Konstantinopolis ve Norşin

Konstantinopolis ve Norşin

Devlet Bahçeli'nin, Güroymak'a Norşin diyen Cumhurbaşkanı'na yönelttiği soruda bir tutarsızlık var.
Bahçeli, "Karayoluyla İstanbul'a giderken Gebze'den sonra İstanbul levhasını değiştirip Konstantinopolis mi yapacaksınız?" diye soruyor. Benim cevabım şu: "Yapsak ne olur? Ne değişir?" Cevabını vereyim: "Sadece bir alışkanlık değişir." Neden? Çünkü İstanbul isminde alışkanlık dışında Türk'e, Türklüğe ve Türkçeye dair hiçbir şey yok. Konstantinopolis ismi Türkçeye ne kadar yabancı ise İstanbul ismi de en az o kadar, belki ondan daha da yabancı.

Kürt sorununu her boyutuyla tartışabiliriz. Bahçeli'nin ve Baykal'ın öfke ve hesap kokan muhalefetini de içimize sindirebiliriz. Nasıl olsa farklı görüşler özgürce karşı karşıya gelecek ve herkes savunduğu fikrin, aldığı tavrın hesabını verecek. Sonunda demokrasi hepimizi ortak bir çizgiye getirecek. Her türlü fikre tahammül edebilir ve olgunluk içinde tartışabiliriz. Ya cehaletle? Cehaletin elinde koca milleti bedbaht etmeye kimin hakkı var?

İstanbul, Konstantinopolis'ten daha kadim Yunanca bir isim. Farklı yazılışları ve söylenişleri var. Stampoli en aslına uygun olanı. İstanbul "şehirli", "şehre ait", "şehre doğru" anlamına gelen Yunanca kelimenin Ermeni ağzıyla söylenişi. Biz bu güzel şehre İstanbul demeyi Ermenilerin "Esdanbol"undan almışız.

Türkiye'de yerleşim yerlerinin çoğunun ismi Türkçe değil. Bolu başta olmak üzere sonu "bolu" ile biten bütün yerlerin (Gelibolu, Safranbolu, Tirebolu) "bolu"su –İstanbul da öyle- bugün de hepimizin bildiği "polis" yani Yunanca "şehir" anlamına geliyor. Güvenlik birimlerine bütün dünyada olduğu gibi "polis" adını vermemizin arkasında da bu "şehir" kelimesi var. İskenderun, Helen uygarlığını yayan Büyük İskender'in (Alexandra) kurduğu şehir olduğu için bu isimle anılıyor. Kayseri, adı üstünde Roma İmparatoru anlamında da kullanılan "Kayzer"den (Sezar) geliyor. Bazı Kürtlerin Ermenilerin kullandığı Amed ismini tercih ettikleri Diyarbakır da Arapça bir isim. Doğuda çok sayıda yerleşim yerinin Ermenice ismi olduğu gibi duruyor. Bu durumun çok basit bir sebebi var. Türkçe bu topraklarda sadece bin yıldır var. Ama Anadolu, dünyanın bilinen en eski medeniyetlerinin beşiği.

İnsanların yüzyıllardır kullandığı isimleri bir gecede değiştirmenin hakim milletin milliyetçiliği ile yakından uzaktan bir alâkası yok. İsim değiştirmek bir kültüre ve tarihe karşı tam anlamıyla Vandalca bir saldırı. Böyle bir saldırı ancak ilkel, kaba, sonradan görme ve kendisine benzemeyene nefretle bakan vahşi ve hasta bir kafadan gelebilir. Üstelik cahil. 12 Eylül darbesinden sonra yer isimleri değiştirilirken birçok özbeöz Türkçe ismin de değiştirilmesi bu vahşi cehaletin eseri. Ankara'ya yakın Dodurga köyünün isminin değiştirilmesi buna bir örnek. Biri çıkıp "Yahu ne yapıyorsunuz? "Dodurga" bir Türkmen boyudur." demiş de isim iade edilmiş.

Sadece dil değil, sahip olduğumuz medeniyet de çok güçlü ve akıl kokan bir sentez. Osmanlı İmparatorluğu bu çok yönlü sentez üzerine kuruldu. Bu sentezin içinde Moğol töresi, Bizans Tımar sistemi, Sasanî (İran) bürokrasi kurumu, İslâm hukuku ve Türk gelenekleri yer alıyordu.

"Norşin" bana yakın bir isim. "Nor"un "Nur" olmasından yola çıkarak bu ismin "Nurşen" gibi isimlerle bağlantısını kurabilirim. İstanbul'un ne anlama geldiğini çıkartabilmek için mutlaka etimolojiye inmem gerekir.

1983 yılında askerî diktanın giderayak çıkardığı 2932 sayılı kanunla, Kürtler dillerinden mahrum bırakıldılar. Bugün, o yılların eseri olarak değiştirilen isimleri savunarak Kürtlere "kardeşim" demek tutarsızlıktan başka bir şey değil. Üstelik o gün bu yasağa ve isim değiştirmelere karşı çıkmayanların –ben dahil- bir özeleştiri yapmaları gerekirken.

İstanbul isminin Konstantinopolis olmasının Türkçe adına hiçbir sakıncası yok; ama Norşin'in Güroymak olmasına içinde cehalet olmayan bir açıklama getirmek, itiraz edenlerin görevi olmalı.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi