “Sabah erkenden kasabaya ineceğim. İkindiden sonra geleceğim. Ondan sonra bahçenin işlerine bakacağım” dediğinde hanımı; “Hoca; şuna bir de Allah(c.c) nasip ederse eklesene” dediğinde, Hoca da: “Yahu bunları yapmayacak mıyım?” deyip, hanımını susturur.
Sabah namazından sonra evden çıkan Hoca daha kapısından azıcık ayrılmıştır ki; iki tane izbandut gibi iki köylü “Yürü Hoca, gidiyoruz” diyerek, Hoca’yı yanlarına katıp bir hayli giderler. Bir bağı Hoca’ya kazdırırlar. Akşam karanlığına kadar bu iş sürer. “Hadi bakalım Hoca, artık evine gidebilirsin” deyip Hoca’yı salarlar. Akşama kadar çapa sallamanın verdiği yorgunlukla ağır aksak fıstıkî makam köye geldiğinde yatsı bile kılınmış, herkes hanesine çekilmiştir.
Hanımefendi ise, ikindide gelecek Hoca’nın yatsı sonrasında görünmemesinden endişelenip, üstüne bir şey alıp komşuya haber verelim derken, kapı tokmağının sesi gelir. Hoca’nın hanımı seslenir: “Kim o!” Ses Hoca’nındır da cevap enteresandır: “Nasipse ben geldim!”
Ülkede Anayasal kurumların yönetimdeki güçleri ve bu güçlerini kullanmadaki kararlılıkları hükümeti, Erbakan Hocamın dediği gibi, at yarışı spikerine benzetmektedir. Onbir’in, 411’den büyük olduğu vakası yaşandığından bu yana herhangi bir karar kesinleşene kadar sevinmek kâbil olmamaktadır. Geçtiğimiz günlerde AKP iktidarının 7. yılında iki yıl evvel YÖK’ün yeni bir kadroyla rayına oturması, insaniyetten bir nebze hisse almış her kişinin memnuniyet duymasına vesile olan karar, belli çevre ve zihniyetlerin azınlıkta olup da, seslerini yükseltmelerine sebep oldu. Bu kararın iptali için Danıştay’a başvuranlar bile çıktı. “Önümüzdeki yıl sınav sonuçları için uygulanacak YÖK’ün yaptığı değişiklik, bozulmaz mı?” korkusu yaşayanların yüreğini biraz soğutacak bir karar aşağıda:
DANIŞTAY 8. DAİRE KARARI
Avukat İbrahim Serdaroğlu, müvekkili adına Mart 2008’de Danıştay 8’inci Dairesi’nde meslek liselerine yönelik katsayının kaldırılması için dava açtı. Bir buçuk yıl süren davanın sonunda 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın ‘yükseköğretime giriş’ başlıklı 45’inci maddesinde yer alan “Yükseköğretim kurumuna girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir” ifadesini gerekçe gösteren Danıştay, katsayı düzenlemesi ve yeni bir sistem getirme yetkisinin açıkça YÖK’te olduğuna dikkat çekti.
Dolayısıyla yeni bir katsayı belirleme, sınav sistemini değiştirme yetkisinin ancak YÖK’te olduğu Danıştay 8. Dairesi’nce hüküm altına alınarak, YÖK’ün 2010 için yaptığı katsayı düzenlemesinin iptali için açılacak davaların “Hukuk gereği ve mahkeme kararlarındaki bağlayıcılık gereği red edilmesi gerekecektir” şeklinde çıkması müracaatçının isteğinin ret edilmesidir. Ancak; bu kararın Danıştay’ın bir başka dâiresinde tam tersi olarak alınması mümkün müdür?
Cevabımız; “Anayasa Mahkemesi, Meclis’in çıkardığı bir kanunun usûlüne bakar, esasına giremez” anlayışı kaale alınmayıp girilmişse, YÖK’ün selahiyetini de budayabilirler..
