DTP ve arkasındaki toplumsal desteğin anlamı
Bazen duygusal bağlılıklar aklın önüne geçer. Aklınız farklı söylese de hislerinizin peşine takılır gidersiniz.
12 Eylülden önce bunu kendi hayatımızda acı tecrübelerle görme imkanı bulduk. Bir parti her zaman fikirleri, düşünceleri, geleceğe dönük hedef ve projeksiyonları yüzünden desteklenmez. Bazen duygusal sebepler, içinizdeki derviş yanınızın isyanına rağmen sizi marazi bir bağlılığa götürebilir.
Hem kendi ailemden gördüğüm hem kendi kader arkadaşlarımdan dinlediğim bir hususu burada arz etmekte fayda görüyorum. O tarihlerde (12 Eylül’de) komunizme karşı mücadelenin merkezi olarak gördüğümüz için MHP'yi destekledik. Gerekçemiz tamamen İslami sebeplere dayanıyordu, biz Komunizmin İslamın varlığını tehdit ettiğini düşündüğümüz için İslam’ın onuru çiğnenmesin diye mücadele ettik, belki aynı saflarda başkaları da rejimi korumak için mücadele ettiler. Kimin hangi sebeple mücadele ettiğinden daha önemli olan, bu mücadele esnasında ailelerimizin tavırları idi.
Benim ailem şiddetle MHP ve Türkeş’in peşinden gitmemize karşı çıkar bazen güzellikle, bazen zorla gittiğimiz yoldan çevirmeye çalışırdı. Rahmetli babam, Türkeş ve MHP denince küplere biner, MHP'yi evladını elinden alan bir oluşum gibi görürdü. Sonradan bir çok arkadaşımdan benzer tavrı kendi ailelerinin de gösterdiğine dair hikayeler dinledim.
Biz hapishaneye girdikten sonra ailelerimiz MHP ye biraz daha farklı bakmaya başladılar. Hem hapiste olan çocuklarının hatırı, hem de çocuklarımız ancak MHP güçlenirse hapisten çıkar düşüncesi onları MHP'nin yanına itti. Yıllarca bu umut uğruna MHP'ye oy verdiler. Biz hapisten çıktıktan sonra da –duygusal sebepler- ortadan kalktığı için herkes aklına yatan partiye oy vermeye devam etti.
Bunları şunun için anlatıyorum. Zaman, zaman Güneydoğu’da DTP nin aldığı oylar üzerine analizler yapılıyor. Kimi yorumcular DTP nin etnik bir parti olduğundan, kimi Kürt kökenli vatandaşlarımızın hukukunu koruduğundan, kimi terör örgütünün baskısından, kimi güvenlik görevlilerinin bölgedeki yasa dışı uygulamalarından dem vurarak DTP'nin arkasındaki toplumsal desteğin sebeplerini anlamaya çalışıyor. Bu sebeplerin elbette etkisi var. Ama bana göre işin duygusal boyutu ihmal ediliyor.
Son 30 yılda Güneydoğu’da 40 bin civarında terörist öldürüldü. Bu, 40 bin ailenin içine ateş düşmesi demek. Bir o kadar insan yaralandı, 40-50 bin kişi işkenceden geçirildi. Hapishanelerde hala 15 binin üzerinde PKK militanı var. Buna dağdakiler ile faili meçhulleri de ilave ettiğinizde ortaya PKK ve tabi DTP ile çocuklarından dolayı duygusal bağı olan 150-170 bin aile çıkar. Buna akrabalık bağları münasebetiyle aynı çerçevede hareket edenler de ilave edildiğinde bu rakam 3-4 katını bulur. Çocuğu dağda olanlar çocuklarının kurtuluşunu, hapiste olanlar hapisten çıkışını, çocuğu öldürülenler hesabının sorulmasını, DTP'nin başarısında görüyorlarsa, oylarını da bu partiye vereceklerdir. Tıpkı geçmişte bizim ailelerimizin kendilerini MHP'ye oy vermeye mecbur hissetmeleri gibi.
Onun için Güneydoğu veya Kürt sorunu dediğimiz meseleyi çözerken bu duygusal bağı dikkate almadan yapılan analiz ve değerlendirmeler eksiktir. Bölge insanı –duygusal- tercihlerini değiştirecek gerçek bir ilginin muhatabı olmadıkça DTP'ye yönelik toplumsal destek devam edecektir. Atılacak her adım bu hissiyatı hesaba katarak atılmalı, açılımın biraz da gönül almak olduğu unutulmamalıdır. Aksi takdirde Güneydoğunun duygusallığını DTP'nin Marksist bölücü siyasetine mahkum etmiş oluruz.