İdeal evlilik yaşı
er genç (kız-erkek), bir yuva kurup, huzurlu ve mutlu olma rüyaları görür. Ve dere kenarında, müstakil, kırmızı kiremitli, bahçeli bir evi çoluk-çocuk ile paylaşma hayalleri kurar.
Eskiden 18-20 yaşına basan genç çoktan evlenmiş, çoluk-çocuğa karışmış olurdu. Artık, 30’lu hatta 35’li yıllara kadar geciktirmek, adeta bir moda oldu. Bunun birkaç sebebi var:
* Özgürlük (aslında sorumluluktan, yükümlülükten kaçmak)
* Eğitim,
* Kariyer,
* Modern bir hayat standardı yakalamak.
* Ekonomik zorluklar.
* Güvensizlik.
Bu ve benzeri sebepler, evliliği bir başka bahara bıraktırıyor. Resmî veriler, korkutucu boyutlarda: Türkiye’de son 7 yılda 30-44 yaş arası evlilikler yüzde 70 arttı. Bu durum, hem aileleri, hem de uzmanları endişelendiriyor. Psikologlara göre geç evlilikler, huzur ve mutluluk yerine pek çok sıkıntı ve bir sürü sağlık problemleri getiriyor. İstatistikler de bunu ispat ediyor:
Bir sefer, 28 yaştan sonra kadında doğurganlık oranı düşüyor. Erkeklerin de sperminde problemler çıkıyor. Tabiî ki, eskiye kıyas ettiğimizde bunun sebebi, sanayi, yani radyasyon yayan bilgisayar vs. sun’î, hormonlu ve kimyasallaşmış gıdalar.
Bu yaştan sonra doğurganlık düşer. Hormonal düzensizlikler ve yumurtalarda problemler çıkıyor. Erkeğin ise spermlerinde sorun çıkabiliyor.
30 yaş üstü evliliklerde boşanma oranı daha yüksek.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre, 30-44 yaş arasında evlenen damat sayısı 1998’den 2005’e kadar geçen 7 yıllık sürede yüzde 70,5 arttı. Aynı dönemde 30-44 yaş arasında dünyaevine giren gelin sayısı ise yüzde 75,4 oranında yükseldi. Son yılların rakamlarıyla birlikte bu oranın daha da artacağı belirtiliyor.
Uzmanlar, geç kurulan yuvaların risklerine karşı çiftleri uyarıyor. Ve Türkiye için ideal evlenme yaşının 23-28 yaş arası olduğunu ifade ediyor. Yaş ilerledikçe, o hayat kanıksanıyor, evliliğe cesaret edilemiyor.
Evliliği, maddî sebeplerden dolayı geciktirenlere yardımcı olmak zorunluluğu getiriyor Kur’ân:
“Aranızdaki bekârlardan elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir.”1
Bir sefer, anne-babalar yardımcı olmak; gençlerin bu endişelerini gidermek zorunda. Hayat şartlarını ve evliliği ağırlaştırmamalı. Bilhassa kız tarafı çok şey isteyip, ağır borçları gençlere yüklememeli.
Peygamberimizin (asm), “En hayırlı evlilik, en kolay evliliktir” nasihati dikkate alınmalı. Ve bu zamanda mimsiz medeniyetin icâbâtından olarak hâcât-ı zaruriye (zarûrî ihtiyaçlar) dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hâcat-ı gayr-ı zarûriye (gerçekten zarurî ihtiyaç olmayanlar), hâcât-ı zaruriye hükmüne geçmiş. Âhirete iman ettiği halde, “Zarûret var” diye ve zarûret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı âhirete tercih ediyor.2
Ve en önemli unsurlardan birisi de, “güven” meselesidir. Gayr-i meşrû bir gençlik, flört hayatı, evlilikleri geciktiriyor. Gezdiği, arkadaşlık ettiği insanların düşük ahlâkına bizzat şahit olunca—kendileri de o ahlâkta olsa dahi—onlardan biriyle evlenmek istemiyor!
Bu, evlilikleri geciktiriyor. Bunlar da bireysel hayata yönlendiriyor. Bu, israfı ve gayr-i meşrû hayatı pompalıyor. Bu da, üretimi ve gelişmeyi durduruyor. Toplum hayatını tar ü mar ediyor.
Dipnot: 1- Kur’ân, Nûr, 32. 2- Emirdağ Lâhikası, s. 456.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.