MHP ve demokratik açılımlar!
MHP nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetini ret etmesi şık olmadı. Devletin birliğini temsil eden bir makama MHP gibi devlet merkezli düşünen bir partinin tavır alması MHP gelenekleri açısından da bir ilktir. Bunun savunulacak bir yanı yok. Bahçeli bu tavrıyla -açılımlar- için muhalefet yaptığını sanıyorsa yanılıyor. Bu tip negatif bir muhalefetin toplumsal bir karşılığı yoktur.
Demokratik açılımlarda en çok konuşması, sürece etki etmesi gereken partilerden biri MHP’dir. Milli güvenlik kurulunun da açılımları desteklediğini deklare etmesi, projenin bir devlet projesi olduğunu gösteriyor. Bu noktadan sonra yapılması gereken kazan kaldırmak değil, kazanın içine bir şeyler koymaktır.
MHP nin milli bütünlüğümüzle ilgili hassasiyetleri biliniyor. Aslında bu hassasiyetleri bütün partilerin taşıması gerekir. Çünkü bu ülkede insan gibi yaşamanın yolu önce milli bütünlüğümüzü korumaktan geçer. Bölünmüş parçalanmış bir Ülkede kanunların yasaların yerini, çeteler, örgütler,mafyöz yapılanmalar alır.Kimse böyle bir Türkiye istemez. Daha yaşanabilir bir Türkiye iddiasında olanların birinci görevleri her türlü talebi bu gerçeği gözeterek yapmaktır. Milli bütünlüğü ıskalayan hiç bir talep dikkate alınamaz.
Açılımların içinin ne ile doldurulacağı şimdilik meçhul. Hükümetin belli bir dinleme, anlama döneminden sonra bunu somutlaştıracağı anlaşılıyor. İşte MHP rolünü bu süreçte oynamalıdır. İçeriğin kendi önceliklerine göre oluşması, hassasiyetlerinin dikkate alınması için çalışmalıdır. Bugüne kadar MHP bu yönde en küçük bir gayret göstermedi. 30 yıldır devam eden terörün nasıl durdurulacağını, belli çevrelerce dile getirilen taleplerin hangilerinin kabul edilebilir, hangilerinin kabul edilemez olduğunu kendi zaviyesinden ortaya koymalıdır.Sürece tesir etmek varken,sürecin dışında kalmaya razı olmak doğru bir politik tercih değil.
Diğer taraftan Bahçeli’nin sert çıkışları toplumda çok da inandırıcı bulunmuyor. Bugün olayların bu noktaya gelmesinin en önemli sebeplerinden biri ANASOL-M iktidarı dönemindeki yanlışlardır. Apo’nun asılmaması, onun üzerinden yürütülen propagandaları beslemiş, çile çeken,en ağır tecritlere direnen yeni bir Apo tipinin doğmasına vesile olmuştur. Güneydoğu’daki bütün sokak gösterilerinin, mitinglerin gıdası bu yeni Apo imajı’dır. Türkiye bugün bu adamı neresine koyacağına karar veremiyorsa bunun sorumlularından biri belki de birincisi Bahçeli’dir. Mesut Yılmaz’la başbakanlıkta birkaç dakikalık görüşme Bahçeli’nin bütün iddialarından vaz geçmesine vesile olmuştur. O tarihte bu karar bizi bitirir diyenlere Bahçeli’nin verdiği cevap hala hatırlardadır; ”ülkücüler yirmi dört saatte her şeyi unuturlar.”
Ülkücüler unuttular ama tarih unutmadı. Dün AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, o dönemde MHP'nin izlediği iki yüzlü politikayı belgeleriyle ortaya koydu. MHP milletvekillerinin idamın kalkması için nasıl komisyondan kaçarak, idam kalksın diyenlerin çoğunluk olmasını sağladıklarını tutanaklarıyla birlikte açıkladı. Siyaset böyle yapılmaz. MHP bu açılımın pasif unsuru değil, aktif unsuru olmalıdır. Hem kendi tabanının hem de endişe içinde olan büyük bir kitlenin tercümanı olmalıdır. Bahçeli, Ecevit’e gösterdiği benzersiz saygının mesela milyonda birini bu ülkenin Cumhurbaşkanına da göstermelidir.