Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Ana babalar okula!

Ana babalar okula!

Yine okullar açılsa, ama her şey tersine işlese...
Mesela Perşembe sabahı çocuklarımız değil de anne babalar okula başlasaydı...
Hayal edin: Ellerinde beslenme çantaları, üzerlerinde önlükleriyle ana-babaların okul yoluna düşmelerini bir hayal edin lütfen...
Okulda öğrendikleriyle hayat arasındaki çelişkiyi böyle bir eğitim sürecinden sonra belki iyice kavrarlar da, çocuklarının eğitim boşluklarını evde tamamlamaya çalışırlar...
Aksi takdirde bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek.
Okullarında yarım yamalak insan yetiştirmeye devam edecek!..
Yarım yamalak yetişmiş insanlar, hayatın acımasız çarkları arasında yarım performansla debelenip duracaklar...
Çoğunluk tutunamayacak, başaramayacak...
Ve Türkiye, doğru düzgün eğitebilmesi halinde müthiş bir avantaja dönüşecek genç nüfusunu eğitemediği için gelişmiş dünyanın arkasından nal toplamayı sürdürecek.

“Gelecek nesiller öğretmenlerin eseri olacaktır” dedik, anne-baba sorumluluğunu ikinci plâna çektik. Oysa çocukların yetişmesinde anne babaların sorumluluğu öğretmenlerden fazladır.
Bu yüzden okulların açıldığı gün atılan “Haydi Çocuklar Okula” manşetlerinin “Haydi Ana Babalar Okula” şekline girmesini çok arzuladım.
İlginç olurdu...
Zira çocuklardan önce ana babaların eğitilmesi gerekiyor.
Çoğu anne babalar, anne ve babalık görevlerinin sadece okul öncesini kapsadığı şeklinde yanlış bir fikre sahiptirler. Bu yüzden çocuklarını okula verince rahatlar, harçlığın yanı sıra iki satır öğütle vaziyeti idare etmeye başlarlar...
Hâlbuki okul ne kadar donanımlı, öğretmenler ne denli yeterli ve yetenekli olursa olsun, aileden yardım alınmaması halinde iyi sonuca ulaşılamaz.
Çünkü çocuğu en iyi tanıyan ailesidir ve ailenin okula yardımcı olması şarttır.
Hatırlıyorum: Bunu hatırlattığım bir baba şöyle tepki göstermişti: “Çocuğu biz yetiştireceksek okula neden bir çuval para veriyoruz?”
İlk bakışta anlamlı gözükse de, bu doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü okul bazı bilgiler verir. Karakteristik özellikler ise aileden alınır.
Bu uzun süren, çok sabır gerektiren yorucu, yıpratıcı, aynı zamanda çok zevkli bir işlevdir.
Anne-baba olmak donanım ister. Ancak tabii ki annelik-babalık için bir okul filan da yoktur. Herkes okuyarak kendini geliştirmek, git gide “anneleşmek”, “babalaşmak” zorundadır.

Her anne-baba, çocuklarını elbette “iyi” yetiştirmek ister...
Fakat bazıları bunun için çaba harcarken, bazıları başkalarına “ihale” eder...
Okuldan, hatta devletten bu görevi üstlenmelerini isterler... Çocuk yanlış bir kulvara girdiği zaman da kendilerini ibra edici argümanlar üretirler:
“Bu sistemde böyle olur...”
“Devlet sahip çıkmıyor ki...”
“Okullar bozuk... Öğretmenler yetersiz...”
Halbuki aynı sistemde, aynı okullarda dosdoğru çocuklar da yetişiyor...
Anne-babanın görevi, çocuğa salt harçlık vermekten ibaret değil, öncelikle “iyi örnek” olmaları lâzım: Çünkü çocuklar gözlerini hayata açtıkları andan itibaren anne babalarını görmektedirler. Doğal olarak onları taklit ederek hayata başlangıç yaparlar...
Yani, çocuklarımızı yapmak istediğimiz gibi olmalıyız.
“Ben çocuklarımı yapmak istediğim gibi biri miyim?”
Çocuğunuz dürüst, onurlu, kararlı, şefkatli, saygılı, güleç, sevecen olsun istiyorsanız, kendiniz hem bir birinize karşı, hem de çevrenize karşı böyle olmalısınız...
Unutmayın ki, çocuklarınızın karakterini öğütleriniz değil, davranışlarınız belirleyecektir...

Bazılarınıza tuhaf gelebilir, ama eğer yetkim ve imkânım olsaydı her bölgede “Ana-Baba Okulu” kurar, evlenecek çiftlerin bu okulları bitirmelerini şart koşardım...
Bisiklet sürücüsüne bile ehliyet soruluyor, ama ülkenin geleceğini oluşturacak “insan” malzemesini üretecek anne-baba adaylarına hiçbir şey sorulmuyor.
Ne diyeyim: Haydi ana-babalar okula!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi