Cepheye Kimleri Sürecekmişiz!
İnsanın olduğu yerde çürükler de olacaktır maalesef. Ve bu çürükler her meslekte de bulunur. Sözgelimi kendi mesleğim ilahiyatçıları düşünelim, “horozdan da kurban olur” diyenler gibi çürüklerimiz vardır mesela
Başörtülü hastaya bakmayan doktora ne dersiniz?
Mafya ile yemek yiyen, suç örgütü mensuplarıyla toplantı yapan hukukçular, başörtülü öğrencilerini derse almayan eğitimciler, vatandaşı tokatlayan yöneticiler, içeri aldıklarını işkence ile mahveden emniyetçiler vs. vs. bir sürü çürük elmalardan söz edebilirsiniz.
Acaba asker içinde de çürük elmalar olur mu?
Cevabı basit; madem asker de insandır, öyle ise orda da çürükler olur. Darbe yapmaktan tutun da yargısız adam öldüren, işkence eden, yolsuzluk yapan, disiplinsizlikle işten atılan bir sürü çürük elmalar orada da bulunabilir.
Bu tesbit, ordunun geneline bir hakaret, onu gözden düşürme değildir herhalde. Tıpkı ilahiyatçılar, eğitimciler, hukukçular ve doktorlarda olduğu gibi. Bunlar olağan işlerdir. Önemli olan yüzdesi. Yeter ki çürükler makul bir oranda kalsınlar.
Şimdi size bir iki gerçek çürük olma iddialarını yansıtalım:
“Güneydoğu'da bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemleri alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli. Çevik Paşa'nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı sünepesinin daha verimli olmasını sağlardık. Burası çok önemli. Genelkurmay başkanı senden olmazsa bile ona sahip olarak kullanabilirsin. Ama olmadı.”
İddiaya göre bu çirkin sözleri kim mi söylemiş?
İddialara göre 28 Şubat döneminin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan.(*)
Cepheye sürülecek “o namussuzlar” da “Sünniler” oluyor habere göre. Kendisinin ne olduğu da haberde malum.
Bir gün Mehtap TV deki “Açı” programında canlı yayında Hasan Köni, “Artık herkes biliyor ve soruyor canım, saklamaya gerek yok” dediği soruları halk gerçekten de sorup duruyordu:
“Neden PKK teröründe hep ayağı şalvarlı ve başı örtülü anaların çocukları şehit oluyor? Neden bir zenginin,bir üst düzey bürokratın, millet vekilinin, generalin çocuğu şehit olmuyor? Neden büyük şehirlerin zengin mahallelerinden şehit cenazesi kalkmıyor? Neden hep kırsal kesimlerden ve küçük şehirlerden kalkıyor bu cenazeler? Acaba bunlar seçilerek mi ön saflara sürülüyor?...”
Artık bu sözler üzerine aklımıza fişlemeler ve bilgisayar marifetleri gelmiyor değil. Malum, BÇG adıyla askerin fişlemeleri ayyuka çıkmıştı. Her neferin ana babası da biliniyordu.
Bunları bilenler herhalde: “Hımmm! Demek dindar insanlar özellikle seçiliyor. Bir taşla iki kuş vuruluyor yani. Ölürse, nasıl olsa irticacı, yobaz, cumhuriyet düşmanı bir gerici ölecek, kayıp sayılmaz mı denmek isteniyor acaba?” diye düşünüyorlardır. Halk arasında yaygın bir fısıltıdır bu maalesef.
Acaba böyle şeyler gerçekten de olabilir mi?
Ben bilemem... Nerden bilebilirim ki?
Bunlar korkunç düşünceler ve iddialar. “Acaba?” diye düşünmek bile tüyleri diken diken ediyor. Bir komutan, elindeki asker evladına bunu yapabilir mi? Akıl mantık almıyor. Sanırım bunu yapmazlar. Askerlik tabiatına ters düşüyor bu. Böyle şeyler mızrak gibidir, çuvala sığmaz, batar adama. Üstelik bunun gerçekleştiği bir bilinirse, askere gidecek adam bulunmaz, bulunanlar da itaat altına zor alınırlar…
Korgeneral Çetin Doğan’ın sözleri şöyle devam ediyor:
“Din, bizim için, bizim için derken aklına ne gelirse gelsin, her şeyi kastediyorum, zararlıdır. Bizden olan birlik komutanları, yoksa laik komutanlar sıkıştırılmalı, çokça eğlence düzenlenmeli. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin. İçkiyi zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunun nasıl zayıflatılacağı, nasıl yok edileceği açık. Bunları uygulayın. Okullara da öğrencilerle kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın. Türklerin üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Özellikle, cinsel konularda sınırları zorlayın. Bu konu insan zaafının başında gelir. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin. Yetişmiş kızlar için de bu geçerlidir. Felsefe dersleri önemli. Bu dersler bizim için kurtarıcıdır.”
Askerlik yapanlar bilir, askerlikte zaman zaman eğlenceler olur. Bizim zamanımızda buna “aç aç” derlerdi. Çırılçıplak soyunan dansözlerden bahsedilirdi. Bunlar, evlerinden uzakta yaşayan yirmi küsur yaşlarındaki genç askerlere izlettirilirdi. İsteyenler giderdi ama, gitmeyeler de manevi baskı altındaydı. Program sonrası günlerce bu rezaletler konuşulur ve düzenleyen yetkililer daha sonra neler yapmışlar vs. gibi bazı detaylar anlatılırdı. Film de oynatılırdı ve de alenen erotik filimler de olurdu bunlar arasında. Müstehcen afişlerini gelip geçerken görürdük.
Bunlar sorun olmazdı ama bizim namazlarımız, özellikle de Cuma namazlarımız sorun olurdu. Ya kısmen izin veriler, yada “askerlik de bir ibadettir” fetvasıyla (!) izin vermezlerdi.
Bir gün bir hırsızlık olayı yüzünden arama yapıyorlardı. “Herkes ceplerini önüne boşaltsın” denince ben de cebimdeki naylon seccademi, takkemi, tesbihimi önüme serince epey gülmüşlerdi…
Askerden “irticai faaliyetler” yüzünden atılanlar da malum. Bütün bunlarla beraber yukarıda yazılan yayınlar, fısıltılar, üstelik Ergenekon, üstelik pimi çekilmiş bomba haberleri, üstelik “bizim mayınların” can alması, BBG gibi gözetlenen karakolların yüzlerce PKK lılarca basılması, bizi derin derin düşündürüyor.
Evet, asker şeffaf olmalı. İddiaları açık seçik bir dille ve net delillerle aydınlatmalı. Verdiği deliller de bir gün sonra çürütülmemeli. Bu tür endişeler zihinlerde asla yer etmemeli.
Değilse, güven duyulmayan bir ordu memleketin hayrına olmaz. Bunun kimseye bir yararı da olmaz. Ama bunu önce asker bilmeli ve gereğini yapmalı.
Evet, ordu milletin ordusudur ve milletin bağrından çıktığı gibi onun dinini, imanını, erdem ve faziletlerini, örf ve adetlerini yaşatmalı ve çok güçlü olmalıdır.
Böyle olması bizim olduğu kadar, dünyanın da hayrınadır. Ama her şeyden evvel kendilerinin de hayrınadır elbette.
www.cemalnar.com
(*) https://www.habervaktim.com/haber/84701/pasaya_bak_pasaya.html