Bediüzzaman Said Nursi’nin insanlar üzerindeki muazzam etkisi
İnsanların bir bölümü hayatları boyunca kendilerine ahiretleri için fayda vermeyecek konularla akıllarını meşgul eder. Diğer bir bölümü de Kur'an'da Allah'ın "Onlar, tümüyle boş şeylerden yüz çevirirler" (Müminun Suresi, 3) ayeti gereği hareket eder. Samimi iman eden insanlar Allah'ın yaratış sırlarını, dünya hayatının gerçeğini, cennet ve cehennemin varlığını, olayların iç yüzünü kavrar. Allah'ın razı olduğu bir insan olmanın önemini daha iyi anlar, din ahlakını gereği gibi yaşar, gördüğü herşeyde Allah'ın sıfatlarını tanır, insanların büyük çoğunluğunun değil, Allah'ın emrettiği şekilde düşünmeye başlar. Bunun sonucu olarak bu kişinin sahip olduğu düşünceler Kur'an'a uygun olması dolayısı ile yeryüzündeki tüm düşünce akımlarının üstünde bir hikmet ve etkiye sahip olur.
Derin iman sahibi kişiler, Kur'an'da kendilerine bildirildiği şekilde Allah'ın ayetlerini 'iyiden iyiye düşünürler' (Sad Suresi, 29). Allah'a yakın olmanın getirdiği derinlikten yoksun olan kimseler ise çevrelerindeki olayların gerçek mahiyetlerini ve hikmetlerini göremezler. Bu kişeler içinde bulundukları 'gaflet perdesi' altında hayatın ve ölümün gerçek mahiyetinden habersiz son derece sığ bir ömür sürerler.
Allah'tan korkup sakınan insanlar, vicdanları ile gerçekleri görebilirler. Onlar vicdanlarının kabul etmeyeceği tek bir düşünceye asla yanaşmayacaklarından, atalarından gelen bilgileri de yine vicdanları ile önce değerlendirip, sonra bu bilgilerin içerisinde yanlış olanları açıkça beyan ederler. Kur'an'da gerçekler apaçık önlerinde durmasına rağmen adeta büyülenmiş gibi yanlışlıklar peşinde giden insanlar hakkında şöyle bilgi verilmektedir:
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" "Allah'dır" diyecekler. De ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?" De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken Kendisi korunmuyor." "Allah'dır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" Hayır, Biz onlara hakkı getirdik, ancak onlar gerçekten yalancıdırlar. (Müminun Suresi, 84-90)
İman sahibi müminler, Allah'ın hiçbir şeyi bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye yaratmadığını bilirler. Allah kendisine yönelmiş olan bu kullarının üzerine genelin sahip olmadığı bir anlayış ve akıl verir. Bu üstün akıl neticesinde derinlik sahibi mümin kişi, bir insanın tek başına asla edinemeyeceği kadar yüksek etki gücüne sahip olur. Allah'ın verdiği bu etki neticesinde mümin kimsenin anlattıkları tüm Kur'an dışı sistemleri yıkacak güçte olur. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri böyle bir şahsiyettir. Onun zaman zaman tek başına hapsedildiği mekanlarda kaleme aldığı eserlerini okuyan insanlar derinden etkilemiş ve tüm dünya görüşleri değişmiştir. Emirdağ Lahikasında Üstad, Risale-i Nur'un etkisi hakkında şöyle söylemiştir:
Derler: "Said'in nüfuzu var. Eserleri hem tesirli, hem kesretlidir. Ona temas eden, ona dost olur. Öyle ise, onu her şeyden tecrid etmek ve ihanet etmekle ve ehemmiyet vermemekle ve herkesi ondan kaçırmakla ve dostlarını ürkütmekle nüfuzunu kırmak lâzımdır" diye hükûmeti şaşırtır, beni de dehşetli sıkıntılara sokarlar. Ben de derim: Ey bu millet ve vatanı seven kardeşler! Evet o münafıkların dedikleri gibi, nüfuz var. Fakat benim değil, belki Risale-i Nur'undur. Ve o kırılmaz, ona iliştikçe kuvvetleşir. Ve millet ve vatan aleyhinde hiçbir vakit istimal edilmemiş ve edilmez ve edilemez." ....
Evet eserler tesirlidir. Fakat millet ve vatanın tam menfaatine ve hiçbir zarar dokundurmadan yüzbin adama kuvvetli iman-ı tahkikî dersi vermekle, saadet ve hayat-ı ebediyelerine tam hizmette tesirlidir. Denizli hapishanesinde, kısmen ağır ceza ile mahkûm yüzlerçe adam, yalnız Meyve Risalesi'yle gayet uslu ve mütedeyyin suretine girmeleri; hattâ iki-üç adamı öldürenler, onun dersiyle daha tahta bitini de öldürmekten çekinmeleri ve o hapishane müdürünün ikrarıyla, hapishanenin bir terbiye medresesi hükmünü alması, bu müddeaya reddedilmez bir seneddir, bir hüccettir." (Emirdağ Lahikası, sf. 18)
Allah dinini savunan ve dinine hizmet eden kişilere yardım eder. Bu kişilerin söyledikleri sözlerin veya yazdıkları eserlerin bire yüz hatta bire bin katlamalı etkisi olur. Bu etkiyi yaratan şahıslar değildir. Etkiyi yaratan Allah'tır, çünkü insan Allah'ın izni olmadan tek bir cümle kuramaz, tek bir düşünce zihninde oluşturamaz. İnançsız insanların hem boş bir uğurda gösterdikleri mücadele hem de düşünceleri tarih içinde değersizleşir ve topluma kötülükten başka bir şey getirmeyeceği anlaşılır. Oysa Said Nursi gibi İslam alimlerinin düşünceleri dünyanın dört bir yanına dağılır. Bu düşüncelerin değeri her geçen gün daha da iyi anlaşılır. İnsanlar bu düşünceler ile maddi ve manevi karanlıklardan kurtulur. Dinsizliğin kullandığı tüm silahlara rağmen bu düşünceler üstün gelir. Çünkü Allah 'hakkı batıl'ın üstüne fırlatır ve onun beynini darmadağın eder. (Enbiya Suresi, 18).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.