Tashihi İtikad İçin Çalışmak Fitne Değildir, Hizmettir
Bir insan için en önemli şey nedir? Bir Müslüman için bu sorunun cevabı şudur: İmandır. İmanı olan kişi kurtulacaktır, ebedî saadete nail olacaktır.
O halde Müslümanların birinci vazifesi iman için çalışmaktır. Bu çalışmayı, Müslüman ümera (ulu'l-emr), ulemâ, fukaha, kâmil mürşidler doğrudan doğruya yapar, halk ise onları destekler.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) "Bir kimsenin hidayetine (doğru yolu bulmasına, iman etmesine) vesile olman, senin için üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan hayırlıdır" buyurmuşlardır.
Aklı, vicdanı, firaseti olan Müslüman iman hizmetleri (doğrudan doğruya ve dolaylı olarak) yapar. Bu çok şerefli, çok feyizli, çok bereketli bir ticarettir.
Peki nasıl bir iman?.. Bu sorunun cevabı gayet kısadır. Sahih (doğru, Hak katında makbul) bir iman...
Adam İslâm'ın 100 temel hükmünün 99'unu kabul ediyor, birini etmiyor. Bu inkâr onun imanını giderir.
Allah'ı kemal sıfatlarla sıfatlandırmak ve noksan sıfatlardan tenzih etmek sahih imanın birinci maddesidir.
Kur'ân-ı Kerîm'deki bir farzı inkâr eden, imanını kaybeder.
Peygamberimizden mütevâtir hadislerle bize ulaşan bir bilgiyi yalanlayan, reddeden de kâfir olur.
Müslümanlar bütün güçleriyle sahih (doğru) iman için çalışmakla yükümlüdür.
Hem kendi imanı sahih olacak.
Hem de kardeşlerinin imanı sahih olacak.
Sahih iman nedir? İcazetli ulemânın, fukahanın telif ve tasnif ettiği akaid kitaplarında yazılı olan imandır.
"Ben iman kurallarını, esaslarını ve hükümlerini kendim doğrudan doğruya Kur'ân'dan çıkartırım" diyenler vahim bir metot hatası yapıyorlar.
İnsan, ne kadar iyi niyetli olursa olsun yanılabilir. Cumhur-i ulemâ ise yanılmaz.
Zamanımızda iman konusunda ortada çok bid'at dolaşıyor.
İsmini vermeyeceğim Pakistanlı ünlü yazar imanın esasları beştir diyor, kaderi zikr etmiyor. Kader'e iman Kur'ân ile, Sünnet ile, icmâ-i ümmet ile sabittir. Son derece sağlam ve sahih olan Cibril hadîsi ile sabittir.
Dinimizi bozmak, değiştirmek, yenileştirmek isteyen reformcular iman konusunda bir sürü fitne ve fesat çıkartmışlardır.
Müslüman halkın bu konuda uyarılması, aydınlatılması gerekmektedir.
Tashih-i iman konusundaki uyarıları, aydınlatmaları, dikkate çekmeleri, ihtarları; fitne ve fesat çıkartmak olarak görmek fitnenin en büyüğüdür.
Ülkemizde Allah'a zaman, mekân, insanlarınki gibi organlar, inmek yükselmek gibi noksan sıfatlar yakıştıran bid'at fırkaları harıl harıl çalışıyor. Halkı bunların şerlerinden mutlaka korumak gerekir.
Sahih iman için çalışmak fitne değil, büyük bir hizmettir.
Bid'atçiler bir kısım Müslümanları şirk ve küfürle suçluyor. Bu da büyük fitnedir ve giderilmesi için çalışılmalıdır.
Dünyada şu anda bir tek hak din değil, üç hak ibrahimî din olduğu iddiaları da büyük fitnedir.
Tevhid inancı ile Teslis inancının esasta bir olduğunu iddia etmek de fitnedir.
Fazlurrahman'ın Tarihsellik mezhebi büyük bir bid'at ve fitnedir.
Yüce Kur'ân'ın câhilce, aykırı bir şekilde yorumlanması fitnedir.
Sünnetin, sahih hadislerin inkârı fitnedir.
"Bu konular gündeme getirilmesin, bütün Müslümanlar Kur'ân'da birleşsin..." gibi söylemler gerçekle örtüşmemektedir.
Sancılı da olsa, batıl ve bid'at inançlar reddedilmeli, çürütülmelidir.
Bid'atçiler "Benim inançlarım bid'attir" demezler. Aksine "Benim inançlarım sahihtir, onlara uymayanlar bozuktur" derler.
