Söz Diyalogdan Açılmışken
Dünkü yazımda “diyalog kaçkını” Bahçeli ve Baykal’dan söz etmiştim. Bugün de onlar üzerine devam edecek değilim. Her ikisini de tarih; “geçimsiz, şiddetten yana, bozguncu, ırkçı ve diyalog kaçkını” diye yazacaktır.
Geçtiğimiz Cumartesi günü, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın iftarındaydık. Vakfın başkanı Mustafa Yeşil ve yardımcısı Cemal Uşşak’ın ev sahipliğindeki davete genel yayın yönetmenimiz Mustafa Karahasanoğlu, Abdurrahman Dilipak, Nuri Karahasanoğlu, H. Hüseyin Maden, Sami Özey, Ali İhsan Karahasanoğlu ve ben katıldım.
İftar sonrası diş kirası olarak Mustafa Yeşil, kitap hediyesiyle bizleri uğurladı. Eserlerden biri de Hayrettin Karaman, Ömer Faruk Harman ve Faruk Tuncer’in hazırladığı; “Polemik Değil Diyalog” adını taşıyordu.
Kitabı şöyle bir incelediğimde gördüm ki, diyalogdan yana olmayanlar çok şey kaybetmişler. Diyaloğun şekli, şemali, yeri ve zamanı tartışılabilir ama diyalog kurulmasına karşı çıkmak, insanın hem kendisini hem de inandığı değerlerini inkâr anlamına geldiği bir gerçektir. Eserin genelinde bunu gördüm.
Çok isabetli yazılardan biri de Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’na aitti. Hani bizdeki birtakım aklıevvellere göre din adamları sadece namazdan anlar, onu da doğru dürüst anlamaz diye namazsız ve eşkıya ruhlu insanların din ve din adamlarını tarifi vardır ya, işte bütün bu yargıları yok eden çok güzel bir yazı.
Dünyanın hangi coğrafyasından ve hangi milletinden olursa olsun, düşünen insanların mutlaka bir inançları vardır ve kültürel değerlerini bu inançlarından beslenerek elde ederler. İnançlarını bilerek ve severek kabullenen topluluklar ise diyalogdan yana olurlar. Bu çerçevede Sayın Bardakoğlu’nun yazısını, diyalog sevmezlere ithaf etmek istiyorum.
“Globalleşen bir dünyada gerek kültürlerarası gerekse farklı din mensupları arasındaki diyalog, her geçen gün büyük önem kazanmaktadır. Günümüzde insanlığı tehdit eden açlık, savaş, terör, hoşgörüsüzlük, sömürü, ahlaki yozlaşma ve çevre kirliliği gibi tehlikeler karşısında inananların birlikte hareket etmesi bir temenniden öte zorunluluk halini almıştır.
Dinlerin hem çatışmaların, hem de barış ve hoşgörünün kaynağı olduğu şeklindeki itham ve görüşler göz önüne alındığında, dindarlar arasında kurulacak diyaloğun, insanlar arasında tesis edilecek barışın ilk adımlarından biri olacağı açıkça görülür. Farklı kültür ve din mensupları arasında diyalog kurulmak istendiğinde; “bilgi,” “duygu” ve “davranış” düzeyinde üç aşamalı bir diyalogdan söz edebiliriz.
Bilgi düzeyinde diyalog: “Bilgi eksikliği ve yanlış bilgi, iletişimin önünde duran en büyük engellerden biridir. Diyaloğun en temel amaçlarından biri öğrenmek olmalıdır. Aslında diğer din mensuplarının inanç dünyasına nüfuz etmek, insanın kendi dünyasına nüfuzunu da beraberinde getirir.
Duygu düzeyinde diyalog: “Diyaloğun diğer bir şekli, belki de ilkine nazaran daha zoru, duygu düzeyinde bir diyalog kurmadır. Bu husus, aynı dine inananların kendi aralarında zaten tecrübe ettikleri bir husustur. Hz. Peygamber (s.a.v.) müminleri bir vücuda benzetir ve vücudun bir yerinin incinmesinin diğer bölgelere de acı verdiğini söyler. İnananlar olarak aynı dini paylaştığımız kimselerin dertlerini ve sıkıntılarını paylaşmak, dinin bizden beklediği merhametin bir uzantısıdır. Dini inançların aynı zamanda değer yüklü olmaları sebebiyle, inandığımız konuları kutsal olarak görmemiz ve onlara derin bir sevgi ile bağlanmamız, inancın önemli bir boyutunun da duygu olduğuna işaret eder.
Davranış düzeyinde diyalog: “Diyaloğun nihai amaçlarından biri de birlikte hareket edebilmek, insanlığın ortak hedeflerine doğru birlikte ilerleyebilmek olmalıdır. Kur’an-ı Kerim, inanç ile yararlı (salih) ameli sürekli olarak birbiri ardından zikreder. İyi işleri beraberinde getirmeyen bir inanç, meyve vermeyen ağaçtan farksızdır.
Yüce Yaratıcı’ya inanmak ve yararlı işler işlemek her üç semavi dinin ortak temel öğretisidir. Öyleyse farklı din mensupları arasındaki diyaloğu sözde bırakmayıp eyleme dönüştürmeli, dünyada barışın egemen olması, ekonomik refahın dengeli dağılımı, kan ve gözyaşlarına sebep olan savaş ve şiddetin sona ermesi, manevi yozlaşma ve kirlenmenin yerini, dinin aydınlığında herkesi kuşatan bir huzur ve mutluluğun alması için etkili bir adım haline getirmeliyiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.