Ya yük hamalı, ya nur hamalı...
On bir ayın sultanı Ramazan bizi bırakıp gitti. Ama, güzel alışkanlıklar bıraktı. Eğer onları devam ettirebilirsek…
Bir sefer iki öğün yeme antremanı yaptırdı. Demek bu yazın uzun günlerinde iki öğün yiyerek durabildik. Demek üç öğün ihtiyaç değil!
Nefsimizin içine düştüğü yanılgılardan birisi de, sanki dünyaya yemek-içmek ve şehvet gücünü tatmin etmek için gönderildiğini vehmetmesidir.
Ramazan boyu anladık ki, bu son derece yanlış bir algılamadır. O takdirde sırf midesini, şehvet gücünü tatmin için çabalayan mahlûklar derekesine düşülür!
Şunu kendimize anlatmalı, nefsimize kabul ettirmeliyiz:
Biz bu dünyaya yemek-içmek değil, imtihan için geldik ve bir misafiriz. Misafir ise, ev sahibine tâbidir.
Size bir misafir geldiğinde, “Ben şu çeşit yemekleri isterim, şu içecekleri soframda bulacağım, şöyle manzaralı bir odada, kuş tüyü yataklarda yatacağım” gibi bir dayatmada bulunabilir mi?
Misafirin sofrasına ev sahibi olarak ne koyarsanız onu yemek-içmek, gösterdiğiniz yerde yatmak zorunda. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer hâsılı.
İşte bu dünya Rezzak-ı Kerim’in bir misafirhanesi, insan da O’nun aziz bir misafiridir. O’nun tayin ettiği şeyleri, O’nun bildirdiği ölçüde yiyip-içebilir. Onları da misafirhane teşrifatçıları olan elçileri vasıtasıyla bildirmiştir.
Diğer yandan birinci planda midemize değil, kalbimize ve ulvî duygularımıza hizmet edersek, nefis terbiyesini, duygu eğitimini başarıyla yürütürüz. Bunu da Hz. Peygamber’in (asm) sünnet-i seniyyesi dairesinde kalıp israftan sakınmak, az yemek, enerjimizi ulvî hakikatlere, tefekküre, ilme, zikre, tesbihe, virde ayırıp mânevî seyahat ve gözleme yönelerek başarabiliriz.
İnsan, bedenine yüklenirse onu ağırlaştırır ve ruhunu geri plana iter. Ruhuna yönelirse, bedenini hafifleştirir ve mânen yükselir! Bu, aynı zamanda iç dünyamızın, duygusal âlemimizin aydınlanması demektir. Bir hadiste, “Kişi yeme içmeyi azalttığında içine nur, ışık, mânâ dolar” 1 denmesinin sırrı budur.
Ramazan boyunca elde ettiğimiz içimize mânâ, ışık doldurma alışkanlığını, altı gün oruçlarda, keza sünnet olan Pazartesi ile Perşembe günlerinde de oruç tutarak devam ettirebiliriz…
Ya yemek, yani madde hamalı olacağız, veya nur, mânâ, ışık hamalı!..
Dipnot:
1- Câmiü’s-Sağîr, Hadis No., 469.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.