Bendeniz ulemâ sınıfından olmadığım için din konusunda kendi re'yimle konuşamam yazamam. Muteber fıkıh, akaid, ilmihal, ahlâk kitaplarındaki bilgi ve hükümleri yazarım.
Din âlimi olsam, icazetim olsa yine de kendi re'yimle yazamam.
Tashih-i itikad konusunda yeterli sayıda Müslüman yazsa belki aradan çekilebilirim. Maalesef bu konuda yeterli uyarı, aydınlatma, bozuk ve batıl inançları çürütme hizmeti yapılmıyor. Mecburen yazacağım.
Birileri saldırıyor, hakaret ediyor, küfr ediyor, kızıp köpürüyor diye bu hizmeti terk edemem.
Bid'atçi, bid'atlerin kabulü ve revacı için bir mi çalışıyor, benim sahih itikad için yüz misli çalışmam gerekir.
Tasavvuf ve tarikat
Hazret-i Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında tasavvuf yoktu, sonradan çıktı diyorlar. Yanlıştır, tasavvuf İslâm'ı hakkıyla anlamak ve hakkıyla yaşamak demektir ve Asr-ı Saadet'te elbette vardı. Lakin o zaman adı yoktu kendisi vardı. Bugün adı var, maalesef (istisnâlar dışında) kendisi yoktur.
Tasavvuf tarikat tac, hırka, merasim değildir. Tahkikî iman sahibi olmak, nefsini terbiye etmek, iyi kul, gerçek Müslüman olmaktır.
Bunlar İslâm'ın özüdür. Bizim yüce dinimiz ona buna müşrik ve kâfir demeye izin vermez.
Tasavvuf Kur'ân'a, Sünnete, hikmete, Şeriata bağlanmak demektir.
Resulullah'ın sağlığında Mushaf yoktu ama Kur'ân vardı.
Fahr-i Kâinat'ın zamanında fıkıh tedvin edilmemişti ama onun kaynakları vardı.
Tasavvuf ve tarikat Selef-i Sâlihîn efendilerimize dayanır.
Tasavvuf İslâm'ın ahlâk boyutudur.
Fıkıh namazın nasıl kılınacağını öğretir. Tasavvuf namazın hakkıyla dosdoğru nasıl kılınacağını talim eder.
Tasavvuf ve tarikat "Namaz mü'minin mi'racıdır" sözünü kuvveden fiile çıkartır.
Gerçek derviş, mü'minin kurdu değil, meleğidir.
Gerçek derviş dünyaya bir pul bile vermez.
Tasavvuf va tarikat sahiplerinin büyük kerametleri şunlardır:
1. Onlar sahih bir itikada sahiptir.
2. Onlar namazı dosdoğru kılarlar.
3. Onlar Kur'ân'ın bendesidir.
4. Onlar Resulün Sünnetine sımsıkı bağlıdır.
5. Onlar takva ve vera ehlidir.
6. Onlar ahlâk ve fazilet sahibidir.
7.Onlarda İslâm'ın meziyetleri tecelli eder.
8. Onlar kötülüğü iyilikle def eder.
9. Onlar, derece ve rütbelerine göre ya doğrudan doğruya yahut dolaylı şekilde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapar.
10. Onların, nefsleri tasaffi ettikçe sezgileri artar.
Tasavvuf velileri Allah'ın velileridir. Onlara evliyauşşeytan demek büyük nasipsizliktir.
Gerçek şeyhler, gerçek mürşidler, gerçek dervişler bir İslâm ülkesinin bereketidir.
Onların Ümmet için yapacağı duaların makbul olacağı zannedilir. Bu ise rahmete vesile olur.
Gerçek mürşid-i kâmiller mâneviyat sultanlarıdır.
Onlar hidayet yolunun çerağlarıdır.
Onları sevmek, onlara hürmet etmek, onların yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak kişinin yararınadır.
Onlar Müslümanlardan para, menfaat ve alkış istemezler. Ücretleri halka değil, Haliq'a aittir.
Vehhabîlerin, Selefîlerin, Mezhepsizlerin tasavvuf, tarikat, şeyh, mürşid aleyhindeki iddiaları yalandır, iftiradır, bühtandır, hezeyandır.
Bozuk tarikatları, sahte şeyhleri, yalancı dervişleri zaten Ehl-i Sünnet ulemâsı, fukahası, müftüleri, meşâyihi red ve tenkit etmişlerdir.
Evliyaullaha bin selâm olsun. Duaları üzerimize sâyebân olsun. Kaddesallahu esrarehum...