Gazeteci “ayakkabı” fırlatabilendir!..
Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci Muntazar El Zeydi, 9 ay yattıktan sonra, bir “Kahraman” olarak çıktı.
Şu anda dünyanın en ünlü gazetecisi;
Pulitzer ödülü alandan da milyon kat muteber.
•
Hapisten çıkar çıkmaz gazeteciliğe devam edeceğini söyleyen Muntazar El Zeydi, ilk işinin ne olacağını da açıkladı:
Kendisine işkence yapanların isimlerini teker teker ifşa etmek!..
•
Muntazar’ı izlerken aklımdan, bizdeki bazı “holding gazetecileri”nin “ayakkabı fırlatma eylemi”ne dair yorumları geçiyordu.
Diyorlardı ki mealen;
“Basın toplantısını tâkip eden bir gazetecinin görevi haber yapmaktır, haber olmak değil!..
Bush’a soru sorabilirsin, sıkıştırabilirsin.
Ama ayakkabı fırlatamazsın!”
Böyle diyorlardı...
Ve Muntazar’ın notunu o “hınzır” kavramla veriyorlardı:
“Terörist!..”
•
Irak halkı, bütün Müslümanlar ve dâhi bütün “insanlar”; bizdeki “holding gazetecileri”nden farklı bir sıfatı layık gördü oysa Muntazar’a...
İnsanlık, Muntazar’ın notunu o “kutlu” kavramla verdi:
“Kahraman!..”
•
O şanlı eylemin ardından Gazeteci Muntazar’ın gördüğü bu büyük ilgi, alâka, sevgi, teveccüh, bizdeki ezberlerin de gözden geçirilmesine yarar mı acaba?..
Bizde, iyi gazete, iyi gazeteci dendiğinde...
“Uyumlu” bir tip getiriliyor akla...
Ya Asker’e tâbi olacak, adeta “emir eri”.
Ya hükümete-muhalefete bağlanacak, “basın danışmanı” misali.
Ne bileyim;
Bir holdinge, bir cemaate, bir derneğe, şuna buna yaslanacak...
Ve yaslandığı her neresiyse oraya dokunmaksızın, diğer taraflara atış yapacak!..
Bunu yaparken de, fazla “ileri gitmemeye”; (dengeler değiştiğinde) yanaşmaya ihtiyaç duyabileceği birtakım güç odaklarına fazla rahatsızlık vermemeye dikkat edecek!..
Böyle bir düzen kurulmuş;
Bir yere yaslanan şu veya bu şekilde, “şöhret” ve de “servet” yapıyor...
Müteahhit gazeteciler, yandaş gazeteciler, güdümlü gazeteciler...
Ve ortak payda olarak da “Ilımlı” gazeteciler!..
•
Hayır efendim; esas meselesi, soyguncuların, vurguncuların, talancıların, teröristlerin, bölücülerin, tabiat katillerinin vs. faaliyetlerini deşifre etmek olan bir “millet görevlisi”nden “ılımlı” olması beklenemez!..
O, sesi gür çıkanların...
Yani, “güç” odaklarının nefret ettiği, sessiz yığınların ise “dost” bellediği adamdır.
O, Muntazar gibi mahkemelerde sürünür, yargılanır...
Hapse atılmakla tehdit edilir ve atılır.
Daima hedeftedir; gazetecilik hayatı boyunca foyalarını ortaya çıkarttıkları nefret ederler ondan ve ilk sendelediği anda indirecekleri tekmeyi hep hazır tutarlar...
Gazeteci, aykırı adamdır;
Yerine göre düşmana ilk kurşunu sıkan olur, yerine göre başörtüsüne uzanan eli kıran!..
Gazete de öyledir;
Aykırı çıkışları olacaktır; millet karşıtı güç odaklarına rahatsızlık verecek, tırmalayacak, üzerine gidecek, baskı uygulayacaktır...
Gerektiğinde “ayakkabı” fırlatmaktan da çekinmeyecektir.
Dengelerin adamı “Gazeteci” olmaz; “Bürokrat” olur.
Mevkutesi de...
“Gazete” olmaz, “Bülten” olur!..