Açılım Genelkurmay'dan başlamalı!

Açılım Genelkurmay'dan başlamalı!

30 ağustos resepsiyonunda yaşananları hatırlamakta fayda var. Genelkurmay Ergenekon sanığı olan kişileri eşli olarak resepsiyona çağırıyor, kendi üstü ve amiri olan Cumhurbaşkanını, başbakan’ı ise eşsiz davet ediyor.

Niye, askeri bürokrasinin baş örtüsü karşıtlığı yüzünden.

Nezaketsizlik bununla kalsa yine iyi, 30 ağustos kutlamasına gidenler, başta Başbakan olmak üzere sıraya dizilip bir koridorda bekletiliyor, bir teşrifat subayı tören başladığında herkesi sırayla Genelkurmay başkanını kutlasın diye içeri alıyor. Ve biz buna demokrasi diyoruz.

Dünyanın hangi ülkesinde başbakan, bakanlar, parti liderleri böyle ilkokul çocukları gibi ip gibi dizilerek bekletilir?

Düşünebiliyor musunuz bir Başbakan kuyruğa girmiş, kendi memurunu kutlamak için çağrılmasını bekliyor. Bu muamelenin muhatabı olan, artık o Gnelkurmay başkanına başbakanlık yapabilir mi?

Bu muameleden başbakan’ın Genelkurmay başkanının amiri olduğu sonucu çıkarılabilir mi?

Ondan sonra açılım, maçılım diyoruz.

Bu ülkede yapılması gereken ilk açılım askeri demokratik ülkelerdeki benzerleri ile aynı sınırlara çekmektir.

Hangi Demokratik ülkede bir Başbakan, kendi memurunun kapısında tören için bekletilir?

Genelkurmay başkanı Harp Akademilerindeki konuşmasında askerin din düşmanı olmadığını söylemiş, bizde destek olmuştuk. Asker elbette din düşmanı değil. Ama askeri bürokraside din düşmanlığını meslek edinmiş bir sürü insan var. ETÖ davasında Çetin Doğan ile ilgili belgeler, din ve milliyet düşmanlığının en açık örneklerinden biridir.

Ayrıca baş örtüsü de Allah’ın emridir. Yani dinin bir gereğidir. Ona karşı olmak doğrudan doğruya dine karşı olmaktır. Biz din düşmanı değiliz sözü kulağa hoş gelen bir ifade ama önemli olan tatbikattır. Genelkurmay başkanının harp akademilerindeki konuşmasından sonra da hiçbir şey değişmedi. Eski uygulama devam ediyor. Can acıtıcı bu uygulamalar devam ettikçe, bu ülkede hiçbir düzenleme fayda getirmeyecektir.

Bazıları törenlerde, özellikle şehit cenazelerinde, Genelkurmay başkanını görünce, hükümetin alternatifi bir lider gibi, ellerini patlatırcasına alkışlıyor ama bu doğru bir tavır değil. 30 yıldır Genelkurmay PKK’ya karşı alternatif mücadele biçimleri geliştirseydi bugün bu şehit cenazelerinin çoğu olmayacaktı. Dağlıca’da, Elazığ’da olanlar alkışlanmayı değil, eleştirilmeyi hak eden olaylar. Genelkurmay başkanını alkışlayanlar hangi başarısından dolayı alkışladıklarını bize de söylemelidirler. PKK terörünü bitiren onlara bir daha toparlanamayacakları tarzda darbe vuran bir Genelkurmayı bende alkışlar minnet duygularımı belirtirdim. Ama tablo ortada, gelen son cenazelerinin bir çoğu askerin iyi yönetilmemesinden kaynaklanan kayıplar. Bu yanlışlar ortadayken başarısızlıktan sanal kahramanlıklar üretmek yanlıştır. Böyle yapa, yapa demokrasinin de, terör mücadelesinin de köküne kibrit suyu döktük.

30 ağustosta gördüğüm tablo beni demokrasi adına memnun etmedi. Hükümet açılımlara Genelkurmay’dan başlamalıdır. Bir taraftan ayrımcılığı bitireceğiz diye uğraşıp, diğer taraftan Genelkurmayın yaptığı ayrımcılığa göz yummak yanlıştır.. Kimsenin ülke insanlarını inançlarına, kılık kıyafetine göre ayırmaya hakkı yoktur.. Başörtülülerin o Ergenekon sanıklarından daha çok bu ülkenin zaferleriyle övünmeye hakkı vardır. Genelkurmayın uygulaması hem incitici hem de aşağılayıcıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi