Fitne Uyanık Aman Dikkat
Bugünlerde siz, biz hepimiz, herkes mayınlı bir arazide yürür gibi hassas ve dikkatli olmalıyız. Konuştuklarımızı, yapıp ettiklerimizi iki kere düşünmeliyiz. Yoksa yanlışlıkla bastığımız bir mayın bizi öldürmese de parçalayabilir ve ömür boyu acı çektirebilir.
Düşmanlarını uyandırıp tahrik etmeden tehlikeli bir vadiden geçen bir birlik gibi hareket etmemiz gerekiyor. Daha sıkı, daha dikkatli, daha uyanık, daha tedbirli, daha sessiz…
Konuşmayalım değil, bağırmayalım yeter. Fitne isteyenler, kaos isteyenler, kargaşa ve karmaşa isteyenler olamaz mı? Öyleyse tuzaklarına düşmeyelim. Aklımızı, ilmimizi, tecrübemizi ortaya koyarak düşünelim, zaten uyanık ve işbaşında olan fitneyi bitirmek için bir çözüm arayalım. Aman dikkat, bunu yaparken onu daha fazla azdırmayalım.
“Yılların yanlışı var, acılar var, yaralar var, yoksulluklar, yok sayılmışlıklar var. Kolay değildir” diyenlere “Olsun, şimdi bütün bunlardan kurtuluş umudu var. Bunu konuşalım” diyorum. Maksat üzüm yemekse, bunu değerlendirelim.
Eğer acıdan zevk almak gibi tabiatımızda sadistçe bir bozulma olmamışsa, ruh hastası değilsek yani, aklın yolu birdir ve biz bunu buluruz evvel Allah!
Değilse, bir tahrik, bir kışkırtma, bir provaka, bir bomba, bir suikast, bir çuval inciri berbat edebilir. Ondan sonrası daha büyük tufandır. Ondan sonra pirincin taşını ayıklamak, istesek de daha zor olacaktır.
Bu ikaz başta kendim olmak üzere herkesedir. Gelin aramızdaki beyinsizler yüzünden bu sefercik olsun başımızı belaya sokmayalım. İşi akl-ı selim ve suhuletle götürelim. Herkes delisine sahip çıksın.
Bu uyarıları söyletecek ortam yok mu? Lütfen olayların diline kulak verelim.
Ülke “Barış ve Huzur Açılımı” üstünde tansiyonu yüksek beyanlarla sarsılırken, Kürtlere bir insan olarak hak ettikleri hakları konuşulup hatta yavaş yavaş sunulurken, devlet kurumlarından yeni yeni uyum alametleri belirirken, yani işler tıkır tıkır yoluna girerken, sağdan ve soldan, önden ve arkadan birileri devreye giriyor ve akıl almaz, mantığa sığmaz, örf ve adetlere aykırı sözler ve işler yapıyor.
Cumhurbaşkanına “Bizans Tekfuru musun?” demek gibi mesela. “İhanet” ile itham gibi mesela. Davet ettiğinde gitmemek gibi mesela. Bu milletin devlet geleneğinde görülmedik ayıp ve saygısızca işler…
Diyarbakır’da “Yola Gelin” diye şiddete dayalı eylem yapmak gibi mesela.
Kim bu adamlar?
Yukarıdaki tavsiyeme uyacak ve ben de sakin olacağım ve onlara “Kim bu ahmaklar?” demeyeceğim, “kim bu hainler?” demeyeceğim, “kim bu provakatörler?” demeyeceğim.
Sadece şunu diyeceğim ilk örnektekine: “Bırak, başarılı olurlarsa ülke kurtulur. Olamazlarsa, silinip giderler, meydan sana kalır. Ülkeni seviyorsan ortamı germe.”
Ötekine de şunu söyleyeceğim: “Hiç olmazsa “köprüyü geçene kadar sus be adam, sonuçta senin menfaatin için çalışıyorlar.”
Örnekleri çoğaltabiliriz, ama neye yarar?
Evet, bir ülkede ihanet her zaman olabilir, tetikte olmak başka, bir vehimle “kendini korumak” adına ihaneti başlatmak başkadır.
Herkes için söylüyorum, hırs gözü kör, aklı da çalışmaz eder. Bu günlerde dikkat etmeliyiz, bu memlekette köküne bereket demeyelim ama, bir sürü hain, bir sürü ahmak, hatta bir sürü paralı terörist, kiralık katil bulmak elbette mümkündür. Bulunur ve sokaklara salınabilirler.
Irk damarı zaten her zaman “gaza” uygundur. Hamasi nutuklar sağdan da, soldan da, doğudan da, batıdan da gelebilir. Aman dikkat, bu günler “zurnanın zırt dediği” günlerdir. “Katilden beter” denilen “fitne” maalesef uyanıktır ve şehirlerde kol gezmektedir.
İşte bu fitnenin bir çeşidi Diyarbakır’da “Yola Gelin” diye yapıldı.
Ne demek bu “Yola Gelin”?
Bu bir tahrik değil midir?
Ne bekliyorsunuz muhatabınızdan?
“Yola öyle değil, böyle gelinir” demesini mi?
Tövbe estağfirullahelazim…
Derdimiz bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek ise, akıllı, basiretli, sabırlı olmalıyız. Bu millet bunu hep yapagelmiştir. Bu belanın da üstesinden gelecektir biiznillah.
Allah Teâlâ yar ve yardımcımız olsun.
www.cemalnar.com