Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kuruluş ve Küçük Ağa ile Osmanlı’yı Sevdiren Adam

Kuruluş ve Küçük Ağa ile Osmanlı’yı Sevdiren Adam

“Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecek.” Allah rahmet eylesin, Yücel Çakmaklı çok şey yaptı ama sessiz yaşadı. Mütevazı bir hayatı seçmesinin sebebini, dedesinden aldığı hayat derslerine bağlardı.
Sinema ve televizyonculuk tarihinde Osmanlı düşmanlığıyla yetişmiş bir neslin imdadına yine Yücel Çakmaklı yetişmişti. “Kuruluş” ve “Küçük Ağa” dizileriyle hem TRT hem de Osmanlı tarihini altın harflerle halkımızın yüreğine nakşeden kişi o oldu.
TRT’nin milletin ruhuna hitap ettiği yıllara bakıldığında onlarca dizide imzası görülür. “Aliş ile Zeynep” adlı çektiği diziyle, Bosna’nın ve halkın savaş öncesi hâlâ nasıl Osmanlı olduğunu ayrıntılarıyla ekrana getirmişti. Rasim Özdenören’in “Çok Sesli Bir Ölüm” ve “Çözülme” hikâyeleriyle de Çakmaklı, bu toprakların sesi olduğunu söyleyen tek insandı.
Hep iyilerin dostuydu o, iyiler de onun. Yetmişli yılların ortalarında yakın çalışma arkadaşları; Ahmet Beyazıt, Tuncay Öztürk, Erdem Beyazıt gibi Mavera ruhuyla bütünleşmiş dostlarıyla kurduğu özel sinema ve televizyon yapımcılığı şirketinin adını, Hicretin 1400. yılı münasebetiyle, Ajans 1400 olarak belirleyenlerdendi. O dönemde böyle bir isimle ortaya çıkmak cesaret istiyordu ve Yücel Çakmaklı bu cesur yüreklerden biriydi.
Kahramanmaraş’ın kurtuluşunu anlatan “Sahibini Arayan Madalya” filminin yapımı sırasında, Fransız askerlerinin zaferlerini kutlayan bir balo sahnesi çekilecekti. Sahne için uygun mekân aranırken, hiç kimsenin aklına gelmeyen bir detayı şöyle dile getirmişti.
“Arkadaşlar, öyle bir yer bulun ki, sahibine nasıl bir sahne çekeceğimizi söyleyin. Aksi takdirde konak sahibi, çekeceğimiz sahneye razı olmayabilir. Burası Fransız işgalini yaşamış bir şehirdir, insanların yarasını deşmeyelim ve saygısızlık etmiş olmayalım.”
Bu ifadeleri duyan o günkü prodüksiyon yetkilisi kimdi şimdi hatırlamıyorum ama Yücel ağabeyinin söylediklerine bir anlam verememiş fakat o doğrultuda yer arayışına çıkmıştı. Hakikaten birkaç konak dolaşıldı, mekân sahiplerine durum izah edildi, kimse razı olmamıştı. “Biz yuvamızda Fransız balosu sahnesi çektirmeyiz, o günleri yaşamak istemiyoruz” diye itiraz etmişlerdi.
Böylesine hassas bir yüreği vardı. Kırmaz, dökmez, darılmaz, küsmez, kızmaz, kendisine yapılan haksızlıklara hemen tepki vermez, verse de “ders verir gibi” verirdi. Dertleştiği, paylaştığı, içini açtığı nadir dostları vardı. Ben de onlardan biri sayılırım. Pek çok özelini paylaşmıştık. En çok şikâyet ettiği mesele de dost bildiklerinin, kardeş bildiklerinin, arkadaş bildiklerinin vefasızlığıydı.
Yeri gelmişken şunu da hemen kaydetmeli ki, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş’ın himayeleriyle Kültür AŞ. Genel Müdürü Nevzat Bayhan, ciddi bir vefa örneği göstererek “Sinemada 50. yılına” dair kutlama programı düzenlemişlerdi. O zaman çok mutlu olmuştu. Aylarca bu programa hazırlanmış ve beklediği pek çok insan gelmese de arayanlardan ve gelenlerden ziyadesiyle memnun olmuştu.
Çakmaklı kendisinin bu millete hep bir vefa borcu olduğunu bilerek yaşadı. Mesela sinema yaptığı yıllarda milli hiçbir konu çekilmemekte, çekilse bile salon bulamamaktaydı. Hatta öyle gariplikler yaşanıyordu ki, hangi sinema filminde hangi kadın artistin oynayacağını yönetmenler değil, İstanbul ve Anadolu’daki sinema işletmecileri büyük tüccarlar belirliyorlardı. İşte böyle bir dönemde Yücel Çakmaklı, milletin ruhuna uygun film yapmaya çalışan tek kişilik bir ordu gibiydi.
Ünlü filmlerinden “Kızım Ayşe,” “Oğlum Osman,” “Memleketim” ve “Zehra” gibi bu coğrafyaya ait filmlerin hikâyesini Necip Fazıl’a yazdırmıştı. Ondan başkasına güvenmiyor ve onayını almadan film çekmiyordu. Kırk ölçüp bir biçmede mahirdi. En büyük derdi; bir yanlış yapıp, milletin değer yargılarını zedelememek ve zarar vermemekti.
Koca çınar bunları hep sessiz yaşadı. Vefasızlık gördü ama hiç vefasız olmadı. Kim hangi hizmete çağırdıysa koştu. Eş, dost, arkadaş, tanıdık, tanımadık kim olursa olsun; “Haydi” dediğinde, o “Nereye” diye hiç sormadı. Hedefine kilitlendi ve varıp işini yaptı. Hakk’ın rahmeti koca çınarın üzerinden eksik olmasın, ruhu için el Fatiha.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi