Cemal Nar

Cemal Nar

İki Devlet

İki Devlet

Devletler de insanlar gibidir; kimisi olgun, bilgili, tecrübeli, kendine güveni var, insana saygılı, hukuka gönülden bağlı ve ilkeli. Halkı adına var olduğunu bilir ve görevini yapmakla mutlu olur. Bilir ki güvenliği de, asayişi de, geleceği de bu ilkelere bağlı kalmasındadır.

Kimi devletler de vardır ki hamdır, cahildir, tecrübesizdir, halkına güvenmez, herkesten korkar, hukuku sadece kendi çıkarına göre ayarlar, ilkesizdir, dün dündür bugün bugün kafasıyla iş görür. Kendini kutsal, halkını sürü bilir. Böyle olunca güvenliği de, asayişi de, geleceği demir pençesinin zalim etkisinde görür.

“Hangisinde yaşamak istersiniz?” diye insanlara sorsanız ne cevap verecekleri daha baştan belli değil midir?

Şimdi size bir haberden bir parça alıntılayacağım. Yorumu sonra gelsin:

“İngiliz South Yorkshire Police Teşkilatı bünyesinde çalışan üç kadın polis, Müslümanlarla daha iyi iletişim kurmak amacıyla çarşaf giydi, peçe taktı.

Kadın polislerden iki tanesi yüzleri dahil tüm vücutlarını örten burka, diğeri ise türban takarak bir gün görev yaptılar.

Şehir turu attılar. Teşkilatın genelgesiyle tesettür kıyafeti giyen Deb Leonard, Deb Pickerin ve Helen Turner, şehir turu atarak Müslüman kadınların sorunlarına yakından şahit oldu.

Teşkilat yetkilisi, "Senin Ayakkabın İçinde Bir Gün' ismini verdiğimiz bu projeyi Müslüman toplumuyla daha sağlıklı bir iletişim kurmak için hayata geçirdik." dedi.

Ancak uygulama, ülkedeki bazı kesimler tarafından sert bir dille eleştirildi. Hırıstiyanlar'ın Birliği adındaki kuruluşun sözcüsü Sid Cordl, 'bu tür kıyafetlerin kadınlar için eziyetin sembolü olduğunu düşünüyorsak, polis bunu cesaretlendirmemeli' dedi. (http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=202559&page=1)

Hırıstiyanlar'ın Birliği adındaki kuruluşun sözcüsü Sid Cordl halt etmiş. Çünkü rahibelerin kıyafetine sataşmış. Türban giyen bir Müslüman bayanla rahibenin kıyafeti arasında ne fark var? O haltı tartışmaya değer bulmadığımızdan geçelim.

Ne adına yapıyor bunu İngiliz Polisi?

Haberde şöyle verilmiş: “Sağlıklı iletişim adına.”

İşte olgun bir devlet. Yukarıda vasıflarını verdiğimiz birinci sınıf devletlerden birisi.

Peki bizde iletişimi nasıl ve nerde sağlıyor devlet?

İkna odalarında tehditler ile…

Şimdi ben kime kızayım? Benim devletim de çok değil yüz sene evvel birinci sınıftan bir devletti. Gayr-i Müslimler bile kendi kılık ve kıyafetlerine göre dolaşır, kendi dinlerine göre eğitim alır, kendi mabedlerinde diledikleri gibi ibadet eder, kendi hukuklarına göre yargılanırdı.

Aradan yüz yıl geçti. Daha da ileriye gitmek, gelişmek varken, yaşanan şu ilkellik de neyin nesi? Kim bunun sorumlusu? Nasıl düştük böyle? Hesap vermeli değiller mi bizlere bu kötülüğü yapanlar?

Kaç tane devlet var? Kaç tane yargı var? Kaç tane halk var? Kaç sınıf var ülkede? Kim memnun bu gidişten? Bu akla zarar olaylardan kimler mes’ul?

Sorular, sorular, sorular…

Her şey göz önünde aslında. Bir gemi gibiyiz okyanusta dönüp duran. Kaybolmuşuz sanki. Her kafadan bir ses çıkıyor ve yeni bir istikamet gösteriyor. Çünkü pusulamız kaybolmuş…

Pusula İslamdır.

Bu ülkede yaşıyorsak bunu kabul etmek zorundayız. Bu halk dinin bütün emirlerini mükemmel yaşamasa da asla kafir olmaz. Bunu anlamalı artık dümen başındakiler. Anlamalı ve zorluk çıkarmamalıdırlar.

Bu ülkede yaşayıp da bir İngiliz kadar bu halka saygı duymamanın akılla mantıkla izah edilir yanı yoktur.

Bu aziz millet “bizi idare edenler keşke İngilizler olsaydı” demeden bu yanlıştan vazgeçmeli bu ülkenin kaptanları.

Evet, zırva tevil götürmez. Suyu yokuşa sürmenin kimseye faydası yoktur. Tek çare başta saydığımız birinci sınıftan bir devlet olmaktır.

www.cemalnar.com


Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi