Başörtü vetosuna davet vetosu olursa ne olacak?
Biliyorum çoğuna gına geldi.
Yeter artık diyenler de olabilir.
Ama tedavisi mutlak zorunlu bir hastalıktan söz ediyoruz.
Ve bu hastalık elbette konuşulacak.
Tedavisi için uğraşılacak.
Hastalık şifaya kavuşuncaya kadar gündemde tutulacak.
Aksi halde vücudun huzur bulması mümkün değil!
Bu vücut, Türkiye’dedir.
***
Üniversitelerin açılışında yaşananlar ve 30 Ağustos resepsiyonundaki görüntüler yine herkesin yüreğini yaktı, içini sızlattı.
Elle tutulup gözle görülmeyen bir güç, hegemonyasını sürdürmeye devam ediyor.
Devletin zirvesi denilen makam sahipleri, bu esrarengiz güç karşısında sessiz ve çaresiz kalmayı sürdürüyor!
Kanunsuz bir uygulamanın cür’etkâr uygulayıcılarına karşı bırakınız yaptırım uygulamayı, açılışlarına katılmakta, davetlerine icabet etmekte bile bir sakınca görmüyorlar!
İçlerinden belki buğz ettiklerini ve kendilerince sakınca gördüklerini var saysak bile, buna karşı çıkacak hiçbir tavır içine girmiyor, etkili bir tepki vermiyorlar.
Her zamanki ifadeleriyle olsa gerek “gerginlik” istemiyorlar.
Ama diğerlerinin her daim yaptıkları “gerginlik” eylemlerine karşı sesssiz kalıyor, hiçbir yaptırım uygulamıyorlar!
Böylece yasal olmayan bir uygulamaya, bu tavırsız ve tepkisiz duruşlarıyla “meşruiyet” kazandırıyorlar!
***
Düşünebiliyor musunuz, bir yanda Cumhurbaşkanı, bir yanda TBMM Başkanı, bir yanda da Başbakan!
Bunlar Devletin zirvesindeki üç isim.
Hele birinci isim, hem Başkomutan hem de Milli Güvenlik Kurulu Başkanı.
Bu üç isme, bir de en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı ekleyin, Diğerlerini saymaya hiç gerek yok!
Devletin en tepesindeki bu zatların kendileri resepsiyonda var, ama eşleri yok!
Niye?
Çünkü hepsinin eşlerinin başın kapalı.
Yani başörtülü.
Bu eşler, davete çağırılmayarak “başörtüsü vetosu” yemişler!
Kanunu olmayan bir yasağın, yasal olmayan bir vetosu bu!
Bazı aydınlar bu vetoyu uygulayanları suçluyorlar!
Yerden göğe haklılar da!
Ama bu vetoya göz yumup da açılışlara, davetlere, resepsiyonlara katılarak bunu sorgulamayanlarda hiç mi suç yok!
***
Bu zillet böyle sürer mi?
Bir gün böyle bir davete eşsiz çağrılan bir kişi, eşi çağrılmadığı için davete icabet etmemiş olsa ne olacak?!
“Siz mademki benim eşimi başörtülü diye çağırmıyorsunuz, ben de sizin davetinize katılmıyorum” diye rest çekse ne olacak?
“Benim eşim başörtülü olduğu halde Beyaz Saray’a davet ediliyor da buraya neden davet edilmiyor” diye çıkışsa ne olacak?
“Ben, başörtülü eşimle birlikte Kremlin Sarayı’na girebiliyorum da, buraya niçin giremiyorum” diye tavır koysa ne olacak?
“Başörtülü diyerek davetiyeye ismi yazılmayan eşime yapılan bu nezaketsizliği bana karşı yapılmış bir saygısızlık kabul ettiğimden aranızda bulunamıyacağım” derse ne olacak?
***
Böyle bir şey olur mu?
Bilmem.
Ama olmaması için bir sebep göremiyorum...
İşte o zaman, telaşa kapılıp kara kara düşünenler, yasal olmayan bu yasağı pervasızca uygulayanlar olacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.