Öcalan’ın İç Çamaşırlarını Hangi Savcıya Taşıttırdılar?
Elimde “İmralı’da Öcalan’a Soruldu” adlı kitap var. Yazarı yakından tanıdığım Talat Şalk.
Öcalan’ı sorgulayan zamanın DGM savcılarından.
Emekli olunca İmralı’da gördüklerini hatıra niteliğinde bir kitapta toplamış.
Bazı kısımlarından okuyalım:
“Biz Şubat 1999’da İmralı’ya gittiğimizde İmralı’da iki doktorla tanıştık. İkisi de doçentti. Bu doktorlar İmralı’ya Abdullah Öcalan için getirilmişlerdi. Her gün Abdullah Öcalan’ı muayene ediyor, sağlık durumunu kontrol ediyorlardı...”
“(...) İmralı’ya geçmeden önce Bursa Başsavcılığı’na uğradık. Abdullah Öcalan iç çamaşırı istemiş, Bursa Cumhuriyet Başsavcısı aldırdığı iç çamaşırları İmralı’ya götürmem için bana teslim etti. (...) Abdullah Öcalan’ın sorgusu bitince Başsavcı Cevdet Volkan bilgisayarından sorgu tutanağını incelemeye başladı. Ben de bu arada Bursa Başsavcısı’nın bana verdiği iç çamaşırları Abdullah Öcalan’a vermek istedim. İç çamaşırları Abdullah Öcalan’a uzattığımda, odada bulunan görevli memur hemen araya girdi. ‘ne yapıyorsun savcım?’ diyerek iç çamaşırlarını hemen elimden kaptı. Doğrusu hata yapmıştım, çamaşırları görevli memura teslim etmeliydim.”
Hani Afyon cezaevindeki isyan sırasında pencereden Nuri Ergin haykırmıştı:
“Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü.”
İtiraf ise ilginç, iftira ise çirkin...
Bazı olaylar karşımıza çıktığında görüyoruz ki anlaşılacak gibi değil. Öyle ya, bu ülkede hangi mahkuma devletin başsavcısı iç çamaşır almıştır?
Hangi mahkumun iç çamaşırlarını savcılar taşımıştır?
Hangi mahkumu cezaevinde doçent seviyesinde doktor muayene etmiştir?
Adam senin 40 bin insanını katlettirsin, sen de onun başına doçentleri dik, güvenliği için subaylarını seferber et, devleti ayağa kaldır. Bir devrin başbakanına Yassıada’nın pejmürde koğuşları, terörist başına Türkiye’nin en gözde adası!!!
Ey devlet, bu nasıl terörle mücadele?
Bölücüye bu nasıl yaklaşım?
Devam ediyoruz:
“(...) Abdullah Öcalan yakalanmadan çok önce Celal Talabani ve Mesut Barzani, ABD yetkililerince Amerika’ya götürülmüş ve Kuzey Iraklı iki aşiret başkanı Amerika tarafından aralarındaki ihtilafa son vermeye zorlanmıştı...”
Sonra, Abdullah Öcalan bu haberi duyduğunda kardeşi Osman’a şöyle demiş:
“(...) Bak Osman, ABD onları tercih etti, barıştırdı, bizi bıraktı. Bizim aleyhimizedir.”
Buradan şu sonuç çıkmaz mı?
ABD efendisinin tercih ettiği Barzani bu saatten sonra iki başlılığı istemeyeceğine göre PKK mutlaka Kuzey Irak’tan çıkarılacak; istese de istemezse de çıkarılacak.
Saati geldi, miadı doldu...
Telaş odur ki arifesinde birileri PKK terörünü Kuzey Irak’tan çıkarıyormuş gibi davranıp Öcalan’a yer arıyor. Barzani tercih edilince Öcalan’ı Kenya kabul etmedi, Rusya kabul etmedi, Yunanistan kabul etmedi, Suriye kabul etmedi.
Şimdi bize kakalamaya çalışıyorlar.
Kürdistan macerası demek petrol vurgunu demektir.
Bu proje yeni değil, Tanzimat’ın uhuvvet, hürriyet, demokrasi saçmalıklarının muhatabı azınlıklardır. Kürt halkı bu vurgunda piyon olarak kullanılıyor...
Kuzey Irak’taki Kürt ile Anadolu’daki Kürt farklı kişiler değildir, İngiliz onları sırf petrol hesabına ikiye bölmüştür. Şimdi de 700 yıllık kardeşliğimizi kine ve intikama çevirerek aradan malı götürmeye bakıyorlar.
PKK bu köprüde geçici bir olaydır, onun miadı dolar yerine bir başkasını ikame ederler.
Yeni Şafak’ta canım Hakan Albayrak’ın Öcalan’ı ihmal etmeme konusundaki görüşünü pek de gerçekçi bulmadım. İçerisine kurt düşmüş, yüreği kavmiyetçilik adına katılaşmış, elleri adam öldürmekten kirlenmişlerle el sıkıştığınızda alsanız bile devlet olarak teröre bir şeyler vereceksiniz...
Bu bir sahaya havlu atmaktır, başa çıkamama duygusudur...
PKK 30 yıldır muhatap alınmasını bekliyor, onun beklentisine cevap vermek ekmeğine yağ sürmek demektir. Hani Adalet eski Bakanı Oltan Sungurlu pattadan açıklamıştı:
“Devlet cezaevlerine hakim değildir.”
Bu açıklama yapılırken Ankara Kapalı Cezaevinde incelemelerde buluyordum.
DHKP-C’nin temsilcisi bana demişti ki:
“Başsavcım, 30 yıldır resmi ağızdan biz bu açıklamayı bekliyorduk, nihayet geldi. Cezaevlerine kim hakimmiş gördünüz...”
Yani senin işin bitti...
Terörle mücadelenin psikolojik yönü kararlılıktır. Terörün alt yapısı olan halkı aklıselim çizgisine çekerseniz olur, hatta açılım olur, değilse kurşunlarla barış olmaz...
Terör size iç çamaşırlarını taşıttırır, masaya oturmaya mecbur ederse gerisi ona kalır, artık söz sahibi odur siz değilsiniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.