KIBRIS’DA 2. HAREKÂT
ANAP’LI ESKİ BAKAN AKARCALI DİYOR Kİ
İnternet ortamında mevzuumuzla alakalı arayışlar içindeyken ekrana düşen aşağıdaki yazı VIP DİPLOMAT adlı dergiye, ANAP’ın entellektüel bakanlarından Sayın Bülent Akarcalı’nın mezkür dergi yazarı Dursun Boran’a verdiği röportajı Kıbrıs’la alakalı gördüğümüzden dikkatle okuduk. Bakanlık seviyesinde ülke hizmetinde bulunmuş bir zâtın, milli dâvamız olan Kıbrıs’la ilgili görüşlerinin elbette önem arzettiği teslim edilmelidir. Aşağıya aynen alıyor ve sahifemizi süslüyoruz:
“Kıbrıs’ın gerçek fatihi Necmettin Erbakan’dır.
Bunu muhafazakâr bir siyasetçi açıklasa, pek kimse inanmazdı. Ama, liberal ve demokrat bir siyasetçinin bunu açıklaması önemli. Gazeteci Bülent Kavuk’un genel yayın müdürlüğünü yaptığı 2 ayda bir yayınlanan dergide Akarcalı, Kıbrıs ve Ecevit için şunları anlatıyor:
“Eski Başbakan Bülent Ecevit’in Kıbrıs’la ilgili fatihliği tamamen tesadüfidir. O sırada hasbel kader başbakan olduğu için o işi yürütmek durumundaydı. Kıbrıs’a Türk ordusunun müdahalesindeki en büyük şans Necmettin Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olmasıdır. Erbakan’ın ısrarıdır o işi yaptıran. Ecevit tek başına olsaydı yapmamak için şiirlerine geri dönerdi. Bizim Erbakan’a teşekkür etmemiz gerekir.”
Yazının detayını okumak isteyenler www.vipdiplomat.com.tr internet adresine girebilir. Anap’da uzun seneler merhum Turgut Özal’la birlikte devlet idaresinde bulunan, MKYK üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı yapan Bülent Akarcalı, röportajında başka güzel laflar da söylemiş.
Türkiye’nin vücuduna asalaklar girmiş. Kim ne derse desin bu hükümet cesur adımlar attı. Anap 4 eğilimden eğilimsizliğe çevrildi.
Sigara içen doktor iyi sağlık bakanı olmaz, devamlı hastane yapmak en büyük hata, Türkiye turiste terör değil, hizmet bazında güven vermeyen bir memleket. Ben Türkiye’nin devamlı kurbanlık koyun politikasına karşıyım. Siyaset hayatımda Bülent Ecevit, Kemal Derviş, İsmail Cem beni büyük hayal kırıklığına uğrattılar.
Demek Kıbrıs harekatından beri Ecevit için boşuna Karaoğlan, Kıbrıs Fatihi manşetleri atılmış. Erbakan Hoca’nın Kıbrıs hizmetleri ve gayretleri gizlenmiş. Erbakan Hoca’ya haksızlık edilmiş. Bu hususta özel bir TV programı yapılıp, Türk ve dünya kamuoyu aydınlatılmalı. 28 Şubat krızi yaratılıp Refahyol iktidarı bozulmasaydı, Türk ekonomisi şimdi rayına oturmuş olacaktı. Birileri Erbakan Hoca’yı çalıştırmamış. Erbakan Başbakan olarak bir dönem projelerini tatbik etseydi, işsizlik, enflasyon meselesi bitmiş olacaktı. Herhalde bunun böyle olduğunu öğrenmek için bir 20 sene daha beklemek lazım!!
Erbakan’ı bugün dahi hep bazı hatalarıyla anlatmaya çalışanlar, sebep oldukları krizler yüzünden milleti fakirleştirdiklerini unutuyorlar. Soyulan bankalar, çalınan milyar dolarlardan bahsetmiyorlar.
Bu iktidar dahi Erbakan hocanın yetiştirdiği siyasi isimlerden teşekkül ediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı A.Latif Şener, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve diğer icracı bakanlar hep Erbakan hocanın yetiştirdiği siyasi ve devlet adamları.
Akarcalı’nın dediği gibi Erbakan’a teşekkür edip, özür dilemek lazım. Ekonomik, sosyal projelerinden ve fikirlerinden istifade etmek lazım.. Erbakan’a haksız yere saldıranların da utanması lazım!
Bade Harab’ül Basra amma geç de olsa hakkı teslim güzel bir şey..(*)
Fiemanillah.
Not: (*) Milli Görüş Zâviyesinden 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sayfa 350
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.