‘Ucuz cennet’in tüccarları (2)
Yeryüzünde cehenneme sermaye kazandıran zümrelerden birisi de, “ucuz cennet” tüccarlarıdır. “Ucuz cennet”in tüccarları, olmayanın tüccarlarıdır. Çünkü cennet ucuz değil. Ucuz cennet diye bir şey yok. Cennet bedel ister. İslâm’ın lügatinde cennet ile cihad ikizdirler. Cihad’sız cenneti düşlemek, hayali hayata tercih etmektir. Rabbimiz buyuruyor:
“Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara Sûresi/ 214)
Bu ayet-i kerime’de ikaz açık, bizden öncekilerin başına gelenler başımıza gelmeden, o potadan geçmeden, eriyip ayarımız belirlenmeden cennete girmek zor. Harun (as) gibi yaşamak yerine Karun gibi yaşayanlar, cenneti düşlemesinler. İslâmî kaygı ve kavgamızın bağlı olduğu ilkelerden biri de bizden öncekilerin başına gelenlerin bizim başımıza geleceğidir. Sünnetullah’ta/Allah’ın yasalarında bir değişiklik bulamazsın! Yıllar var ki Müslümanlar yanlış bilgilendirildiler. Burunları dahi kanamadan, konfor ve rahatları kaçmadan, zindan, zulüm, işkence ve fakirlik görmeden, sihirli bir değnek yöntemiyle kurtulacakları ve hâkim olacakları anlayışı empoze edildi. Müslümanlar da bu sebeple hep kolay ve rahat olana tabi oldular. Ucuz yollardan kurtulacaklarını umdular ve hâlâ ummaktalar... Allahû Teâla’nın emirlerine, kanun ve yasalarına kesinlikle aykırı olan bu maslahatçı ve uzlaşmacı anlayışı Müslümanlara, “ucuz cennet”in tüccarları kazandırdılar.
Bedelsiz cennete girivereceklerini düşünenler, gafletin içine düşenlerdir. Cennetin bedeli, Allah’ın dinini dünyaya alet etmeden zorba güçlere rağmen dünyaya hâkim kılmaya çalışmaktır. Ulemadan Said Nursî (Rh.a.) der ki: “Allah’a binlerce şükürler olsun ki, yirmisekiz senedir dini siyasete alet ittihamı altında kader-i ilahi ihtiyarım haricinde dini, hiç bir şeye alet etmemek için beşerin zalimane eliyle mahz-ı adalet olarak beni tokatlıyor, ikaz ediyor. Sakın diyor, iman hakikatini kendi şahsına alet yapma, ta ki, imana muhtaç olanlar anlasınlar ki, yalnız iman konuşuyor, nefsin evhamı şeytanın desiseleri kalmasın, sussun. “Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil.” Cennete sevdalanmışsan, cihad sınavından, sabır imtihanından geçeceksin ve bir bedel ödeyeceksin. Günümüzde Müslümanlar olarak bizden öncekilerin katlanmak zorunda kaldıkları bedele katlanmak istemediğimiz içindir ki Müslümanların kahir ekseriyeti Allah’ın emirlerinden yoksun bir hayat içerisinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Günümüzde çile ve sefillik içinde yaşamak Müslümanlar olarak ortak özelliğimiz haline geldi. Kimimiz Filistin’de, çığlık çığlığa babamı istiyorum diye feryad eder, en değerli varlığı olan babasını bir kerecik öpmeden kaybetmenin acısıyla; kimimiz Afganistan ve Irak’ta oyuncak yerine bombalarla oynamak durumundadır. Evet, ağlamak bize en yakın gelen sözcükler arasında baş sırayı alır. Müslüman iseniz ağlamaya bile hakkınız yoktur. Ağlarsanız irticai gerici olur ve onları destekliyor diye küfrün saldırılarına maruz kalırsınız. Yani dünyada rezillik, âhirette ise Allah korusun kaybedenlerden olabilirsiniz. Çünkü biz Müslüman’ız ama yaşantımızda İslâm dışı nizamlar hakim. Nerede olursak olalım, İslâm’ı hayata hâkim kılma sorumluluğunu yerine getirmedikçe kurtulmuş olmayacağız. Bizler ateşlere atılan İbrahim’ler gibi ne zaman, Ya Rabbi vekilimiz sen, dayanağımız sen, ya da bir Uhud kahramanı annemiz gibi; “Ya Rasûlüllah mademki sen hayattasın, artık bundan sonra ne gelirse gelsin...” ufkuna ulaşabilirsek bu sıkıntılar da, başta gönül dünyamızdan, ardından da ufkumuzdan sıyrılıp gidecektir. Yeter ki biz, Kâinatın bir sahibi olduğunu unutmayalım... Allahû Teâla’yı unutmayanları Allahû Teâla da unutmaz.
Allahû Teâla’nın dinine muhalif kanunların, ideolojilerin, sistemlerin hayata hâkim olmasına göz yumanlara, yol verenlere ve destek olanlara cenneti vadedenler, “ucuz cennet”in tüccarlardır. Bunlar aydınlık dinin karanlık davetçileridir. “Önceden İslâm’ı sadece yaşıyorlardı. Sonra hem yaşayıp hem konuşmaya başladılar. Şimdi ise sadece konuşuyorlar...” İslâm’ı anlamayı, yaşamayı, yaymayı, hayata hâkim kılıp tatbik etmeyi bırakıp sadece konuşanlar, “ucuz cennet”in tüccarları olurlar. Tabii ki “ucuz cennet”in tüccarları, yaratılmışların kanunlarıyla hükmolunmak pahasına sömürülen, paraya, makama, tebaya, şana, şöhrete satılmışlardan olanlardır. Şurası bir hakikattir ki; nefs-i emmaremiz bize hep rabbimizi unutturmak ister. Nefs-i emmare, cihad ile terbiye edilir. Cenneti cihad ile istemek, bir erdemliktir. Ama cenneti cihad’sız istemek, bir edepsizliktir. Çünkü cihad’sız cennete talipli olmak, basitliğe kapı açmaktır. Cihad, cennete sevdalanmış mü’minlerin vazgeçilmez ihtiyaçlarındandır.
Cennet ucuz değil, onu ucuz sananlar ucuzlaşır. Şunu bilelim ki; odun olmayı hak etmiş olan ağaç, tomurcuk derdinde olmayan ağaçtır. Dünyada ucuz cennete talipli olanlar, cihadı rafa kaldıranlardır. Cihadı rafa kaldıranlar, kendi kendilerini kandıranlardır. Biz İslâm ümmetiyiz. Kölelikten kurtulmayı Yusuf (as)’dan, putları, zincirleri kırmayı İbrahim (as)’dan, balığın karnına biz girmemiş olsak da, “zalimlerden oldum” diyebilmeyi Yunus (as)’dan öğrendik. Yalnızlığa, azlığa karşı sabrettik ama dert etmedik. Tek başına ümmet olmayı İbrahim (as)’dan, muhatabımız Firavun da olsa yumuşak söz söylemeyi Musa (as)’dan, ihanete uğramayı İsa (as)’dan, cemaatı, hicreti, cihadı, sabrı ve Kur’an ile birlikte hür yaşamayı Muhammed Mustafa (sav)’den öğrendik. Bizim “ucuz cennet”in tüccarlarına kanmamız mümkün değildir. “Ucuz cennet”in tüccarlarına kananlar, cihad’sız cenneti düşleyenler, Allah dinini Allah’ın düşmanlarından öğrenmiş olanlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.