Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Statükonun devamını isteyenler kendilerini halkın yerine koyuyor

Statükonun devamını isteyenler kendilerini halkın yerine koyuyor

Devam edip gelen yapıda bir değişikliğin gündeme gelmesi ile belli çevreler hemen harekete geçiyor, "Türkiye parçalanacak" çığlıkları ile ortalığı inletmeye başlıyorlar. Bu ülkenin parçalanması bu kadar basit mi? Kim nasıl parçalayacak? Ülkenin bütünlüğünü koruyacak güçlere sahip değil miyiz? Emniyet güçleri ve yargı bu ülkede ne işe yarar? Gündeme ne getirilirse getirilsin suçlama hazır; Bunlar ülkenin bölünmesine zemin hazırlıyor... Bunlar hain... Sanırsınız ki ülkenin büyük çoğunluğunu hainler oluşturuyor.

Bir başka kesim ise tutturmuş bir laiklik söylemi kızlarımızın başlarını örtmeleri laikliği tehlikeye sokuyor... Ama kızlarımız kendi istek ve zevklerine göre örttüklerinde tehlike olurken bazılarının tarifine uygun başörtüsü bir anda tehlike olmaktan çıkıveriyor. Başörtüsünün bağlanış şeklinin tehlike oluşturduğu bir başka ülke yeryüzünde var mıdır? Çünkü başörtüsü de bir başka açıdan ülkenin parçalanması, rejimin tehlikeye düşmesi gibi iddiaların gündeme getirilmesine vesile oluyor...

Eğer ben çocuğuma 5-6 yaşlarında dinini öğretmeye kalkarsam rejimin temellerine dinamit koymakla anında suçlanabilirim. Çocuğumu dinsiz ya da İslam dışı bir dine göre yetiştirirsem rejimin temellerine bir zarar gelmez ama dindar yetiştirirsem rejim tehlikeye düşer... Bu anlayış sanıldığı gibi ülke bütününü kapsayan br anlayış olmamakla birlikte sesleri gür çıktığı, bazı kurumlarda istedikleri sonucu alma imkanları olduğu için eğer bunlar "Şeriat geliyor. Laiklik ve Cumhuriyet tehlikeye düşüyor" diye bir kampanya başlattılarsa bilesiniz ki her türlü felaketi bekleyebilirsiniz.

Netice itibariyle bu ülkenin her an bölünüp parçalanabileceğini düşünenler gündeme gelen her yenilik için, daha doğrusu statükoya ters bir teklif karşısında hemen ayağa kalkarlar... Çünkü bunlar vatansever; kendileri gibi düşünmeyenler vatan düşmandır... Böyle bir mantığın akla uygun olmadığı kesinken ne yazık ki taraftar da bulabilmektedir.

Sağda, solda ve laikçiler arasına statükonun korunması hususunda tam bir işbirliği görülür. Zaman zaman karşı karşıya gelmeleri onların birbirlerinden çok farklı noktalarda bulundukları anlamına gelmez. Statükoya ile birazcık dokunmaya kalkışan karşısında ortak cephe oluşturuverirler.

Bunun için öncelikli olarak ister yeni bir anayasa yapılarak halkın oyuna sunularak ister bazı konular belirlenerek referanduma giderek, halka gidilerek olsun mesele halkın hakemliğine sunulmalıdır. Sunulmalıdır ki bir takım çevreler halka dayanmadıkları halde statükonun korunması adına ve elbette kendi konumlarını muhafaza edebilmek için ikide bir her teklifin karşınsa ezberlerinin bozulacağı endişesiyle ortaya çıkmasınlar. Statükoyu koruyarak günümüz dünyasında güçlü olarak ayakta kalmak zordur...

Bir takım değişmez korkularla yaşamak da hayatı zindana çeviriyor. Bir yandan hedef olarak muasır medeniyetler seviyesi gösteriliyor öbür yandan statüko değişmesin, statükoya dokunulmasın isteniyor. Bu iki yaklaşım birbirine tamamen terstir. Bu arada muasır medeniyet seviyesi nedir, bunun da bir tarifi yapılmış değildir. Belki günümüz şartlarında Türkiye'nin AB'ye girmesi o seviyeyi yakalamak olarak nitelendirilebilir. Bize göre böyle bir değerlendirmede yanlıştır. Ancak, topluma dayatılan statükonun bu topluma dar geldiği de açıkça ortadadır. Bu statükonun değişmesi mecburiyeti vardır ama, sanıldığı gibi kolay olmadığı da görülüyor. Bu bakımdan mevcut statükoya ters gibi görünen bazı değişiklikler bir paket haline getirilip topluma sunulmalı ve toplumun buna sahip çıkması sağlanmalıdır.

Toplumun sahip çıkıp çıkmadığının anlaşılacağı yer ise sandıktır. "Toplum düşünülen değişikliklere karşı çıkar statükocuların yanında yer alırsa ne olacak?" sorusu akla gelebilir. O zamanda toplum kendi geleceğini kendisi bu yönde belirledi denilir. Böyle bir sonuç statükocuları belki iyice azdırabilir, şimdiye kadar gündeme gelmemiş birtakım yasaklar söz konusu olabilir. Hatta toplumun bir kesimi için hayat yaşanmaz hale de gelebilir. Ama hiç olmazsa bu toplum çoğunluk olarak bunu istedi denebilir.

Şimdi toplumun çoğunluğunun aksine bir azınlığın dayatmaları söz konusu. Bu dayatmaların sahipleri de toplumun çoğunluğunun kendileri gibi düşündüğü ileri sürmektedirler. Bu bakımdan toplum ne istiyor sorusunun cevabının verilmesi gerekiyor. Aksi halde var olan sistem tam bir sistemler karışımı olarak varlığını koruyor olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi